B38

5.6K 472 237
                                    

Felix önündeki kağıda bakarken iç çekmişti. İki gün sonra resmi olarak stajı bitecekti ve üniversitesine geri dönecekti. Bu, stajının başında olsa ona cennet gibi gelirdi ama şu an Chan'ın alanından uzaklaşacak olması kendini kötü hissetmesine neden oluyordu. Ona bu altı ayda fazlasıyla alışmıştı ve şu an ayrılmak zor geliyordu.

Kapısı çalındığında "Gir." dedi cansız sesiyle. Hyunjin heyecanla içeriye girdiğinde Felix onu fark edemeyecek kadar dalmıştı düşüncelerine. "Felix!" adını uzatarak söylediğinde Felix kafasını kaldırdı ve gülümseyerek ona baktı. "Selam Hyunjin." Hyunjin istediği ilgiyi alamayınca saçlarını düzeltti. Felix'in gözleri Hyunjin'in saçlarına kaydı. "Çok güzel olmuş saçın." Hyunjin saçını siyah tokalarla örmüş ve bir bandana takmıştı. Takım elbiselerin arasındaki görüntüsü tatlı bir gülünçlükteydi.

"Teşekkür ederim. Hadi sana da yapalım!" Felix sesli bir nefes verdi dudaklarının arasından. "Yapmam gereken işlerim var gitmeden önce." Hyunjin Felix'in gideceğini yeni hatırlamış olacak ki gözlerinden bir hüzün dalgası geçti. Dudak büzdü. "Çok alışmıştım oysa sana." Buruk bir tebessüm yerleşirken Felix'in dudaklarına aynı şeyi tüm bu ortam için o düşünüyordu.

"Boşver o işleri Chan sana mı bir şey diyecek?" Hyunjin'in neşelendirme denemeleri pek olumlu sonuçlanmamıştı. Felix'in gözleri boş duvarda takılı kalırken Hyunjin iç çekti. Masasının önünde bulunan koltuklardan birine oturdu. "Konu iş değil, değil mi?" Felix gözlerini kapatıp kafasını salladı. Kesinlikle dalgın veya hüzünlü olmasının nedeni yapacağı birkaç kağıt parçası değildi.

"Hey, seni anlayabiliyorum." Felix bakışlarını ona çevirdiğinde Hyunjin iç ısıtan bir gülümseme sunmuştu ona. "Jeongin ile son 6 aydır bırak aynı şehiri aynı ülkelerde bile değildik ve onu deli gibi özlüyordum. Elbette üzüldüm ama elimizde olan bir şey değildi bunu biliyordum." Uzanıp elini tuttu. "Lütfen sen de şirketten gidiyorsun diye üzülme. Eminim Chan size fazlasıyla zaman yaratacaktır." Felix gülümsedi hafifçe. Sabahtan beri hissettiği karamsar hissiyat biraz da olsa dağılmıştı. "Şimdi hadi kalk saçını öreceğim. Öreyim ki o bunak sana daha çok aşık olsun ve seni kapacaklar diye daha çok korksun."

Felix kıkırdarken Hyunjin'in kullandığı aşık kelimesi dikkatini çekmişti. Felix, Chan'ın onu sevdiğinin farkındaydı. Her gözleri birleştirdiğinde oluşan parıltılar, sürekli bir şekilde yanında olmaya çalışması ve kibar sözleri sadece Felix'e karşıydı. Chan'ı sevmek de onun tarafından sevilmek de hoştu.

"Pekala ama öncelikle tuvalete gidip yüzümü yıkamalıyım." Hyunjin elini çekip "Tamam." dedi heyecanla. Felix odadan çıkarken ilk kez Hyunjin ile ciddi bir konu konuştuğunu fark etti. Eğlenceli yapısının arkasına sakladığı anne şefkatiyle bezenmiş ciddiyeti vardı. Belki de ilk kez Chan ile Hyunjin'in bir benzerliğini bulmuştu.

Koridorda ilerlerken bir anda bileğine parmaklar sarılmış ve onu bir odaya çekmişti. Kapanan kapı sesi ile karanlıkta kim olduğunu anlamaya çalışmıştı.

Ardından ışıklar açılınca gözlerini kırpıştırdı. Ani ışık değişimleri onu etkilemişti.

Kaşlarını çatıp önündekine döndü. Her ne kadar Chan olduğunu görse de aynı sinir ile yüzüne bakmaya devam etti. "Ne yapıyorsunuz Bay Bang?" Chan umursamadan ellerini beline sardı. "Asistanım ile özel zaman geçiriyorum. Siz ne yapıyorsunuz Bay Lee?" Felix'in kaybolan hüzün bulutu asistan kelimesini duyunca yeniden oluşmuştu.

Chan suratı düşen ve cevap vermeyen Felix'e baktı. Bir şey vardı. "Ne oldu sevgilim?" Ne kadar kaçabilirdi ki ondan? Chan bir asır geçse bile peşini bırakmazdı hem belki paylaşımcı olursa üzerinde hissettiği yoğun yük hafifler veya yok olur ya da beraber taşırlardı. Olasılıklar bile onu mutlu etmişti.

boss | chanlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin