Merhaba arkadaşlar. Şu an yaklaşık 4.3 K olduk. Yaklaşık iki hafta içinde yakalayabileceğim en büyük başarılardan birisi. Sessiz bir okuyucu kitlem var sanırım, kabulleniyorum. Hepinizi çok seviyorum. Bundan sonra düzenli periyotlarla bölüm eklemeye karar verdim. Zaman aralıklarını henüz belirlemedim. Ayrıca bölümleri de biraz daha uzun tutmaya çalışacağım.
Twitterda LACİVERT' ten kesitler paylaşıyorum. Bir bakın, derim. Hoşunuza gidebileceğini düşünüyorum.
Yeni bir kapağımız var. Kapağımızı hazırlayan Mine Sena' ya teşekkürlerimi iletiyorum ve bölümü ona ithaf ediyorum. Umarım beğenirsiniz.
Sonunda üzerindeki şaşkınlığı atabilmiş ve öndeki sıralardan birine oturmuştu adını henüz bilmediğim çocuk. Sıraya ata biner gibi oturduğu için kendimle zorlu bir mücadele verip gülme isteğimi bastırabilmiştim, çok şükür.
" Kuzen, bizi tanıştırmayacak mısın?" dedi gözleri bir Kaya' ya, bir bana kayarken.
Ben de beklenti içerisinde başımı Kaya' ya döndürdüm.
" Tabi, ııı şey..." derken bir yandan da parmaklarını havada şıklatıp hatırlamaya çalışıyordu.
İlk ders tarihti ve hoca yoklamayı almış olmasına rağmen yeni geldiğimi fark etmemişti. Edebiyat hocası ise girer girmez fark etmişti. Kaya' nın da bu sayede bilmesi gerekiyordu adımı. Ama o, hatırlamıyordu işte. Bu, canımı yakmıştı. Birileri tarafından görülmezlikten gelinmeye alışmıştım ama bu çok ağır gelmişti şu an. Taşıyamıyordum.
Kaya hala hatırlamaya çalışırken onu umursamaz gibi yaparak zorlukla gülümsedim ve elimi uzattım.
" Asya." dedim titrek sesimle. O da elimi tuttu ve yavaşça sıktı.
" Ben de Berker." dedi 'r' nin üstüne bastırarak.
" Ah, evet Asya." dedi Kaya bize ilave ederek. Gerçekten fark etmiyor muydu, üzüldüğümü, incindiğimi?
Berker Kaya' yı umursamamış gibi yaparak devam etti.
" 'r' yi baskın söylüyorum. Çünkü herkes Berke sanıyor." dedi.
" Ah, birkaç sene önce, dersanemde bir arkadaşımın ismi de Berker' di.Ayırt edebilirim." dedim ben de onu rahatlatmaya çalışarak.
Berker kendisine önce şüphelenmiş gibi baktı ve " O ben değilim değil mi? Eğer senin gibi birini hatırlamıyorsam gerçekten çok üzülürüm." dedi.
" Ah, hayır.Ben zaten İstanbul' dan geldim." dedim ben de.
Daha önce hiç kimseyle bu kadar kolay iletişime geçtiğimi hatırlamıyordum. Normaldi hatırlamamam, çünkü olmamıştı.
Berker Kaya' ya göre bayağı konuşkan birine benziyordu. İlk kez gördüğü kişi olan benimle alay etmek yerine çoktan konuşmaya başlamıştı.
"Demek İstanbullusun? " dedi göz kırparak. Kabul ediyorum, çok şirin gözüküyordu.
Karşılık olarak gülümsediğimde " Dışarı çıkalım mı? " dedi.
Başımı olur anlamında aşağı yukarı salladıktan sonra çıkmak için ayaklandım. Kaya da bu hareketimle birlikte ayağa kalkmak zorunda kalmıştı. Ah, rahatı bozuldu beyefendinin.
O kalktığı için boşluk olan yerden yavaşça geçtim. Tam önümde dikiliyordu şu an. Dizilerde, filmlerde bu pozisyonda kızla erkek kesin çarpışır ve birbirlerine yanlışlıkla da olsa yol vermezlerdi.
Tamam, tabiki öyle bir şey olmadı.
Başımı sonunda ayakkabılarımdan kaldırdığımda boyum bu kadarına izin verdiği için lacivert kazağıyla karşılaştım. Bir an geçmişe gittim ve o günü hatırladım, yani dünü. Üzerinde yine lacivert, düz bir tişört vardı.Lacivert onun rengiydi sanırım. Ne siyah kadar kötü ve korkunç, ne de beyaz kadar saf ve masum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LACİVERT
Teen FictionAŞK... Üç harf, tek heceye sığdırılmış iki koca hayat... Sadece aşk mıdır, her şeyi zorlaştıran? Ya da sadece aşk mıdır, her şeyi kolaylaştıran? Her şeyi unutmak mı daha kolay? Yoksa yaşadığın her saniye hatırlamak mı? Peki ya AŞK?...