B13

7.1K 795 385
                                    

Yemek genel olarak Felix için güzel geçmişti. Hyunjin ve Jeongin ile kaynaşmış, ortamı kahkahaların ele geçirmesini sağlamıştı. Chan'ın mimik oynamayan suratı her ne kadar ilk başta onu gerip mesafeli davranmaya itse de, Hyunjin'in samimiyeti her şeyi daha kolaylaştırmıştı.

İki kuzen çok farklıydı. Kuzen olmalarından kaynaklı elbette görünüşleri aşırı benzer olamazdı ama iki fazla farklı kişilik de pek beklemediği şeydi.

Felix, önündeki not defterine bakarken aklından bunlar geçiyordu. Silkelendi ve önündeki işe döndü. Neredeyse 2 aylık sürecini sonunda bitirdiği için seviniyordu. Bang Chan her ne kadar etkileyici bir adam olsa da karakteri onu çekilmez kılıyordu ve bu, Felix'in günleri saymasına neden oluyordu.

Kapısının bir anda açılması ile kaşlarını çattı. İçeriye giren beden ile hemen yüz ifadesini düzeltti. "Haftaya pazartesinden itibaren 4 gün boyunca tüm işlerimi başka bir zamana ertele ve bir de kendi işlerin de olmasın çünkü benimle geliyorsun." Chan cümlelerini kurmuş ve ardından kapıyı kapatmıştı. Felix şaşkınlıkla arkasından bakarken dediklerini anlamaya çalışmıştı ama lanet adam hiçbir ayrıntı vermediğinden sormak zorundaydı.

Kafasını çevirdiğinde masasına yerleşip bilgisayarından bir şeyler yaptığını fark etti. Ayağa kalktı ve not defterini unutmadan odasından çıktı. Diğer kapıya geldiğinde daha çalmadan girebileceği söylenince şaşkınlıkla kapıyı araladı ve içeriye girdi. Kapıyı kapatınca bilgisayarının klavyesine hızlıca bir şeyler yazan adam ile karşılaşmıştı. Burada bir şeyler oluyordu ve bu, patronunu hızla işlerini yapmasına itmişti.

Masasının önüne geçtiğinde Chan hâlâ yazmak ile uğraşıyordu. "Bir sorun mu var Bay Bang?" Felix'in merak barından sorusunu Chan cevaplamamıştı. Felix göz devirmemek için kendini tutarken "Efendim?" demişti.

"Herhangi bir sorun yok." demişti Chan gözlerini bilgisayarın ekranından ayırmadan. Felix bir sorun olduğunun farkındaydı ve bunun üzerine gitmek konusunda inatçıydı. "Hayır, efendim bir sorun var. Bana ayrıntılı bir plan vermediniz ve klavyeyi delmek ister gibi yazıyorsunuz." Son kelimelerini nereden cesaret alarak söylemişti Felix bilmiyordu ama duran eller ve ona dönen bakışlar ile pişman gibi durmuyordu.

"Çok sorguluyorsun." Felix, omuz silkti. "Bana başarılı bir lider olmanın sırlarından birisi olarak çok sorgulamak ve nedenini araştırmak demiştiniz." Felix'in dudaklarında oluşan alaylı gülümsemede gezdi gözleri Chan'ın. Karşısındaki sarışın sınırlarını çok fazlasıyla aşıyordu ve bu diğerlerine kıyasla onu tatmin ediyordu. Saygılı cümleleri altında iğneleyici kelimeler söylüyor ve ona meydan okuyordu. Şirkette ona her boyun eğen kişi ardından bu çocuk istemsizce ona iyi geliyordu.

"Son ana kalan işlerden nefret ederim. 2 ay sonra olacak şirket yöneticilerinin gittiği toplantıyı pazartesiye almışlar ve benim daha yeni haberim oluyor." Felix'in kaşları havaya kalktı. "Bugün cumartesi." diye kendince mırıldandı. "Ah, bugün cidden cumartesi mi?" Bariz bir şekilde dalga geçerek sorduğu bu cümle karşısında Felix sadece baygın bakışları ile karşılık vermişti.

"Pazartesi İngilitere'ye gidiyoruz." dedi ve işine döndü. Felix'in aklındaki ana soru şimdi ortaya çıkmıştı. "Peki Bayan Manoban?" Chan derin bir nefes alıp yeniden kafasını çevirdi. Meraklı olması iyiydi ama şu an işleri daha yoğundu. "O ailesinin yanına gidiyor. Ayrıca sahaya inmeni sağlıyorum ne istiyorsun?" Felix kafasını sallayıp not defterine bir şeyler yazmaya başladı. O sırada Chan aklına gelen şey ile not yazan Felix'in elini durdurdu. "Tam olarak toplantının neden olduğunu bildiğini sanmıyorum. Neden toplantının amacı yerine Bayan Manoban'ı sordun?"

Felix gelen beklenmedik soruyla afalladı. Cidden neden ilk o soruyu sormamıştı? Felix dudaklarını araladı ama cevabı bilmediği için kapattı. "Yılın en iyi yöneticisi seçiliyor." diyip konuyu kapatmıştı Chan. Felix kafa salladı ve işine dönen Chan ile hızlıca odadan çıktı. Kendi kapısına geldiğinde gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Hızlanan kalbi ile göğsüne bastırmıştı. İngiltere'de 4 gün boyunca Bang Chan ile yalnız olmak sinirlerinin yanı sıra kalbini de kötü etkilemişti.

Düzeldikten sonra odasına girdi ve oturup hiçbir şey olmamış gibi planlamaya döndü.

Planları sıkıştırmaya çalışırken çalınan kapısı ile gözlerini ekrandan çekti. "Girin." dediğinde içeriye kocaman gülümsemesiyle Hyunjin girmişti. Kapıyı kapattı ve önünde bulunan koltuklardan birine kendini attı. "Hey Felix!" Felix artık Hyunjin'in kalıp olarak kullandığı cümleye gülüyordu. "Hey." diye cevap verdi. Hyunjin tüm stresini alabilirdi bir süre de olsa.

"Pazartesi dans stüdyosuna gidelim mi?" Heyecanla sormuştu Hyunjin. Omuzları düştü Felix'in. "Yarın olsa olur mu?" Hyunjin saçını düzeltti. "Jeongin ile beraber ailemi ziyarete gideceğiz. Salı günü?" Felix kafasını olumsuzca salladı. "Hep o patronun sana boş zaman bırakmıyor değil mi? Merak etme ben ona yalvarırım." Hyunjin'in teklifi çok cazipti. Dansı birileriyle etmeyi çok seviyordu ve uzun süredir de Minho ile buluşamıyordu ama olamazdı. "Bay Bang'ın İngiltere'de toplantısı olduğundan 4 gün boyunca oraya gideceğiz." Hyunjin ilk başta dudak büzse de sonra yavaşça sırıtmaya başlamıştı. "Yani sen ve Chan, yalnız?" Hyunjin diyince istemsizce utanmış ve gözlerini kaçırmıştı ama aslında çok doğal bir şeydi normale göre. Bir patron asistanını alıp bir toplantıya gidiyordu. Yani her zamanki gibi değil mi?

"Prezervatif ister misiniz? Her ne kadar Chan bir fabrikayı alabilecek paraya sahip olsa da olsun." Felix duyduğu şeyler ile gözlerini büyüterek ona bakmıştı. Hyunjin Felix'in kızaran yanakları ile kıkırdadı. "Ah hadi ama aranızdaki kimyasal uyumu inkar edemezsin." Felix karşısındaki utanmaz adama ne diyeceğini bilmiyordu. Kelimeleri sıralamaya çalışıyordu ama üzerindeki bakışlar bunu zorlaştırıyordu. "Bay Bang ile tek konuşmalarımız iş hakkında ve o benim patronum, çok yanlış düşünüyorsun Hyunjin."

"Yani bunlar olmasa kabulsün?" Hyunjin eğleniyordu Felix'in aksine. "Hayır saçmalama tabii ki değilim!" dedi hızlıca. Ortam çok fazla utanç vericiydi. "Bak Felix sadece dışarıdan biri olarak söylüyorum kimyanız fazlasıyla iyi görünüyor ve bir yerden sonra bu kimya birbirinize çekilmenize neden olacak." Hyunjin'in ciddiyetle söylediği şeyler karşısında sadece gözlerini devirdi. "Kimya saçmalığını benden uzak tut Hyunjin." Ona ne ara bu kadar yakın olmuştu bilmiyordu ama bu konu yüzünden istemsizce saygı eklerini yıkmıştı.

"Bunu boynun mor izlerle dolu olduğunda yeniden konuşuruz." Felix elindeki kalemi Hyunjin'in göğsüne attığında Hyunjin dramatik davranmayıp kahkaha atmıştı. "Sapık seni!" İstemsizce yüksek çıkan sesi Hyunjin'in daha çok gülmesini sağlamıştı. Her bir hareketi onu daha çok güldüreceği için Felix de sadece sinirle bakmakla yetindi.

Hyunjin'in kahkahası kıkırtılara dönüştü ve ardından kendini durdurdu. "Sevgili olsanız çok tatlı olurdunuz hem bence. Düşünsene en soğuk ve sert adam sana gelince yumuşacık bir şey oluyor. Tabii yatakta nasıl olursunuz bilemem ama genelde böyle olurdunuz." Felix son dediği cümleyi algılamak istemedi. "Kuzenine olan çöpçatanlığını benim ile yapma." Hyunjin omuz silkti ve ayağa kalktı. Felix'in gözleri mutluluk ile parladı. "Bence yakışırdınız, bir düşün."

Odadan çıktığında yutkunmuş ve kafasını yan odadaki adama çevirmişti. Etkileyici biriydi ama yanında sevgili anlamında olmak çok uçuk geliyordu.

boss | chanlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin