B4

8.8K 874 334
                                    

Önündeki dosyalarla yanaklarını şişirdi Felix. Stajyer olacağı zaman oluşan heyecan bu saçma dosyalarla uğraşmak için değildi.

Kore'nin prestijli bir üniversitesinde işletme bölümünü kazanmıştı Felix. Küçüklüğünden beri bir şirketin başında CEO veya patron olma isteği ile günlerini uykusuz geçirerek o sınavı kazanmış ve üniversitede dönem birinciliğine oynamıştı. Nereden bilebilirdi ki tüm emeklerinin karşılığını meslek öğrenmek yerine önündeki dosyalarla alacağını?

Bakışlarını karşı odayı gösteren cama çevirdi. Bang Chan her zamanki gibi çatık kaşlarla önündeki kağıda odaklanarak bir şeyler çiziyordu. Lacivert takım elbisesinin ceketini masasına tahminen fırlatmış ve gömleğini rahat vermesi amaçlı gevşetmişti. Felix, son bir haftadır dinlediği dedikoduları düşündü. Çalışanların çoğu patronlarının aşırı agresif olmasından yakınırken aynı zamanda fazla yakışıklı olduğu için de övüyorlardı. Sanki büyü yapmıştı adam. Ayrıca o kadar yakışıklı falan değildi kendi kendilerini kandırıyorlardı.

Dalgınlığı üzerinde hissettiği bakışlarla yok oldu. Karşısındaki adam içindeki sırıtma hissiyatını engelleyip tek kaşını kaldırarak asistanına baktı. Üzerindeki bakışlara alışkındı ama asi asistanının bu kadar çabuk yenileceğini düşünmüyordu.

Gelmesi için eli ile işaret yapıp yeniden çizimine döndü. Felix, derin bir nefes alıp not defteri ve kalemi ile ayağa kalktı. Ne konuşacağını sorgulamadı ama belki neden kendi alanında iş yaptırmadığını sorabilme umuduyla odasından çıktı ve yan odanın kapısını çaldı. Aynı kelimeler, aynı tonda çıkınca kapıyı araladı ve içeri girdi.

Chan, kalemi masaya bıraktı ve ona döndü. Odanın kapısını kapatıp karşısına geçmişti Felix. "Buyurun efendim?" diye sordu sakinlikle, sanki daha demin sinirli bir egoist olduğunu düşünen o değilmişçesine. "Bir sorun mu var Bay Lee?" diye sordu aklındaki konuyu açarak Chan. Felix, salak değildi. Daha demin tahminen onu izlediğini fark etmişti ve bu yüzden yanına çağırmıştı. Normalde olsa yanlış anlaşılma olabileceği için utanırdı ama karşısındaki adama beslediği kendince gerekli ama genel olarak gereksiz öfke onu engelliyordu. Saçmalamanın anlamı olmadığını düşünerek Felix dudaklarını araladı.

"Daha bir haftadır burada stajyerim biliyorum ama ben işletme okuyan bir öğrenci olarak şu zamana kadar mesleğimle ilgili bir şey icra ettiğimi düşünmüyorum. Sürekli bir şekilde dosya işleriyle yükümlü tutuluyorum. Amacım sizi yargılamak veya yaptığınız işi eleştirmek değil ama cidden bir stajyere ne yönergeler verilmesi gerektiğini biliyor musunuz?" dedi anlık sinirle Felix. Tüm hafta boyunca uğraştığı dosyalar onu o denli sinirlendirmişti ki, şu an söylediklerini pişman olsa bile utanıp özür dilemeyecekti.

Chan'ın dudağının bir kenarının kıvrılması ile Felix şok olmuştu. Bağıracağını sanmıştı. Aksine Chan, karşısındaki çocuğun sahip olduğu deli cesaretine bayılmıştı. Böyle tipler elbet şirketinden gelip geçmişti ama onda farklı bir şey vardı. Anlık sinirle söylediği şeylerin ardından ayaklarına kapanıp özür dileyecek bir tipleme değildi. Chan, yeniden bu çocuğu stajyer olarak aldığı için gurur duymuştu.

"Aklınıza neden direkt olarak yönetim geliyor?" Chan'ın sorusuyla Felix afalladı. Elbette direkt olarak bir yerde yönetici olarak çalışamazdı ama bunları da beklediği söylenemezdi. "Stajyerlik amacımız bir nevi aslında bir şirket yöneticinin neler yaptığını öğrenmek. Aklıma direkt yönetim gelmesi normal değil mi sizce de?"

Chan, oturuşunu düzeltti ve masaya ellerini koydu. "İşte orada yanılıyorsunuz. Her şirket yöneticisi bir şirketin başına rastgele bir şekilde konumlandırılmaz, bunu bildiğinizi düşünüyorum. Aynı yollardan ben de geçtim ve inanın size çok nazik davranıyorum. Ayrıca ileride başında olduğunuz şirketin mükemmelliğine o kadar önem vereceksiniz ki, dosyaları siz kendiniz halledeceksiniz."

Felix, cevap bulamamıştı. Hayalindeki ortamın olmaması da sinirlenmesi arasındaydı aslında. Eğlenmeyi bilmeyen korkak çalışanlar ile mükemmeliyetçi ve kendini fazla yükseklerde gören bir patron asla hayallerinde yoktu buraya gelirken. Gardını indirmek istemiyordu.

"Elinizde işiniz var mesela onu gösterebilirsiniz." dedi ve dediği şeyin aptallığı ile kendini boğmak istedi Felix. Chan'in yüzünde alay ettiğini belli eden bir sırıtma oluştu. "Mimari okuduğunuzu bilmiyordum." dedi ve yeniden kalemini aldı. "Yanıma gelip ne yaptığıma bakabilirsiniz. Küçücük bir uğultu bile istemem."

Felix, bir süre sözlerinin gerçek olup olmadığını anlamak için siyah saçlı adama baktı. Çizimine geri döndüğünü anlayınca dudağını dişleyerek yanına gitti. Merak ediyordu. Nasıl sanat eserleri çıkarmıştı da Kore'de en bilinen şirket haline gelmişti.

Uzun parmakları arasında tuttuğu kalemi kağıt üzerinde hızlı hareketlerle gezdiriyordu. Yaptığı işte emin gibi görünüyordu. Bakışlarını kalemden çekip tamamen kağıda verdi. Yarısı görünen şirin ve modernlikten uzaktan bir ev vardı şu an kağıtta. Felix az da olsa Chan'ı biliyordu. Yaptığı her ev modern olur ve son moda eşyalarla donatılırdı. Kağıtta gördüğü ise tamamen zıttıydı çalışmalarının. Sormak istedi ama susup orada izlemeye tercih etti.

İzlediği şeyin çizim olduğu tartışılırdı tabii.

••••••••
geleceğe dönük ipucu verdim abo

boss | chanlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin