B12

7.2K 760 516
                                    

Felix, garip hissediyordu. Hyunjin'in dünkü teklifini kabul etmişti bugün. Şirketten geldiği gibi duş almıştı. Hyunjin'in "Rahat giyin, o bunağı ikna ederim." lafı ile de beyaz tişört ve siyah pantolon giymişti.

Felix, takım elbisenin rahatsız edici hissiyatından biraz da olsa uzaklaşmış olmasına aşırı derecede mutluydu. Normal hayatında resmî kıyafetleri nadiren giyen biri olarak şu son stajyerlik sürecinde giydikleri ona ızdırap olarak gelmişti. Hyunjin'in söylediği bu cümle ise onu bir sürelik sıkı kravatın altında hissettiği baskıdan uzaklaştırmıştı.

Saçına özenle şekil verdikten sonra hafif bir makyaj yapmış ve kombinini takılar ile süslemişti. Felix her zaman makyaj, kolye, küpe gibi şeylerin bir cinsiyete ait olmadığını düşünürdü ve ona göre hareket ederdi. Herhangi bir insanın bu konudaki olumsuz görüşü onu etkilemezdi çünkü o böyle rahat hissediyordu.

Telefonunun çalması ile aynadan bakışlarını çekip masasına ilerledi. Gördüğü isim ile gülümsedi. Telefonu açıp kulağına götürdü. "5 dakika sonra oradayız!" Hyunjin'in heyecanlı sesi gelmişti karşı taraftan. Sabah şirkette telefon numarası ve adresini almış, sadece hazırlanmasını söylemişti.

Telefonu kapatıp cüzdanını aldı ve evinin kapısına doğru ilerledi. Ayakkabısını giydikten sonra her ihtimale karşı ceketini aldı ve evden çıktı. Hyunjin'in beş dakika demesi pek umrunda değil gibiydi.

Siyah mat spor araba evinin önüne yaklaşınca kaşlarını çattı. Böyle bir arabayı sokağında bulunan kimse sahip olabilecek konumda değildi. Tahminleri üzerine arabaya doğru ilerledi. Arka camı açıldı arabanın ve Hyunjin kafasını çıkardı. "Hadi öne geç, zamanımız daralıyor!" Felix, durumu öylesine drama ettiğinin farkındaydı. Ona gülerek ön kapıyı açtı ve arabaya bindi. Tabii karşılaşmayı beklediği en son şey şoför koltuğunda oturan Bang Chan'dı.

Onun hakkındaki görüşleri kesin değildi aslında Felix'in. Hem diğer kişilere güvenmeyerek direksiyona geçme ihtimali varken hem de şoförü olmadığı için sinirli olabilme ihtimali de vardı.

Chan arabayı çalıştırırken Felix kemerini bağladı. Yeniden çalışan araba ile gözlerini Felix, Chan'ın üzerine dikmişti çünkü onda değişiklik vardı.

Bir takım elbise giymemesi gibi.

Siyah bir hoodie ile siyah bir pantolon giymiş ve saçlarını dağınık bırakmıştı. Bu hali onu şaşırtıyordu. Felix'e göre çok düzenli bir adamdı, sadece Hyunjin'in lafı ile mi bu hale gelmişti?

Pek üzüldüğü söylenemezdi aslında çünkü dağınık hali bile yeterince çekiciydi.

Gözleri kıyafetlerinden istemsizce ellerine kaymıştı. Bir eli kucağında dururken diğer eli direksiyondaydı. Direksiyondaki elinin damarları direksiyonu biraz sert kavramasından dolayı belirginleşmişti. Sadece normal bir el, diye geçirdi içinden ve hızlıca kızaran yanakları ile bakışlarını çekti. Çok yanlış düşünceler aklına gelmişti ve bu kendini pataklama isteğini doğurmuştu.

Araba durunca Felix, Hyunjin'in geçen gün öğle yemeğinde getirdiği yere yeniden geldiklerini fark etti. Cidden sevdiğini söylerken öylesine demediğini fark etti.

Kemerini çözüp aşağıya indi ve diğerlerini bekledi. Yanına gelince restorana ilerlediler.

Küçük (!) bir selamlaşma seremonisinden sonra Han Nehrini gösteren güzel bir yere oturmuşlardı. Tabii Hyunjin sevgilisinin yanından ayrılmak istemediğinden Chan ile Felix'i yan yana oturmak zorunda bırakmıştı.

Garson hızlı bir şekilde siparişlerini almış ve Chan'ın isteği üzerine kırmızı şarap getirmek üzere içeri girmişti.

Ortamda garip bir sessizlik vardı. Felix kendisinden kaynaklı olduğuna adım kadar emindi. Her şeyi bozduğunu düşündü. "Umarız ki seni burada zorla tutmuyoruzdur." Jeongin karşısındaki çocuğa bakıp dudağını dişlerken. Sıkılmasını istemiyordu. "Ah hayır." diye cevaplamış ve duygularını gün yüzüne vurmamayı tercih etmişti. Hyunjin, Jeongin'in yanağını öpüp Felix'e döndü. "Tanışma hikayemizi dinlemek ister misin?"

Felix gülümsedi ve kafa salladı. Fazlasıyla aşk insanı olduğu söylenemezdi ama mutlu bir çiftin hikayesini duymak elbette isterdi.

"O zamanlar Chan ile çalışıyordu." Chan'dan bir homurdanma sesi gelince Hyunjin kıkırdadı. "Sana asla hyung demeyeceğim. Her neyse. Jeongin geçen sene Chan'ın yanında senin konumunda çalışıyordu. Onu ziyaret ettiğimde Chan'a kahvesini getiriyordu. İşte o an karar vermiştim, bu çocuk benim olmalıydı!" Felix gülerken Chan gözlerini devirmekle yetinmişti. Bu hikayeyi milyon kere duymuştu ve bir kere daha duymak onu bezdiriyordu.

"Ona yaklaştım ve kartlarımı açık oynadım. Sonra bum! Benim cazibeme kapıldı ve sevgili olduk. Aslında çok iyi bir asistandı da olmadı işte." Jeongin utançla kafasını eğerken Chan derin bir iç çekmişti. Hâlâ o gün aklındaydı. O gün yaşadığı siniri ve çıldırmışlığı başka hiçbir zaman yaşamamıştı.

Chan, yanında oturan çocuğun anlamadığını çok net sezmişti. "O gün büyük bir ihalem vardı ve Hyunjin şirkete uğramıştı. Jeongin'in odasının kapısını kilitleyerek cinsel hayatlarını farklı bir yerde yaşamak isteyeceklerini tahmin etmemiştim." Yeniden sinirli bakışlarını Hyunjin'e yönelttiğinde Hyunjin umursamadı. Chan orada çok daha fazla şey diyebilirdi ama hem Hyunjin'in değerinden hem de masalarına konan 4 kadehten ve şaraptan dolayı vazgeçmişti.

Felix bir şey demeden harekete geçti ve daha demin garson tarafından açılan şarapları herkesin kadehine döktü üzerindeki Chan'ın bakışlarını hissetmeden.

Şişeyi masaya koyup yerine geri oturdu. "En sevdiğin film tarzı ne?" diye sordu bir anda Hyunjin şarabını yudumlarken. "Romantizm, dram ve korku dışında her şey olabilir galiba." Hyunjin'in gözleri parladı. "Chan hyung da aynı şeyleri sevmiyor!" Chan Hyunjin'in 'hyung' demesi ile bir süre gözlerini onda gezdirdi. Hyunjin bir şeye kızmasından önce bunu kullanır ve ortamı yumuşatmaya çalışırdı. Şu anki olayı ise pek anlamamıştı Chan. Ne anlama gelebileceğini düşündü. Aklına tek bir seçenek geliyordu.

Hyunjin, Chan'a Felix'i ayarlamaya çalışıyordu.

Bu yemek için onu sürüklemesi, Felix'i davet etmesi, sürekli onun hakkında sorular sorması ve şu anki cümle gibi her şey suyun üzerine çıkmıştı. Çatık kaşlarla Hyunjin'e bakarken Hyunjin en şirin gülümsemesini gönderdi. Bu onun dilinde "Yaptım ama kıyamazsın." demekti. Yeniden umursamamayı seçti ve ayağa kalkıp tuvalete ilerledi.

Felix arkasından şaşkınlıkla baktı. "O böyle. Direkt istediğini yapar ve bunu yaparken de kimseye bir şey söylemez. Bu tuvalet olsa bile öyle bu aptal." derken Hyunjin Felix'e kafa sallamıştı. "Şimdi neler yapmaktan hoşlandığını sorabilir miyim?" Hyunjin'in heyecanı sesinden de yüzünden de belli oluyordu. Felix bir süreliğine kendinden utandı. Şirkette geldiği günden beri hareketlerinin sahteliği hakkında bahsederken karşısındaki çocuk cidden arkadaş olmak istediğini belirtiyordu. Ön yargısı olmadığını savunan çocuk, ön yargılı davranmıştı.

Bir süre cevapsızlıktan sonra Hyunjin'in omuzları düştü umutsuzlukla. "Dans etmeye bayılırım. Onun dışında kitap okumayı, müzik dinlemeyi ve çocuklarla vakit geçirmek hoşuma gidiyor." Felix'in ağzından dökülen kelimelerle Hyunjin gülümsedi. "Hyunjin dans ve müziğe bayılır." Jeongin konuştuğunda Felix şaşırmamıştı. Şirkette o kadar dans eden birisinin normal hayatta dans ile ilgilenmemesi saçma olurdu.

"Bir ara beraber dans edelim." Hyunjin'in heyecanla söylediği şeyi Felix olumlu mırıltılar eşliğinde cevaplamış ve sohbetlerinin gelen Chan ile kesilmelerine izin vermişlerdi.

•••••••
boş bir bölümdü gibi geliyor

boss | chanlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin