B20

8.4K 719 616
                                    

Gözlerini güne ilk aralayan Chan olmuştu. Hafifçe esnerken kolları arasında olan bedeni fark etmişti. Uyumadan önce ikisi de yatağın iki ucundayken şimdi nasıl sarmaş dolaşlardı, Chan pek çözememişti.

Gözleri dikkatle Felix'in yüzünde gezerken çillerini fark etmişti. Felix'in makyaj yaptığını biliyordu ama bu kadar güzel bir özelliğe sahipken yapması garip geliyordu. Dokunma isteği çok yüksek geliyordu Chan'a. Bir elini belinden çekip kaldırdı. Yüzüne yaklaştırdığında ne yaptığını fark edip geri çekildi. Saçmalıyordu. Bir kere yattılar diye kendinde ona yeniden dokunma hakkı bulamazdı. Ayrıca yumuşak dokunuşlar sonunu getirebilirdi Chan'ın.

Uyandırmamaya özen göstererek elini belinden çekti ve yataktan kalktı. Komodinin üstündeki otel telefonunu alıp resepsiyonu aradı. Günaydınlaşma faslını en kısa sürede tuttu. "Yirmi dakika sonra 12 numaralı odaya ağrı kesici hap alabilir miyim?" Karşıdan olumlu cevap gelince telefonu kapattı ve yeniden arkasını dönüp yatağa baktı. Uyandırmamıştı. Ayağa kalkıp banyoya ilerlerken aklından planını geçiriyordu.

Genel olarak on dakikada duş alırdı. Geri kalan süreyi giyinip saçını kurutmaya harcasa haplar gelirdi. Onları Felix'in komodinin üzerine bir not ile bırakacak ve son birkaç işini halletmek için dışarıya çıkacaktı. Plan fazla basitti ve Chan hızlı bir şekilde halletmek için banyoya girdi. Tabii katmadığı bir şey vardı: Felix'in uyanması.

Chan duşunun sonlarında iken Felix uyanmıştı. Gözlerini kırpıştırıp etrafa bakmış ve tanıdık odayla derin bir iç çekmişti. Aklına anılar geldikçe yanaklarına düşen pembeliğe ve içini kaplayan pişmanlığa engel olamamıştı. Yaptıkları profesyonelce değildi. Ne olursa olsun ikisi de kendini tutmalı ve şu 4 ayı düzgün bir şekilde geçirmelilerdi ama yapmamışlardı. İkisi de içindeki açlığa engel olamadan birbirlerine gitmişlerdi. Felix için şu ana kadar en iyi birlikteliği denebilirdi ama hâlâ aklında ne kadar yanlış olduğu geziyordu. Gün sonunda o, patronuydu. Emirlerini alıp yapmak zorunda olduğu ve okuluna dilekçe gönderen kişiydi.

Özür dilemesi saçma olurdu ama içindeki bir tarafta özür dileyip yaşanmamış gibi varsaymalarını diliyordu. Tahminen Chan öyle yapacaktı. O bir iş adamıydı. Ne kadar gecesi eğlenceli geçerse geçsin iş alanına girdiği an yüzünde oluşan dümdüz ifade çoktan unuttuğunu belirtecekti. Felix'in diğer bir yanı ise bunu istemiyordu. Her an hatırlamasını, belki tekrarlamaları hatta ve hatta daha yakın olmalarını istiyordu. Felix sadece bu yanını susturmakla yetindi, çok imkansız düşünüyordu.

Chan duştan çıktığında tavana bakışlarını dikmiş Felix ile karşılaştı. "Günaydın." dedi. Felix'in tüm düşünce baloncuğu aşina olduğu ses ile patlamıştı. Kafasını kaldırdığında havluyla saçını kurutan bir Chan beklemiyordu. En azından kasıklarında gevşek bir şekilde duran havluyla beklemiyordu diyelim.

Gözlerini kaçırdığında Chan gülmemek için kendini zor tuttu. Daha dün onun içine girmesi için yalvaran çocuk ile aynı kişiydi, değil mi?

"Günaydın." Daha çok mırıltı gibi çıkan sesi aldırmadı Chan. "Ağrı kesici istemiştim, birazdan gelir." Felix balkonu incelerken kafa sallamıştı. Chan kaşlarını kaldırdı. Sorgulaması gerekmez miydi? "Hiçbir şey demeyecek misin?" Felix beklenmedik soru karşısında afallamıştı. Gözlerini yeniden ona dikti. "Ne konu hakkında?" Ne konu hakkında olduğunu ikisi de çok iyi biliyordu. Sadece kaçmak istedi. "Felix, sen zeki birisisin." Chan, inatla ne olduğunu yüksek sesle söylemediğinden nefesini sesli bir şekilde verdi Felix. "Dememi ister misin?" Bir anda saygı eki kullanmadığını anladı. "Yani ister misiniz?" Düzeltene kadar Chan ne dediğini fark etmemişti çünkü karşısında duran ve güneşin altında ciddi anlamda göz kamaştırıcı çocuğu incelemekle meşguldü. Karışık sarı saçları, yüzüne özenle dağılmış çilleri ve dolgun dudakları ile şaheserdi.

boss | chanlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin