Hani bazı anlar olur. Unutmak istemeyiz. Gözlerimize ulaşan her bir görüntü parçasını özenle koyarız zihnimizdeki sandığa. Kendimize göre en ince ayrıntısına kadar her şeyi muhafaza etmeye çalışırız. Karşımızdaki kişinin dudaklarından dökülen her bir harf sandığın içinde yerleşir. Orada o anı yaşadığımız andan itibaren canlı kalmaya devam ederler. Bu, aynı balıkların akvaryumda yaşaması gibi bir şeydir. Harfler ve birleşerek oluşturdukları her bir kelime sandıkta hayat bulur. Eğer sandığın o kapağı açılırsa, harfler kendilerine çarpan hava yüzünden nefes almazlar ve ölürler. Bu yüzden sıkıca kilitleriz sandığı. Ama bazen bir şey olur ve bazı şeyleri yapmak zorunda kalırız. Biz her ne kadar yapmak istemesek de arkamızdan koca pençeler iter bizi. Eğer hala direnmeye devam edersek akıl almaz derecede korkunç bir fırtına çıkar ve sandığın kapağı kırılır, açılır. Harfler, üzerilerine çarpan havadan sonra nefes alamazken birer birer yere dökülmeye başlarlar. Sandığın içindekine yabancı olan bir hava sandığa dolar ve kelimeler de dağılıp kaybolurlar. Her biri kendisine sığınacak bir yer aramaya başlar, ama onlar için yapacak hiçbir şey yoktur.
Ve harfler, ölür.
Kaya'nın dudaklarını her kıpırdatmasında gözlerim öncekine oranla daha fazla bir dikkatle ona odaklanıyordu. "Bedel." demişti. "Ödeyeceğin bedeli buldum."
Şimdi dudakları hareket yetisini yitirmiş gibi hareketsizlerdi. Ama sonra bana inat gibi alayla yukarı doğru kıvrıldılar. Kaşlarım çatılırken zihnimi toparlamaya çalışıyordum. Kelimelerden zorlukla kopan harfler zihnimin duvarlarının köşesine sığınırken onlara öfkeyle baktım. Konuşmam gereken bir zamanda öylece köşeye çekilemezlerdi. Hepsine öfke dolu bakışlar attıktan sonra yanıma çağırdım. Ama daha da korkmuş gibi duvarların köşelerine iyice sindiler ve beni reddettiler. Çaresizce saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdıktan sonra yutkundum. Yalnızdım.
Yine.
Barın içinden yükselen alkış sesleri yavaş yavaş kaybolurken ortamı terk ettiler ve ortamı sessizlik örttü. Herkes sanki söylememiz gereken bir şey varmış gibi bize bakıyordu. Ben başımı bir Kaya'ya bir kalabalığa çevirirken Kaya bana bakıyordu. Sadece bana.
Sonra az önce beni yalnız bırakan harfler kendilerini toparladılar ve sürüklenerek yanıma geldikten sonra önüme sırayla dizilip birkaç kelimeyi meydana çıkardılar. Harfler zihnimden dilimin üzerine uzanırken dudaklarımı kıpırdatarak onları dışarıdaki sessiz havaya karıştırdım. Sessiz hava dağılıp sessizce köşeye sinerken harflerim onun bıraktığı boşlukta hayat buldu. "Teşekkür ederiz."
Sözlerimden sonra insanlar gülümseyen suratlarla bize bakmaya başladıklarında az önce uzandığım mikrofondan uzaklaşarak bakışlarımı yeniden Kaya'ya çevirdim. Çarpık bir gülüş eşliğinde bakışlarına serpiştirdiği ukalalığı bana uzattı ve kokusu burnumu kırıştırmama sebep oldu. Dudaklarım harflerin hareketiyle aralanırken "Ne bedeli?" dedim. Bahsettiği şeyi anlamıştım; fakat yine de anlamamazlıktan gelmeye çalışıyordum. Hadi ama, bedel ödemek falan istemiyordum.
Aynısını ben de ona yapmış olsam da.
Neler isteyebileceğini zihnimde tartarken saçma şeylerin olduğu kısım ağır geldi ve terazinin o kolu çöktü. Kaya dudaklarını aralamıştı ki Berker'in "Asya?" diye seslenmesiyle harfler korkuyla başlarını içeri çekip dudaklarını kilitlediler. Kaşları çatılırken bakışları arkamda bir yerde konum aldığını tahmin ettiğim Berker'i buldu. Kaya'nın tekrar konuşmayacağını kabullendiğimde arkama döndüm. "Efendim?" dediğimde bakışlarını Kaya ve benim üzerimde gezdirdikten sonra tekrar bana yoğunlaşıp "Gelir misin?" dedi. Ortamdaki sesler giderek artarken kulaklarım sesleri oldukça iyi bir ev sahipliğiyle misafir ediyordu. Uzun sandalyeden ayağa kalkıp dengemi sağladıktan sonra önümde ilerleyen Berker'in peşinden yürümeye başladım. Adımlarım tutarsız hareketlerle hayat bulurken ne olduğu konusunda hiçbir fikrim yoktu. Sahnenin arkasına geldiğimizde Berker durdu ve vücudunu bana döndürdü. Gözlerim ne olduğunu soran bakışları kendilerine yakıştırdıklarında kaşlarım da onlara destek vermek ister gibi havaya kalktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LACİVERT
Novela JuvenilAŞK... Üç harf, tek heceye sığdırılmış iki koca hayat... Sadece aşk mıdır, her şeyi zorlaştıran? Ya da sadece aşk mıdır, her şeyi kolaylaştıran? Her şeyi unutmak mı daha kolay? Yoksa yaşadığın her saniye hatırlamak mı? Peki ya AŞK?...