B19(1)

9.9K 791 1.7K
                                    

Felix yerinde duramazken sürekli saate bakıyordu. Dakikalar kalmıştı ve o gereksiz bir heyecanla etrafta dolanıyordu. Sakinleşmek umudu ile ayna karşısına geçti ve kendisine baktı.

Saçları her zamanki gibi düzgündü. Makyajını abartmamış ve boynuna ince altın bir kolye takmıştı. Giydiği gömlek ise asıl ilgi çekici bölümdü. Kadife olan gömlek yer yer transparan bir şekilde bedenini gösteriyordu. Deri pantolonuna zincir takmış ve siyah botları ile de her şeyi tamamlamıştı. Fazla abartılı olduğunu düşünmekten kendini alıkoyamıyordu. Bir kutlama yemeğine bu kadar özenmesi hem saçma hem de utanç vericiydi.

Dolabına ilerlemeden saati fark etti ve ardından kulaklarına kapı çalma sesi doldu. Kalp atışları hızlanırken yutkundu ve parlatıcı ile süslediği alt dudağını dişledi. Çok geç kalmıştı.

Gerginlikten terlemiş ellerini pantolonuna sürerken kapıya ilerledi. Derin nefesler aldıktan sonra kapıyı açtı. Karşısındaki görüntüden sonra tüm utanç hissiyatı gitmiş, onun yerine sadece arzu gelmişti.

Karşısında duran adamın saçları her zamanki gibi özenliydi. Çelik küpeleri kulağında asılıydı. Siyah ipek gömleğinin birkaç düğmesi açık kalmış ve göğsünü gümüş bir kolye kaplamıştı. Bileklerinde birkaç zincir bileklik ve altında da siyah kumaş pantolon vardı. Fazlasıyla yakışıklı duruyordu. Onun dışında Felix bir şey daha fark etmişti.

Chan makyaj yapmıştı.

"Hazır mısın?" Chan'ın sorusuyla gözlerini üzerinden çekti ve gülümsedi. "Evet." diyip çıktı ve kapıyı ardından kapattı. Chan'ın gözleri ilk başta Felix'in gömleğinin açıkta bıraktığı bedeninde gezmişti. Ardından görünüşüne bakabilmişti. Her zamanki gibi özenli ve güzeldi. Galiba hayatında ilk kez kendinden ışıkları çalabilecek birisiyle tanışmıştı ve bundan pişman olduğu pek söylenemezdi.

Felix asansöre ilerlerken "Çok güzel bir yer seçtim." dedi. Asansöre bindiler. "Seçimlerine güveniyorum." derken Chan baştan aşağıya yeniden süzdü Felix'i. Felix eğer tuşlara bakmasaydı belki de bu bakışları görebilirdi ama o sadece akşamın garip geçeceği düşüncesiyle boğuşmakla meşguldü.

Asansör açıldı ve iki genç yürümeye başladı. Chan, Felix'in biraz daha arkasında yürüyordu nereye gideceklerini bilmediğinden. Eh, manzarasından pek şikayetçi de olmuyordu.

Felix, otele yakın lüks bir restorana getirmişti onları. İçeriye girdiklerinde pahalılığı önemseyen adam şatafatlı ortama bir kelime bile etmemiş hatta Felix'i izlemekten ortamı görememişti.

Masalarına ilerlediklerinde içine dolan hisle Felix'in sandalyesini çekti. Felix'in yüzünde oluşan birkaç saniyelik şaşkınlık hemen kaybolup yerini güzel bir gülümseme almıştı. Oturduktan sonra kendi yerine oturmuş ve ancak etrafı inceleyebilecek fırsatı bulmuştu. İncelemesini bir iki saniyenin üstünde tutmayıp yeniden Felix'e dönmüştü. İkisinin de bakışları birbirine kenetli ve onlarca düşünce arasındayken araya garsonun girmesi tüm dikkatleri dağıtmıştı.

Chan menüye bakmadan önüne ittirince Felix kaşlarını kaldırdı. "Beğenmediniz mi?" Chan omuz silkti. "Sen ne alırsan onu alacağım." Gittikçe düşen saygı eklerine Felix seviniyordu. Kafa salladı. Menüden gözüne ilgi çekici görünen bir şey sipariş ettikten sonra Chan'a döndü. Üzerinden ayrılmayan bakışların farkındaydı ve bu hoşuna gidiyordu.

Chan'ın gergin yüz hatlarında gezindi bakışları. "Neden her zaman ciddisiniz?" Gelen soru ile afalladı Chan. Bir süre soruyu sindirdi. "Bozulmaması gereken bir imajım var, ayrıca her zaman böyleyim." Felix göz devirme isteğine engel oldu. Bunak gibi konuşmayı bırakması için ne yapmalıydı?

boss | chanlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin