Merhabalar. Arkadaşlar Lacivert için resimlerle hazırlamış olduğum bir tanıtım videosu var Youtube'da. Medyada o var. Açılmazsa aramaya LACİVERT WATTPAD TANITIM yazın, çıkıyor.
Bölüm şarkısı: Christina Perri - Human
İyi okumalar.
*
İnsanların dudaklarının üzerini örten bazı kelimeler, saniyeleri yaralayıp canlarını acıtabilirler. Aslında bazı kelimeler can acıtıcıdır. Harfler dudaklarınıza batarken havaya karışırlar ve saniyelerin üzerine örtülürler. Saniyeler acı çekerken kıvranarak dakikaları meydana getirir ve zaman kavramı havaya yükselir. Gözleriniz havada yayılan zaman kavramını tartarken dudaklarınızın üzerinde biriken kırıkları toplamak için güç ararsınız bedeninizde. Belki de ruhunuzda. Saniyeleri yaralayan ölü harflerin tadı damağınıza bulaşır.
Bazı kelimeler katildir.
Gözlerimin önündeki bedeni bir kez daha süzdüm. Yüzüme çarpan soğuk hava beni bulunduğumuz andan çekti ve seneler öncesine götürüp bir kenara iliştirdi. Camın önüne biriken kar tanelerini fark eden gözlerim takvim yapraklarını irdeledi. Saman kağıdının kokusu zihnime bulaştı ve dilimin üzerinde hissettiğim yabancı tatla yüzümü buruşturdum. Takvim yapraklarının gözlerimin önüne serdiği tarih, hiçbir zaman hatırlamak istemediğim o gündü: 31 Aralık.
Akrep ve yelkovanı parmaklarımla sıkıca kavradıktan sonra defalarca kez çevirdim ve bulunduğumuz ana getirdim. Gözlerim etrafa dağılıp uçuşmaya başlayan takvim yapraklarında takılı kalmıştı. Zihnimi bürüyen sisi dağıtıp soğuğu tenime iğneyle işleyen havaya bıraktım bedenimi. Ruhum, bedenimin içinde sinmekten vazgeçmiş ve tüm kıvrımları doldurmuştu.
"Batu?" dedim kaşlarım çatılırken. Zihnim bir yerlerden bir şeyleri hatırlamam için beni dev kütüphanenin önüne itti. Ellerim rafları bulurken; gözlerim anıların yazılmış olduğu beyaz yaprakları tarıyordu.
"Ben..." dedi çocuk saçlarını karıştırırken. "Berker'in kardeşi."
Duraksadım. Bana ihanet eden zihnime aldırış etmemeye çalışarak yutkundum ve kelimeleri ayıklamaya başladım. Zihnim çocuğun yapmış olduğu hatırlatmanın ardından beyaz sayfaların arasında bulduğu doğru yaprağı çıkarıp duvarın en köşesine iğneledi. Berker'le ailelerimizden bahsettiğimiz o gün, sayfadaki cümlelerin mürekkep izlerinde gizliydi.
"Bir şey mi oldu?" dedim ne diyeceğimi kestiremezken. İçinde bulunduğum durum beni bocalatmıştı. Batu arkasına dönüp baktıktan sonra kahverengi gözlerini bana çevirdi. Gözleri kahverengiydi, Berker'e benzemiyordu. Sarışın bir çocuktu.
"İçeri gelebilir miyim?" dedi gözlerine yerleştirdiği garip ifadeyle. Kaşlarım çatılırken kapıda bıraktığım aralıktan çekildim ve içeri geçmesini beklemeye başladım. Yüzündeki minik gülümsemeyle birlikte sıcak havaya sokuşturdu bedenini. Kızarmaya başlamış olan burnundan üşüdüğü belliydi.
"Gel, salona geçelim." dedim bana soru dolu gözlerle baktığında. Kocaman bir adammış gibi başını salladı ve benim ilerlememi beklemeye başladı. Onun göremeyeceği bir gülümseme takınırken adımlarımı salona yönelttim. Kış mevsiminde olduğumuz için hava erken kararıyordu ve kararmasına yaklaşık yarım saat vardı.
Salonun ortasına geldiğimde arkamı dönüp Batu'ya baktım. Çekingen gözleriyle etrafı inceliyordu. Bakışlarım onun gözlerine takıldığında usulca bir kez daha gülümsedi. Karşılık verirken elimle tekli koltuğu işaret ettim. "Otur Batu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LACİVERT
Teen FictionAŞK... Üç harf, tek heceye sığdırılmış iki koca hayat... Sadece aşk mıdır, her şeyi zorlaştıran? Ya da sadece aşk mıdır, her şeyi kolaylaştıran? Her şeyi unutmak mı daha kolay? Yoksa yaşadığın her saniye hatırlamak mı? Peki ya AŞK?...