B11

7.3K 774 681
                                    

Bang Şirketinde normal bir öğlen saatinde, Felix ve Lisa yemeklerini yiyordu yan yana oturup. Lisa son zamanlarda Felix'i boşladığını hissedip onu yemeğe davet ettiğinde cevabın hayır olmamasına çok sevinmişti. Bu şirkette nadir ısındığı ve eğlendiği insanlardandı. Şirket hakkında dedikodular ile yemek yemek onlara epey keyif vermişti.

"Bang Chan neredesin?" diye bağırma sesi yankılandı şirkette. Lisa kıkırdarken Felix göz devirdi. Tanrım, bu hareketleri az da olsa şımarık gelmeye başlamıştı.

Etrafta hızlı hızlı gezen Hyunjin ile tüm dikkatler onda toplanmıştı. "Şu sizin ihtiyar patronunuz nerede ya?" diye sordu etrafa bakarken. Kimseden cevap gelmeyince kaşlarını çattı. "Öf, bu kadar agresif bir varlığı nasıl göremezsiniz? Hadi ben uyuyordum nedenim var!" Hyunjin, kendi kendine konuşurken yeniden bağırmıştı. "Bang Chan!"

"Hwang Hyunjin, bir daha benim şirketimde bana bağırmaya yeltenirsen aklın ve hayalinin almayacağı şeyler yaparım sana." Chan'ın soğuk sesi etrafa dolarken Hyunjin hızlıca elini kalbine koyup arkasındaki koltuğa attı kendini. "Mezarıma ölüm nedeni olarak Bang Chan'ın tehditlerinden oluşan kalp krizi yazın lütfen." Ardından gözlerini kapatınca Lisa gülmeye başladı. Karşısındaki sahneden hoşlanıyor gibiydi.

"Odama, hemen." Chan gözleriyle Hyunjin'i öldürür gibi bakarken Hyunjin hemen doğruldu ve odasına ilerledi. Chan da arkasından girip kapıyı kapattı. "Umarım deli gibi bağırmanın nedeni vardır Hyunjin yoksa 24. kattan seni atarım, cidden." Hyunjin yutkundu ve gülümsemeye çalıştı. Chan'a karşı aşırı derecede abartılı davransa da aynı zamanda ondan korkuyordu. "Jeongin gelebilir mi diye soracaktım?" Hyunjin kafasını eğip parmaklarıyla oynamaya başlayınca Chan karşısındaki görüntüye karşı derin bir nefes aldı. Çocuğa benziyordu ve ona da kıyamazdı.

"Evet elbette." Hyunjin hemen yerinden doğrulup Chan'ın üzerine atlayarak boynuna sardı kollarını. "Evet diyeceğini bildiğimden çoktan yola çıkmasını söylemiştim." Kıkırdadı ve ardından devam etti. "Bir tanesin!" Chan ise sadece gülümsemekle yetinip sarılmasına karşılık verdi.

O sırada Felix kapalı kapıya gözlerini dikmiş bakıyordu. Dışarıdan gören biri gözleriyle kapıyı eritmeye çalıştığını sanardı.

"Çok zıtlar ama çok eğlenceli ve tatlılar değil mi?" diye sordu bir anda Lisa. Felix gözlerini çekip ona döndü. Zıtlardı, bu kesinlikle göz ardı edilemeyecek bir gerçekti. Aslında Bang Chan ile çoğu insan zıttı. "Bence hayır." Lisa ona döndü. "Nasıl ya? Hyunjin aşırı enerjik, Chan ise fazlasıyla ruhsuz. Hyunjin'in sürekli onunla uğraşması ve Chan'ın sürekli ona tolerans göstermesi bence çok güzel. Bazen en yakın arkadaşı olarak o kadar ilgi vermesini kıskanıyorum." Felix yine aynı hissiyatla dolmuştu. Damarlarında hissettiği sinir, vücudunda oluşan sıcaklık ve kalbinin teklemesi onu öfkelendiriyordu. Hasta olamayacak kadar gençti!

"Dediğim gibi bence yakışmıyorlar." Felix'in cümlesi ile Lisa içmek üzere olduğu içeceği içmekten vazgeçti ve ona döndü. "Yakışmıyorlar derken?" Felix sesli bir nefes verdi. "Hani diyorum çift olarak hiçbir şekilde yakışmıyorlar birbirlerine." Felix gerçek olup olmamasını umursamamıştı. Lisa şaşkınlıkla ona bakıp "Çift?" diye sordu. Felix bir saniyeliğine Lisa'nın salak olduğunu düşündü. "Sevgili demek istiyorum, erkek arkadaş!"

Lisa'nın ani başlayan kahkahası ile tüm gözler onların üzerine çevrilmişti, odasından yeni çıkan Chan'ın bile. "Lalisa Manoban." dedi Chan dümdüz bakışlarıyla. Lisa dudaklarını birbirine bastırırken Felix olayları anlamaya çalışıyordu. "Bu nasıl bir gün böyle kimse düzgün davranmıyor." Chan sinirle mutfağa ilerlediğinde Lisa Felix'e döndü.

"Şapşal, onlar kuzen."

O an Felix bir sürü duyguyu bir arada hissetti. Şaşkınlık, mutluluk, garipseme, rahatlama... "Ne?" diyebilmişti sadece. Tam Lisa bir şey diyecekken asansör sesi geldi. İkisi de bakışlarını oraya çevirirken Felix hala üzerindeki şoku atlatmaya çalışıyordu.

Kapıların ardından lacivert saçlı, gamzelerini göstererek gülen ve eli sıkıca çantasını tutmuş bir çocuk çıktı. Adım attığında etrafına utangaç bakışlar atıyordu.

Hyunjin ise sevgilisini görmesinin heyecanıyla hızla yanına gitti ve kollarını beline sıkıca sardı. Lacivert saçlı çocuk ezbere bildiği koku ile daha çok gülümsemiş ve kollarını omzuna sararak karşılık vermişti. Birkaç saniye sonra Hyunjin geri çekilip dudaklarına bir öpücük kondurmuş ve yeniden sarılmıştı. Lacivert saçlı çocuk ise sadece kızarmıştı herkesin ortasında öpüldüğü için.

"Bu da Yang Jeongin, Hyunjin'in sevgilisi." Felix çifti izlerken Hyunjin geri çekilip ellerini birleştirmiş ve onu Chan'ın odasına çekmişti. "Bu çocuk işte senin odanın camının olmasının sebebi. Aslında tam olarak o değil. Hyunjin Chan'ın toplantısını bilmeden odasına küçük bir gezi düzenlemiş ve bilirsin." dedi sırıtarak Lisa. Felix'in yüzünde saçma bir gülümseme oluşmuştu. Hyunjin, aslında o kadar da kötü değildi değil mi?

"Lee Felix, odama." Duyduğu ses ile toparlanıp Lisa ile vedalaşıp Chan'ın odasına ilerledi. İçeriye girdiğinde koltukta Hyunjin'in kucağından kalkmaya çalışan Jeongin ile gülümsemesi daha çok büyümüştü. Ne sevimlilerdi ama!

"Hayatım lütfen bırakır mısın? Bak biri geldi." dedi gözlerini kaçırarak Jeongin. Hyunjin, kafasını Jeongin'in omzundan çekip Felix'e baktı. "Hey Felix! Bu benim sevgilim Jeongin." Felix, kafasını hafifçe yana eğip elini salladı. "Selam." Jeongin aldığı tepkiyle gülümsemişti. "Selam hyung." Felix, dudaklarını büzdü. "Tanrım, hayır yaşlı hissetmek istemiyorum." Jeongin kıkırdadı. Chan sohbetin daha çok devam edeceğini anlayınca öksürdü. Tüm bakışlar ona döndü.

"Jeongin'i rahat bırak Hyunjin." Hyunjin, omzunu silkti. "Bana ne özledim sevgilimi!" Chan iç çekti. Sevgilisini özlemiş bir Hyunjin'i kimse durduramazdı, kendi bile.

Gözleri ona mahçup bakışlar atan Jeongin'den fazlasıyla güzel gülümseyen Felix'e kaydı. Çok hoş bir görüntü sunmuştu ortaya. "Bu fazlasıyla mutlu olmanızın nedenini neye yormalıyız Bay Lee?" Felix, karşısındaki adamı umursayamayacak kadar neşeli hissediyordu kendini. Ani ruh değişimine kendi bile şaşırsa da olayların akışına kapılmıştı. Bipolar adamın yanında istemsizce o da bipolar olmuştu.

"Çok sevimliler o yüzden." Yalan değildi, çok sevimli duruyorlardı. Hyunjin gülümsemesini genişletip Jeongin'in yanağını sıkarken Jeongin artık pes etmiş Hyunjin'in göğsüne yaslanmıştı. "Sevgilim geldi diye kutlama yemeğine gidecektik ve seninle de yakınlaşmak istediğim için senin de gelmeni istiyorum, olur mu Felix?" Hyunjin'in tüm kibarlığı ile sorduğu soruya şaşırmıştı. Cidden arkadaşı olmak istiyordu. "Bilmiyorum, sizi rahatsız etmeyeyim." demişti çekingence. "Eğer senden rahatsız olsa sana teklif etmez ve bunu çok açıkça belirtirdi." Patronunun kurduğu cümleleri umursamadı. Hyunjin de pek o tarafa ilgi göstermemişti. Chan, vazgeçip işine döndü.

"Bunu demedin sayıyorum ve yarın akşam seni alıp yemeğe gidiyoruz. Bu akşam derdim de malum ilk ben zaman geçireyim bir sevgilimle." Göz kırptığında Jeongin daha çok sinmişti göğsüne. "Bu arada o camın nedenini biliyor musun Felix?" Pişkin bir ifadeyle söylediği şey Chan'ın sert yüz ifadesi "Hyunjin!" kelimesi ile havada kalmıştı.

••••••••
ehe ;D

boss | chanlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin