FİNAL

285 17 8
                                    

Bölüm şarkıları:

Zakkum-Gökyüzünde

Skylar Grey-I Will Return

Beyonce-Crazy In Love

Jason Walker-Everybody Lies

Low-Lullaby

Skylar Grey-Winter In Me

*

Parmaklarımın arasında tuttuğum kalemi daha sıkı kavrarken fincandaki kahveden bir yudum aha alıp uzanarak fincanı sehpaya bıraktım. Çıkan tok ses düşüncelerimin üzerine dökülürken gözlerimi sessiz salonda gezdirip satırlara daha sıkı tutundum.

"Anne, kurabiye verir misin?" Gözlerim satırlarda gezinirken zihnime üşüşen düşünceler harfleri geri püskürttü. Öyle bir ana gelmiştim ki, yazmaya devam etmek oldukça zor geliyordu. Gözlerimi yanımdaki ufak bedene çevirip dudaklarımı ıslattım.

"Tatlım sen odana git, getiriyorum birazdan." Kahverengi gözlerinin etrafını çevreleyen uzun kirpikleri usulca gölge düşürdü yüzüne. Küçük bir tebessümle onun başını sallamasını izledim. Yanımdan uzaklaştığında sıkıca kavradığım kalemin elimin terlemesiyle nemlendiğini fark ettim. Başımı iki yana sallayıp elimi üzerimdeki kazağa kuruladım. İçimden defalarca tekrarlıyordum. Bitti, geçti, yaşandı ve bitti.

Harflerin gücü karşısında yorgun düşmüş bedenimi zorlukla koltuktan kaldırıp mutfağa ilerledim. Gözlerim masanın üzerindeki kurabiye tabağını buldu ve uyuşuk hareketlerle masaya yaklaşıp tabağı tepsiye koydum. Bir iki saat önce buzdolabından çıkardığım meyve suyunu iki bardağa koyduktan sonra tepsiyi kavradım ve mutfaktan çıktım. Çocuk odasına yönelirken adımlarım serileşmişti. Başımı aralık kapıdan içeri uzattım. Eylin, elindeki oyuncak ayıyı Ada'ya uzattı.

Tepsiyi küçük masaya bıraktıktan sonra hızla odadan ayrıldım. Üzerimdeki donukluğu fark etmelerini istemiyordum. Salona döndükten sonra koltuğa ilerledim ve aynı şekilde oturduktan sonra dizlerimi kendime çektim ve kalemi elime aldım. Defterin açık sayfasının üzerinden gelen koku midemi bulandırıyordu. Harfler yine kan kusuyordu. Kalemi sıkıca kavrayıp kendimi zorladım. Yazmaya devam etmeliydim.

"

13 Eylül 2015

Dişlerimin arasından kurtulan sıcak hava arabanın içerisindeki havaya dolanırken defalarca kez yutkunup kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Nefesim dudaklarımı yakmaya devam ederken içimdeki nefretin korlarının akciğerlerime ulaştığını hissediyordum. İçimde dev bir ateş yanıyordu ve ben, hiçbir şeyi engelleyemiyordum. Nefes alıp vermem ise sadece bu ateşi körüklemeye yarıyordu.

Gözlerim kapı kulpuna kaydığında sakince dudaklarımı ıslattım. Kapıyı açıp kendimi dışarı atsam, yaşama ihtimalim yüzde kaç olabilirdi?

Berker'in gözlerimi takip ettiğini fark ettiğimde hızla bakışlarımı kapıdan çektim. Havayı yararak ilerlediğimiz yolda birkaç araba dışında kimse yoktu. İşittiğim mekanik sesle birlikte yüzümü buruşturdum. Berker kapıları kilitlemişti.

"Nereye gidiyoruz?" dedim kaçıncı defa sorduğumu bilmeden. Berker inadını elden bırakmayıp cevap vermedi. Gerçekleri görmeye gitmek demek, ne demekti? Tek gerçek ölüm değil miydi?

Alt dudağımın titremeye başlamasıyla birlikte kendimi durduramadım ve hıçkırarak ağlamaya başladım. Elimi sinirle torpidoya vurdum. "Allah kahretsin, ne oluyor?"

Berker, bedeniyle birlikte ruhuna da yerleştirdiği sakinliği avuçlarından bir an olsun bırakmazken gözlerini yavaşça üzerime çevirdi. "Kapa çeneni."

LACİVERTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin