"Önümüzdeki haftanın planı ne?" Felix kahvesini tutarken Lisa'ya yöneltmişti sorusunu. Lisa gözlerini bilgisayardan ayırmadı. "Bilmiyorum Bay Bang hala haberdar etmedi bizi." Felix bir şey demeden kahvesini içti. Şirkette üst -ne kadar üst sayıldığı tartışılır- olarak Hyunjin vardı ve onun da o kadar iyi olduğu söylenemezdi. Elindeki tüm işler bitince de istemsizce paniklemişti. Patronuna karşı kullandığı deli cesareti her zaman kanındaydı ama yine de bir şey yapmadığını düşünerek kızmasını istemiyordu.
Derin bir iç çekti ve etrafa bakındı. Görüş alanına dans ederek asansöre ilerleyen Hyunjin girince gözlerini kıstı. Bu adamın ciddi veya düzgün durduğu zaman yok muydu?
Asansör açıldığında neden oraya ilerlediğini fark etti. Kapıların arasından klasik bir takım elbise ile Bang Chan çıkmıştı. Heyecanla yerinde zıpladıktan sonra hemen Chan'a sarıldı Hyunjin. Chan, yüzünü buruşturup onu hafifçe ittirince Hyunjin dudağını büzdü. Ne olursa olsun insanlarla fiziksel yakınlaşmayı sevmiyordu. İnsanların kişisel alanları boşuna yoktu sonuçta.
"Gıcıksın." demişti Hyunjin. Chan, sadece yüzüne baktı ve omuz silkti. Etrafta konuşan çalışanları görünce kaşlarını çattı. Onu fark etmemiş gibi duruyorlardı. Bir süre yoktu diye hemen böyle mi olmuşlardı cidden?
Felix, Chan'ın gerilmiş yüzünü fark etti. Acilen bir şey yapmalıydı.
Kahvesini masaya bıraktı ve ayağa kalkıp yanına gitti. "Hoş geldiniz Bay Bang!" dedi yüksek sesle ve en güzel olduğunu düşündüğü gülümsemesiyle. Çalışanlar duyulan ad ile sessizleşirken Chan yanına gelen asistanına baktı. Bir süre bakışları gülümsemesinde gezdi ardından önüne döndü. "Kahvem umarım hazırdır Bay Lee."
Odasına ilerleyen bedenle şaşkınlıkla arkasından bakmıştı. Cidden mi? "Hoş buldum." demek çok zordu galiba?
Oflayarak adımlarını kahve makinesine yönlendirdi. Sinirle kahvesini hazırlarken yanında bir gölge oluştu. Kafasını döndürüp yanına baktığında Hyunjin olduğunu fark etti. Zoraki bir tebessüm yerleştirdi dudaklarına.
"Chan geldi, sonunda!" Dolapları karıştırırken söylemişti. Felix cevap vermedi. Ne söylemesi gerekiyordu ki zaten?
Hyunjin sessizliği sevmezdi. Bakışlarını Felix'te gezdirdi. Cidden bu çocuğu sevmişti ama soğukluğu ona ulaşmasını engelliyordu.
Atıştıracak hiçbir şey bulamayınca Hyunjin mutfaktan ayrıldı. Felix ise sürekli neden ona bu kadar yakınlaşmaya çalıştığını düşünüyordu. Özel bir yanı yoktu kendince, sadece yeni gelmişti. Herkesle iyi anlaştığı için Felix ile de anlaşmak istiyordu galiba. Felix kafasını salladı. Spot ışığını başkalarıyla üzerlerine çekmeliydi, kendi ile değil.
Chan'ın kahvesi hazır olunca kahvesini aldı ve odasına ilerledi. Neredeyse bir haftadır sadece Hyunjin ile idare edebiliyordu ama ikisinin kombini güzel değildi. Özellikle biraz önce gerçekleşen sarılmadan dolayı.
Tüm olaylar aynı şekilde yaşanmıştı. Kapısına gelmiş, kapıyı tıklamış, girebileceğine dair bir ses gelmiş, içeri girmiş ve kahveyi masaya bırakmıştı. Cebinde taşıdığı defterini çıkardı. Ağzını aralamadan önce karşısındaki ikilinin konuşmalarını dinledi bir süre.
"Sen yokken orası benim tahtımdı." Hyunjin, Chan'ın o anda oturduğu koltuğu işaret ederken. Chan, sırıttı. "Zaten sadece yokluğumda olabilir." Hyunjin, yüzünü buruşturdu. "Tanrım, lisede miyiz o nasıl söz?" İkisi de güldüğünde Felix sahte bir şekilde öksürmüştü dikkatlerini çekmek için. İkisinin de bakışları ona dönmüştü. Hyunjin'in yüzü hala aynı neşe ile dururken Chan'ın yüzü düz bir ifadeye bürünmüştü. Felix gözlerini devirmemek için kendini zorladı.
Bana gülsen ölürsün zaten değil mi?
Saçma düşüncesinden hızlıca sıyrıldı. "Yokluğunuzdaki tüm işler tamamlandı. Normalde aynı tempoda devam edecektik ama sizden haber alamayınca duraksamak zorunda kaldık. Malum, istemediğiniz bir şeyi yapmak istemeyiz." Chan, tek kaşını kaldırdı. "Hyunjin ile iletişimdeydim, ona sorabilirdiniz." Chan sonuç odaklı bir insandı, neden kabul etmezdi. Tek umursadığı o işin olup olmadığı ya da olsa bile ne kadar başarılı olduğuydu. O iş süresince feragat edilen zamanı ve harcanan emeği görmezdi çünkü ona göre işe sahip olmak bunları göze alarak yola çıkmaktı.
Kıkırdama gelince ikisi de kafasını ses kaynağına çevirdi. Hyunjin, eliyle ağzını kapatmış gülüyordu. Felix, Chan'ın onunla beraber olmasının nedenini anlıyordu. O hem çok güzeldi hem çok yakışıklıydı.
"Şirketteki kimse seninle konuştuğumuzu bilmiyordu." Hyunjin'in kıkırdaması geçince elini Chan'ın omzuna koydu. Felix'in gözleri birkaç saniyeliğine oraya takılmıştı ama hemen patronuna döndü. Saçmalıyordu işte.
"Tüm çalışanları kovmama neden olacaktın Hyunjin." Felix duyduğu şey ile gözlerini büyüttü. "Ne?" Ağzından dökülen istemsiz kelimelerle bu sefer o bakışların odak noktası olmuştu. "Hey, çocuğu korkutma!" dedi sinirle Hyunjin. Chan omuz silkti. "Yapmayacağım şeyler hakkında konuşmam." Felix, yutkunmaya çalıştı. Hangisi daha kötüydü bilmiyordu, neredeyse kovulacak olması mı yoksa karşısındaki iki bireyin ebeveynleri gibi davranması mı?
İkisi de rahatsız edici olunca ayrılmak istedi ortamdan. "Siz o zaman bana gün içerisinde iletirsiniz." Chan, duyduğu şey ile kafasını sallamıştı. Felix odadan çıkmadan önce Hyunjin, "Görüşürüz Felix!" diye bağırmıştı. Chan bir süre yanındaki hareketlenmelere aldırmadan karşısındaki camdan çocuğun yerine oturup saçını karıştırmasını izledi.
Şu zamana kadar ben merkezli bir insan olmuştu. İş hayatı dışında pek bir şeyi önemsemeden hayatını yaşardı. Mantığı ile her hareketini yapan bu adam, iş hayatının getirdiği düzen ve saygınlık ile de istemsizce üzerindeki gözleri sever olmuştu. Herkesin kıskançlık ve hayranlıkla üzerinde bulundurduğu bakışlar gururunu okşamış ve her zaman daha iyisini yapması için motive etmişti. Bazen ise odak noktası olduğu için kendini kuyuya atmak istemişti.
Chan asla kendini tanımlayamıyordu. Kendi hakkında emin olduğu birkaç şey dışında pek diğerlerini bulmaya meraklı değildi. Mükemmelliyetçiliği yüzünden kesinlikle mükemmel bir karakter istiyordu. Eksiği olmayan ve kusursuz.
"Felix çok sevimli biri." demişti aniden Hyunjin. Chan gözlerini camdan ayırıp yanındaki adama döndürmüştü. "Onunla konuşmaya çalıştım birkaç kere. Galiba pek bana ısınamadı, bilmiyorum ama bu beni asla durdurmayacak. Ben Hwang Hyunjinim!" Sonlara doğru yumruğunu kaldırarak söylediği şeye Chan gülmüştü. "Herkes seni sevmek zorunda değil Hyunjin." demişti yerinden doğrulurken. Derin bir nefes aldı. "Sevmek zorunda. Ayrıca bunu öyle bir şey için yapmıyorum, cidden arkadaş olmak istiyorum." Chan sözlerini umursamayıp bilgisayarını açtı. Hyunjin, homurdandı. "Tak beni." Chan şifresini girerken "Seni tanıyorum Hyunjin, sıkılıp başka biri ile arkadaş olmak isteyeceksin."
Hyunjin, yerinde doğruldu hızlıca. "Hayır hatta kanıtım da şu: bence sarı saç ona daha çok yakışmış."
Chan şaşkınlıkla Hyunjin'e bakarken onları izleyen Felix'ten habersizdi.
••••••••••
cat boy felix yapasım var ama yapmayacağım.şimdilik ;d
ŞİMDİ OKUDUĞUN
boss | chanlix
FanfictionFelix, stajyerlik için Bang Chan'ın şirketini seçmişti. +minsung|hyunin|seungbin| |5221|-|11421|