Chan bu hayatta bir çok şeyi sevmez veya nefret ederdi. Çocuklardan ve onların enerjisinden haz almazdı. Önceden planlanmamış işleri ve bunları başaramayan beceriksiz insanlar onu sinirlendirirdi. İnsanları duygular yoluyla manüplasyon etmek acınası gelirdi. Düşünme kabiliyeti olmayanlar onu çileden çıkarır, bir konuda fikri değiştirilmeye çalışıldığında veya hayır dediği bir şeyin üzerine gidildiğinde bu onun sinirleri ile hareket etmesine yol açardı. Daha bir sürü nedeni vardı Chan'ın. Fazlasıyla olumlu duygular ile yaşamadığından kendini en negatif duygu olan nefrete yönlendirmişti. Çabuk sinirlenirdi kısaca hatta karşısındaki gördüğü iki şey ile hayatındaki en hızlı sinirlenme rekorunu kırmış olabilirdi.
Karşısında Felix'in pembe saçları ve onun yanında uzun boylu bir çocuk duruyordu.
Felix'in güzelliği mi yoksa güldüğünde tatlı bir köpeğe benzeyen çocuk mu onu sinirlendirmişti hâlâ tam emin olmasa da birleşimini kullanmak daha kolay geliyordu.
Sabah iş yerine geldiğinde her şey normaldi. Onu selamlayan çalışanlar, analizleri okuyan Lisa, masasındaki kahve ve günlük programını okuyan pembe saçlı çocuk ile sıradan bir gündü her ne kadar ilk gördüğünde nefesi kesilirmiş gibi hissetse de. Dediklerini algılamaya çalışırken gözlerini pembe saçlarından asla çekmemişti. Önüne koyduğu her şeyi imzalamış ve her kelimesine katıldığını söylemişti. Felix aniden avcısı olmuştu Chan'ın, Chan da rahatça anlayabileceği bir av.
Elbette Felix üzerindeki her bir hayranlık dolu gözün farkındaydı. Zaten herkes yakıştığını söylemişti o yüzden rahat ve özgüvenli bir şekilde şirket içinde gezebiliyordu ama o tek bir kişiden bunu duymak istiyordu. O kişi her ne kadar bakışlarını bir saniye bile çekmeden baksa da kelimeleri kullanmasını istiyordu. Nasıl Felix'ten kelimeleri kullanmasını istediyse o da Chan'ın kullanmasını istiyordu.
Öğlen ise her şeyin gerçekleştiği zamandı. Öğle molasında Felix'in çağırdığı Seungmin gelmiş ve Felix'in ofisinde yemek yemişlerdi. Hoştu her şey. Uzun zamandır bulaşamadıkları için yakınmıştı Seungmin. Felix okuldan kaynaklı dese de Seungmin aynı okulda olduklarını hatırlatarak arada bir okul dışı zaman geçirmelerinin kötü olmayacağını da hatırlatmıştı.
"Her neyse." demişti Felix konuyu bitirmek için. Seungmin gülümseyerek kafa sallamış ve etrafı incelemişti. "Zengin olmalı." Mırıltısı ile gülmüştü Felix. "Olmalı mı? Adamın bir şirketi var, elbette zengin." İkisi de gülerken Felix bilgisayarından teker teker işlemleri hallediyordu. Chan ile uzak kalmak hem ona iyi geliyor hem gelmiyordu. Bunu düşünebilirdi ama kendini işine odaklamak zorunda kalıyordu. Chan ile yeterince mesafeliydi ve işlerini berbat ederek bunu daha çok arttırmak istemiyordu.
Chan odasına girdiğinde ise duraklamış ve asistanı ile konuşan çocuğa gözü takılmıştı. Sevimli yüzü irite edici bir şekilde görüş alanındayken kim olduğunu anlamaya çalıştı. Şirketi içerisindeki bir çalışan değildi ama aynı zamanda yüz hatları fazlasıyla tanıdık geliyordu. Deli olmadığına göre de tanıdığı biriydi.
Odasından çıkıp kendini Felix'in odasının önünde bulmuştu. Kapıyı çalmadan girdiğinde iki şaşkın ifade ile karşılaşmıştı. Evet salak Chan odaya neden daldın bir anda?
Seungmin tanıdık yüz ile kaşlarını çattı. "Adınızın Christopher olma ihtimali yüzde kaç?" Chan'ın normalde şaşırması gereken cümleye sadece düz bir ifadeyle cevap vermişti. "Bang Chan." diye düzelttiğinde gözleri büyüdü ve ayağa kalktı. "Tanrım, Chris biliyordum! Bir insan hem çok değişip hem de bu kadar nasıl aynı kalabilir?" Chan'ın yüzünde mimik oynamadı. Açıklama yapması için ikili arasında gezdirdi gözlerini. "Hatırlıyor musun bilmiyorum ama ben Seungmin, beni zorbaların elinden kurtarmıştın lisede. Sonra arkadaş olmuştuk ama son sınıf olduğundan istemsizce iletişimimiz de kopmuştu." Chan hatırlamaya çalıştığı anıları yüzünden tek eline geçen şeyin baş ağrısı olduğunu fark edince vazgeçmişti. Şu an hatırlayamayacak kadar sandalyede oturan çocuğa odaklıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
boss | chanlix
FanfictionFelix, stajyerlik için Bang Chan'ın şirketini seçmişti. +minsung|hyunin|seungbin| |5221|-|11421|