Bahar, bölümün ithafı senin. baharnisa25
Bölüm şarkısı: Passenger - Let Her Go
İyi okumalar. :)
Denizin kenarında hayat bulan nefeslerimizin karıştığı hava adımlarımıza ittiği güçle bizi ilerletiyordu. Yanımdan yükselen tuzlu suyun kokusunu derince nefes alarak ciğerlerime doldurdum. Ciğerlerimde yol izleyen hava biraz sonra bedenimi dolanıp dudaklarımdan havaya bulaştı ve beyaz bir desen şeklinde karmaşık bir yol çizmeyi seçti kendine. Nefesimin karıştığı soğuk hava ciğerlerime her çarpışında yakıyordu kıvrımlarını.
"Nereye gidiyoruz dalgın bayan?" Kaya'nın sesini kulaklarımda, nefesini yanımda hissettiğimde başımı sonsuz gözüken mavilikten alıp ona çevirdim. Ceketinin önünü öylesine kapatmıştı ve soğuk hava kazağının açıkta bıraktığı boynuna batıyor olmalıydı. Onun yerine ben ürperdim soğuktan.
"Böyle gün boyu sahil boyunca yürüsek olmaz mı?" dediğimde kaşlarını çattı ve adım atmayı bırakıp duraksadı. Dalgaların sesi nefesime eşlik ederken başımı yana yatırıp yine sevimli görünmeye çalıştım. Şu hali takınmaktan gerçekten nefret ediyordum ama işe yaradığı kabul etmek istemediğim bir gerçekti.
Omuzlarını silkti. "İstanbul tanıdığım bir şehir. Gezmeme gerek yok."
"Yani?" dediğimde çarpık bir şekilde gülümsedi. "Yani sahil boyunca yürüyebiliriz."
Küçük çocuklar gibi sevinmeyi bir kenara fırlatıp ezdim ve sıcak bir şekilde gülümsedim. Kaya da gözlerine yetişemeyen bir gülümseyişle karşılık verip yürümeye devam etmeye başladı. Ben de adım atarak yanına yetiştiğimde dalgaların seslerini yeniden ayrımsadım. İstanbul'a dair özlediğim tek şey bu sesti.
Yanlarından geçtiğimiz insanların çoğu aceleciydi. Yüzlerine oturmuş monotonluk ifadesi ruhlarını ele veriyordu aslında. Bazıları yorgun gözüküyordu, bazıları sıkılmış. Ben hep bundan korkuyordum işte. Ruhumun yüzüme yansımasından. Benim bedenimin içine sıkıştırdığım ruhum, oradan ayrılıp yüzüme yansımamalıydı. Kılıfında kalmalıydı. Ruhuma yapıştırdığım her an, her saniye sadece bana özel olmalıydı ve diğer insanlar bunları görmemeliydi.
Benim ruhum, bana özel kalmalıydı.
Yüzüme ruhumdan farklı bir ifade yerleştirmeyi yineledim. Bu, benim yıllardır özenle tamamladığım ruhumu koruyordu.
"Oturalım mı biraz?" Kaya'nın sesini duyduğumda gözlerimi uzandığı yerlerden koparıp bakışlarımı onun gözlerine iğneledim. Gözleriyle yanımızdaki bankı işaret etti. Kendimi tıkıştırdığım iç dünyamdan çektim ve sıyrıldım. Gözlerim banka uzanırken başımı sallamayı düşünebilmiştim. Banka yaklaştığımızda yan yana oturduk. Deniz tam önüme seriliyordu şimdi. Gözlerimi kapatarak hissetmek istedim.
Gözlerimi kapattığımda dalgaların sesini duymayı istemiştim sanki sadece. Kulaklarıma yerleşen tek şey dalgalara bulanmış insan düşünceleriydi.
Fısıldıyorlardı. Ağlıyorlardı. Bağırıyorlardı. Kahkaha atıyorlardı. Çığlık atıyorlardı.
Düşüncelerimi aralayan nefes alma ihtiyacıyla göz kapaklarımı kaldırdım. Gözlerim mıknatısın gücüyle çekilmiş gibi Kaya'ya dönerken afallamıştım. Beni izliyordu.
Kaşlarım çatılırken başımı önüme eğdim. Tuhaf hissediyordum.
Kaya'nın gözlerini denize çevirdiğini fark ettiğimde ben de bakışlarımı maviliğe sarkıttım.
"O gün... Ne yaptınız Berker'le." Kaya'nın kelimeleri kulaklarıma yerleştiğinde duraksarken zaman kazanmak için saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdım. Bir iki saniyelik bir duraksamanın ardından dudaklarımı aralayabilmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LACİVERT
Teen FictionAŞK... Üç harf, tek heceye sığdırılmış iki koca hayat... Sadece aşk mıdır, her şeyi zorlaştıran? Ya da sadece aşk mıdır, her şeyi kolaylaştıran? Her şeyi unutmak mı daha kolay? Yoksa yaşadığın her saniye hatırlamak mı? Peki ya AŞK?...