B21

7.4K 729 499
                                    

İkili de şirkette yeni bir güne başlayana kadar sessizliklerini korumuşlardı. Ne Chan işlerini halledip döndüğünde ne de jete bindiklerinde herhangi bir iletişime geçmişlerdi. Kısa bir iki cümle dışında gün içerisinde başka diyalog kurulmamıştı. Bu her ne kadar iki tarafın da hoşuna gitmese de herhangi bir eylemde bulunmamışlardı.

Chan son birkaç gündür yaşanan olayları analiz ederken çok fazla dalgınlaşmıştı. Saçma hatalar yapıyor, dememesi gereken şeyleri söylüyordu. Bunun olacağına adı kadar emindi. Felix hakkında uzun süredir düşünmemesinin tek nedeni buydu. Kendini zayıflatıp işlerinde bocalamasına neden olacağını kesinlikle biliyordu ama yine de o gün kendine engel olamamıştı.

Tanrı aşkına, karşısında Lee Felix dururken hangi insan evladı sakin kalabilirdi ki?

O çocukta Chan'ı çeken bir şeyler vardı. Sadece cinsellik anlamında değildi, yakınında tutmak istiyordu. Bir yere kaybolmaması en büyük isteğiydi şu anlık.

Gözleri camı buldu yeniden. İşlerini yaparken telefon ile konuşuyor ve sürekli gülüyordu. Kaşlarını çattı Chan. Müşteriler ile konuşan Lisa'ydı. Peki neden o şimdi kulağında bir telefonu tutuyor ve karşı tarafa dünyanın en güzel gülücüklerini saçıyordu ki?

Ayağa kalkıp odasından çıktı. Hâlâ uykulu hissediyordu yoksa böyle düşüncelerin aklına gelmesinin başka nedeni olamazdı. Kahve yapması gerektiğini düşündü. Mutfağa geldiğinde otel odasındaki kahve makinesinden sonra kendi şirketinde bulunan kahve makinesine kavuştuğu için mutluydu.

Kahvesini hazırlarken yanına Felix geldi. "İsterseniz ben size hazırlayayım efendim?" Felix bardak çıkarırken sormuştu. "Gerek yok, teşekkür ederim." Felix kafasını sallayıp diğer kahve makinesinde bir şeyler hazırlarken Chan'ın gözleri Felix'in boynuna kaydı. Fondöten ile her ne kadar kapatmaya çalışsa da morluklar teninde parlıyordu. Dudağının kenarı kıvrıldı. "Herhangi bir arama yönlendirdiğimi hatırlamıyorum Bay Lee." Chan'ın konuşmasıyla Felix kafasını kaldırdı. Bariz belliydi, Chan kiminle konuştuğunu soruyordu ama Felix oynamayı severdi.

"Evet biliyorum efendim." Chan, kaşlarını kaldırarak baktı. Dudakları düz bir hal almıştı tekrardan. "Peki iş saatleri içerisindeyken kiminle ve neden konuştuğunuzu sorabilir miyim?" Felix kahveyi bardağa doldurdu. "Elbette sorabilirdiniz efendim eğer işlerimi aksatıp bir şeyleri batırsaydım ama pek öyle olmadı hatta işim daha erken bitti. Ayrıca işlerimi aksatmadığım sürece diğer etkenlerin umurunuzda olmadığını söyleyen siz değil miydiniz?" Chan sessiz bir şekilde küfür mırıldandı. Felix gülümseyerek ona baktı. "Bir şey mi demiştiniz efendim?" Chan kafasını olumsuz anlamda salladı. Felix kazanmıştı ve normalde olsa Chan gururunu göz ardı edip ona hayran kalırdı ama şu an sinirlenmeye başlıyordu.

Felix eline kahvesine alıp mutfaktan çıkacakken Chan'ın sorusu ile duraksadı. "Sevgilin ile mi konuşuyordun?" Bir anda düşen saygı ekleri ile sırıtmış ve omzunun üstünden ona bakmıştı. "Bilmem konuşuyor muydum?" Chan'ın parmakları tezgahın üzerinde ritim tutmaya başladı. Felix, Chan'ın sinirlendiğini hissedebiliyordu ve bu durumdan keyif alıyordu.

"Lee Felix, sorum evet ya da hayır diye cevaplanmalıydı." Chan'ın sert sesi ile Felix kahvesinden yudum aldı ve ona döndü. O günden sonra pek korkusu kalmamıştı. "Olup olmaması sizi ne kadar alakadar eder?" Chan histerik bir kahkaha attı. Neşeden uzak kahkahasını uzaktan birisi bile anlayabilirdi. "Bence beni fazlasıyla alakadar eder." Felix omuz silkti. Sorguya çekilmeyi sevmezdi. "Var ya da yok, benim karakterim ile ilgili efendim." Chan uzun süredir ilk kez bu kadar sınırlarda gezdiğini hissetti. "Şirketimde düzgün karakterli çalışan istiyorum." Felix kafasını omzuna yatırdı. "Ah, sizin için sadece işinizin önemli olduğunu sanıyordum. Merak etmeyin en iyi şekilde işimi yapıyorum ve hatta şimdi diğer işlerimi bitirmeye gideceğim. İzninizle."

boss | chanlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin