ÖZEL BÖLÜM

141 9 8
                                    


*

Kimselerle paylaşamadığım o şarkıya...

İnsanlar yaşadıkları şeyler için, bazense yaşayamadıkları şeyler için kendilerini suçlarlar. Bazı yaşanmışlıklar önünüze ince bir çizgi çizip kenara bırakılmışlardır. O çizgi, bazen büyür ve derin bir yarık oluşturur. Etrafındaki her şeyi içine çeker ve yutar. Güzel anılar da kendi etraflarında dolanarak bu yarığın içinde hapsolur, aralara sıkıştırılmış çığlıkları da yutar. Bu yarık gitgide büyüyebilir içine aldıklarıyla. Doymayan koca bir canavara dönüşebilir. Sizden aldıkları ona yetmeyebilir. Daha fazlasını isteyebilir. 

Ben bu yarığa düşmekten son anda kurtulanlardanım. Ellerim kapanmak üzere olan toprak parçasına sıkıca tutunuyor. Aşağı yuvarlanan her toz zerresinde daha da zorlanıyorum. Tutunmak... Çok zor.

Asya'ysa bu yarığın yuttuklarından. Tutunamayıp düşenlerden. Yok olanlardan. Kaybolanlardan.

Parmaklarım bir kez daha kayıyor, toprak zemin beni istemiyor yeryüzünde, yutmak, aşağı çekmek istiyor. Son kez gökyüzüne bakıyorum. Düşmeden önce son kez. Asya da bakmış mıydı kendini boşluğa bırakmadan önce? Onun gözlerinin değdiği bir yere dokunur belki gözlerim diye bakıyorum bir kez daha.

Son kez nefes alıyorum. Ciğerlerim son kez tadıyor onsuz havayı. Yakıyor ciğerlerimi. Alevlerin ısısının damağıma yükseldiğini hissediyorum. Göz kapaklarım son kez örtülüyor gözlerimin üstüne. Parmaklarım son kez tutunuyor.

Düşeceğim diye bekliyorum.

Son anda minik bir elin elimi sıkıca kavradığını görüyorum. Soğuk eller, annesininki gibi.

Beni yaşama çekmek istiyor. O doymayan çukura bir kurban daha vermek istemiyor. Minik eline sıkıca tutunuyorum. Düşmek onun yanına gitmek, ona kavuşmak belki de ama buna cesaretim yok. Ben...

Ben onu hak etmiyorum. 

Yeniden yeryüzüne çıkıyorum. Onsuz hava bir kez daha ciğerlerime doluyor ve yakıyor. 

Evet, ben o yarığa düşmedim, beni yutmadı.

Ben tutundum, kızıma.

Gözlerimi yoldan çekip arkayı görmek için aynaya çeviriyorum. Annesininki gibi olan koyu kestane saçları, kahverengi gözleri, hafif çukurlu çenesi. Huzursuz bir sakinlikle yolu izliyor. Sessizliği beni ürkütüyor. Sanki her an karşıma çıkıp hesap soracak gibi. Annesinin ruhunu çalıp o olacak gibi.

Korkuyorum, onun annesine benzemesinden korkuyorum. O lanet kaderi yaşamasından korkuyorum. Annesiyle aynı kaderi yaşamasından korkuyorum. Lanet olsun ki, onu da kaybetmekten korkuyorum. Kaybetmek, zehiri hala damağımda kalan bir tat bıraktı bedenimde. Aylardır akıp gitmeyen, hem öldürmeyen hem de acıdan kıvrandıran bir zehir.

Yaşıyorum belki. Yaşamak denirse. Havayı ciğerlerimde ağırlıyorum bir süre evet.

Eylin'e her sarılmam, onun kokusunu her hissetmem, benimle her konuşması, nefes alışı... Asya'yı her zerreme kadar yaşıyorum. Tüm hücrelerimde hissediyorum onu. Her hücreme sinmiş nefesi, saçları, kokusu, acısı.

Ona daha fazla şey yaşatamadığım için kendime kızıyorum. Ya da son kez göremediğim için. Eylin'i alıp buraya geldiğim için.

Onu son kez hissedemediğim için.

Düşüncelerimden sıyrılamıyorum ama beynimi yönetmeyi başarabiliyorum. Arabadan iniyoruz. Eve geçiyoruz yorgun adımlarla. Eylin o günden beri doğru düzgün konuşmuyor. Annesinin öldüğünü bilmiyor. Onu annesinden kaçırdığımı düşünüyor, bana baba demiyor.

LACİVERTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin