17-LUNAPARK

449 30 10
                                    

OY VE YORUMLARINIZI EKSİK ETMEYİİİN! :)

Lunapark.

Tabi yaa, harika bir fikir. Kaya'yı en nefret edeceği yerlerden birine götürüp deliye çevirmek...

İyi de neden onu deli etmek istiyorum ki? Ne bileyim, birazcık şeytan dürtüsü olmalı. Kaya lunaparktan nefret edecek ve gün boyunca sinirden alev almış gözlerle dolanacak. İzlemesi bundan daha zevkli olan bir şey var mı Allah aşkına? Ona işkence etmeye eş değer olmalı bu. Kesinlikle.

Buse'nin kaş göz işaretlerinden sonra yüzümde aptal bir gülümsemenin yerleşmiş olduğunu fark ettim. Gözlerim tekrar televizyonu bulduğunda ekran karanlık ağırlıklı renklere büründü. Geceydi. Genç adam yavaşça kızın dudaklarına eğilirken gözlerimi kaçırdım. Teyzemin yanında rahat edemiyordum illa ki.

Teyzem görüş alanımı doldurduğunda ağladığını gördüm. Gözlerini kırpmadan ekrana bakıyor ve canı acıyormuş gibi ağlıyordu. Sanırım hiçbir zaman bu kadar duygusal olamayacağım.

"Ben odama çıkıyorum." dedikten sonra ayaklandım ve vestiyerin yanındaki çantamı almak için çıkışa yöneldim. Çantamı parmaklarımla sıkıca tuttuktan sonra merdivenlere yönelip odama çıktım.

Çantamı masamın yanına bıraktıktan sonra direkt pencereye yöneldim. Tülü hafifçe çektiğimde, Kayalar'ın evi görüş açımda belirdi. Ve Kaya Özer balkona çıkar.

Kaya yine elinde telefonu, balkonda dikilirken yeni bir şeylerin farkına varmıştım. Dün Kaya ile gözle görülemeyecek soyutluktaki kalın tuğlalarımızı aşmıştık. İlk kez o kadar çok konuşabilmiştik ve ilk kez gözlerinde parlayan sayısız ifadeyi kendim kurcalamadan göstermişti bana. Kaya ve duyguya rastgelebileceğiniz kahverengi gözleri. Bu, fazla anormaldi.

Cebimden yükselen telefonumun melodisini duyduğumda bıkkınlıkla telefonu çıkardım. Arayan... Berker'di.

Açarsam defalarca özür dileyecekti ve açıklama yapmak isteycekti. Bu yüzden açmayacaktım.

Berker iyiydi, hoştu fakat onda hâlâ tanımını bulamadığım, gözümle görüp dokunamasam da hissettiğim ve Berker'e karşı olan mesafemi korumamı sağlayacak bir şey vardı. Ve ben o şeyi şu karmaşa kokan hayatımdan bulup çıkarana kadar hiçbir şey değişmeyecekti. Berker'e karşı olan, Kaya'ya karşı olandan daha somut olan kalın tuğlalarımı yıkmayacak, zorla da olsa sabır dilenerek beklemeyi seçecektim. Beklemek, beklemek ve yine beklemek. Çünkü beklemek benim hayat felsefem.

Telefonumun uzun uzun çalışları sona erdiğinde rahat bir nefes alıp yatağıma yüzüstü uzandıktan sonra başımı yastığın altına soktum.

Hiçbir şey yeni değildi, her şey geçmişten geliyordu.

Kısa süreli mesaj bildirim sesi boğuk bir şekilde kulaklarımı doldurduğunda başımı yastığın altından çıkardıktan sonra, soluklarımı belli bir düzene soktum.

Yatağın kenarında, neredeyse düşmek üzere olan telefonumu elime alıp açma tuşuna bastım. Ekran aydınlandığında aynı zamanda Berker'in mesajı ekrandan gözlerime yansıdı.

"Asya aradım, açmadın. Seninle konuşmak istiyorum. Her şey bu kadar basit değil. Beni ara, lütfen."

Etkilenmedim değil, Berker'den bunları duymak hoşuma da gitmişti hatta.

Berker gerçekten farklı bir insandı. Kaya'dan daha gizemli olduğu ise dil ısırtacak türden bir gerçekti. Ve gizem çözme delisi ben, bunu çözmeden asla rahat edemeyeceğim. Hatta bu hayatım, ruhum pahasına olsa bile.

LACİVERTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin