B45'Final

5.3K 450 447
                                    

kitabın şarkısı

••••••

Felix ve Chan bu hayatta görülebilecek en aşk dolu sarhoşlardı. Özellikle Paris sokaklarını karış karış talan ederken.

Her geçtikleri caddelerden Aşk Şehrini bile kendini hayran bıraktıracak şekilde aşklarını duvarlara kazıyorlardı. Her geçtikleri yerde sanki siyahın içindeki beyaz gibi belli oluyorlardı.

Onlarca fotoğraf çekmişlerdi -evet Chan fotoğraf çekilmekten nefret etse bile Felix için çekilmişti.-, onlarca yer gezmişler ve onlarca tad tatmışlardı. Her yerde birbirilerine sevgi dolu gözlerle bakmışlar ve en güzel cümleleri kurmuşlardı. Sadece bu tatillerine özel değil, yavaş yavaş bir oluyorlardı. Nerede ne söyleyeceklerini, diyeceklerini çok net biliyorlardı. Aralarındaki bağ sarsılamaz olmuştu ve son ziyaret edecekleri yer olan Eyfel Kulesinde Chan bunu kesinleştirmeyi amaçlıyordu.

"Büyüleyici." demişti Felix, Eyfel Kulesini çimenlerinde oturup karşı tarafı izlerken. Chan onaylamış ve bakışlarını Felix'e çevirmişti. Her ayrıntısı saçma bir beton yığınından daha güzeldi bu kişi. İç çekti ve ardından "Evet." dedi. "Hayallerin de ötesinde."

Felix gülümseyip kafasını eğdi. Birbirilerini tanıdıklarından kaynaklı şu an Chan'ın ona bakarak bunları dediğini adı kadar emindi. Karşılarındaki manzara her ne olursa olsun Chan her zaman Felix'e bakıyordu. Felix bunu ilk çıktıkları günden beri anlamlandıramıyordu. Koskoca gün doğuşunun manzarası varken cidden Felix'e ne bakımdan iltifat edebilirdi ki?

"Bana bakmayı bırakmalısın." En sonunda Felix kafasını çevirdi. Chan'ın dudakları kıvrıldı. "Ölmemi istesen daha kolay olurdu." Felix gözlerini devirip kafasını omzuna yasladı. "26 yaşına girdin daha birkaç hafta önce ve kullandığın kelimelere bak." Chan güldü ve bir elini Felix'in beline sardı. "Ne kadar yaşlanırsam yaşlanayım yine de sana olan sevgimden dolayı içimde bir ergen olacak." Felix yüzünü buruşturdu kıkırdarken. Paris'e geldiklerinden beri üzerinde daha romantik bir hava vardı. "Bunak olduğunu kabul ediyorsun yani?" Chan kafasını eğip ona baktı. "Aramızda sadece üç yaş var, farkındasın değil mi sevgilim?" Felix omuz silkti ve suskun bir şekilde karşılarındaki görseli izlemeye devam etti.

"Ne zaman çıkacağız tepesine?" En sonunda Felix dayanamayıp sordu. Chan ona söz vermişti ama hâlâ çimlerde oturuyorlardı. Chan saatine baktı. "Arayacaklar." Felix'in kaşları çatıldı istemsizce. "Kimler?" Chan sırıttı. "Sence seni o kalabalığa sokar mıyım?" Bir anda Felix'in kafasına dank eden şey ile Felix hafifçe uzaklaştı Chan'dan. "Yapmadım de." Chan'ın kolu Felix'in belinde gevşedi. "Çok istiyorsan dememi, yapmadım." Felix, Chan'a inanamıyordu. Çok fevriydi ve çok ayrıntıcıydı. Bu gidişatla çok yanlış şeyler yaşayabilirdi.

"Sana inanamıyorum Chan." Chan kendini geriye bıraktı ve çimenlere uzandı. "Ah hadi ama cidden öylesine bir şeyler yapacağımızı mı düşündün? Beni tanıyorsun Lixie. Sana her zaman da en iyisini vermeye çalıştığımı da ek olarak biliyorsun." Felix gözlerini kaçırıp yanaklarını şişirdi. Bu adam çok fazlaydı.

Kulaklarına dolan Chan'ın telefon sesiyle Felix heyecanlanmıştı. Chan cebinden telefonu çıkardı ve cevaplayıp kulağına götürdü. Ağzında Fransızca kelimeler gevelerken Felix dediklerine dikkat etmeden onu izliyordu. Çok sürmeden telefonu kapatıp hızlıca ayağa kalktı. Ani harekete karşı afallasa da uzatılan el ile kendisine geldi Felix. Ellerini birleştirip ayağa kalktı. Chan ellerini ayırmadan kuleye doğru ilerlerken Felix'in kalbi istemsizce hızlanmıştı. Sadece tepesine çıkacaklar, Paris manzarasını izleyecekler ve en sonunda aşağıya ineceklerdi. En fazla bundan başka ne olabilirdi ki?

boss | chanlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin