B14

6.9K 784 479
                                    

Felix bavulunun çekme kolunu daha çok sıkarken gerginliğini dindirmeye çalışıyordu ama hiçbir şey etki etmiyordu. En son küçük yaşlarında Avustralya'dan taşınmak için ülke değiştirmişti ve ondan başka herhangi bir gezi yapmamıştı. İlk yapacağı gezinin bir iş gezisi olması, etrafta sürekli olarak ciddi tiplerin dolaşacak olması ve Bang Chan ile uğraşacak olması onu geriyordu. Belki dört gün için fazla kendine yükleniyordu ama yine de bu toplantının korkunç geçmeyeceğini kimse söyleyemezdi.

O sırada Chan birilerine bağırmamak için kendini zor tutuyordu çünkü hâlâ onları özel jetine götürecek görevli gelmemişti. İnsanların yavaşlıkları ve sorumluluk sahibi olmamaları birleşince Chan iyice çileden çıkacak bir hale geliyordu. Felix bunu fark etmişti ama tek yapabildiği şey görevlinin çabuk gelmesini dilemek olmuştu.

Yanlarına nefes nefese ulaşan görevli ile Felix rahatladı. "Merhaba Bay Bang." Chan daha da sinirlenmişti. Bunu anladığı için Felix öne atılmıştı. "Bay Bang biraz yorgun, bizi hızlıca götürür müsünüz?" Görevli kafa sallarken Chan homurdanmıştı. "Neden beni engelliyorsun?" Şirket sınırlarını aştıklarından biraz daha resmiyetten uzak hissediyordu Chan. Bavulunu sürüklemeye başlamadan önce Felix, "Katil olmanızı istemiyorum." demişti. Önünde ilerleyen ve bu kadar kısa sürede kendini bilip utanmadan hareketlerini sürdüren asistanını, dudağının bir kenarı kıvrılırken takip etmekle yetinmişti.

Görevli onları ilk başta birkaç kapıdan geçirdikten sonra sahaya çıkarmış ve ardından siyah, mat özel jet onları karşılamıştı. Gözlerini devirdi Felix. Nedense rengine hiç şaşırmamıştı.

"Lee Felix, gözlerini fazla deviriyorsun karşımda." Felix yanındaki adama döndü. Sahte bir gülümseme kondurdu yüzüne. "Ah fark etmemişim Bay Bang." Yeniden isteyerek gözlerini devirdiğinde Chan sadece olumsuzca kafa sallamakla yetindi. Belki de ona fazlaca özgür alan veriyordu. Verdiği bu alan her ne kadar hoşuna gitse de dışarıdan birinin görmesi ile karizması hasar görebilirdi. Erteledi, diğer her Felix hakkında düşünmesi gereken şeyleri düşünmeyi ertelediği gibi.

Bavullarını görevli aldıktan sonra jetin merdiveni ile jete çıktığı ve hayatında ilk kez gördüğü özel jetin içerisinde gözün gezdirdi. Karşılıklı koltuklar arasında kalan koridor direkt olarak perde ile kapatılmış tahminince yatak odasına çıkıyordu. İçerideki gülümseyen hosteslere gülümseyip ilerledi ve içeriyi incelemeye devam etti.

Chan ise alışık olduğu şeye karşı hostesin ona uzattığı viski bardağını eline almış ve kendini koltuklardan birine attı. İçkisinden bir yudum alıp kafasını koltuğa yasladı ve gözlerini kapadı. O sırada etrafa büyülenmiş bir şekilde bakan Felix'in yanına hostes gelmiş ve birazdan kalkacaklarına dair bir şeyler dedikten sonra Felix'i, Chan'ın karşısındaki koltuğa yönlendirmişti. Felix, koltuğa oturup kemerini bağladıktan sonra bakışlarını cama yöneltti. Birkaç adam işaret yaptıktan sonra jet yavaşça hareket etmeye başladı. Heyecanından yerinden kıpırdanırken jetin pisten ayrılıp havadan süzülmesine kadar bakışlarını çekmedi.

En son havada yeterli yüksekliğe geldiklerinde kemerini açıp ayağa kalktı. Gelen ses ile hafif uyku halinde olan Chan gözlerini araladı ve karşısındaki heyecanlı gence baktı. "İstediğin her yere bakıp istediğin şeyleri yapabilirsin." Mırıldanmasına karşılık gözleri parladı Felix'in. Chan, ona karşı bilmediği nedenlerden dolayı ayrıcalık gösteriyordu. Bunu uykulu olmasına yordu.

Felix, hızlıca merakını gidermek için koridorun sonundaki perde ile kapalı yere ilerledi. Perdeyi araladığında siyah bir yatak ve bir kıyafet dolabı ile karşılaştı. Felix yine gözlerini devirmekten kendini alıkoyamadı. Siyah bir insan olsaydı, Bang Chan onun bir numaralı platoniği olurdu.

Perdeyi kapattı ve tuvalet ile mutfağı inceleyip yeniden yerine geçti. Hosteslerden birinden su isterken karşısında doğrulmuş ve bilgisayara bayık bakışlarla bakan patronunu fark etti. Gözlerinden uyku akarken bile işini yapacak kadar işkolik bir adamdı. Hakkında makale okuduğunda inanmamıştı. Bu kadar başarılı olmasının nedeni ise şimdi bariz bir şekilde ortadaydı.

"Efendim masaj yapmamı ister misiniz?" Chan, tek kaşını kaldırarak karşısındaki sarışına baktı. Felix, Chan'ın üzerindeki gerginliği fark ettiğinden sunduğu bu teklife sert bir hayır cevabı geçikmemişti. Felix ama vazgeçmemekte ısrarcıydı. "O zaman uyuyun ben işinizi yapayım." Sıkıldığını belli eden bir nefes verirken Chan bir eliyle çenesini kaşıdı. "Neden?" Sorusu basitti. Aynı Felix'in kullandığı kelimeler kadar.

"Çok yorgunsunuz, dinlenmelisiniz."

Basit kelimeler olmasına rağmen Chan duraksamıştı. Önemsenen bir insandı. Bu her ne kadar sadece görüşmeler için olsa da insanlar tarafından önemsenirdi ama Felix'in bu cümlesi onu bambaşka bir tarafa çekmişti. Soğuk dünyasının aksine sımsıcacık ve samimiydi.

Chan aklındaki düşünceleri kovup önündeki bilgisayarı çevirip ona ittirdi. Ceketini çıkardı ve ardından kravatını çıkarırken "11 saat sürecek yolculuğumuz, istediğin gibi yayabilirsin yeter ki düzgün yap." demişti. Felix kafasını sallarken Chan, kravatını masaya koymuş ve gömleğinin birkaç düğmesini açmıştı. Felix'in gözleri istemsizce göğsüne takılmıştı. Gözleri tur atarken Chan ondan habersizce kolundaki düğmeleri açıp gömleğinin kollarını dirseğine kadar katlıyordu.

Kafasını kaldırırken Felix bakışlarını çekmek üzereydi. Bakışları buluştuğunda Felix hissettiği utanç ile yerine sindi ve bilgisayarın yüzünü kapatmasını sağladı. Aptalsın, diye geçirdi içinden Felix. Chan'ın dudaklarında birkaç saniye oluşan gülümsemenin ardından ayağa kalktı. "Yorulduğunda beni uyandır, sen uyursun." Felix onaylayan mırıltılar çıkarmıştı ama bunu yapmayacaktı. Chan'ın dinlenme şansı varken onu rahat bırakıp bunu değerlendirmesini sağlayacaktı.

Chan koridorun sonundaki odaya ilerleyip perdeyi çektiğinde Felix bilgisayardaki işe odaklanmaya çalışıyordu ama utancı her yazdığı satırda onunla uğraşıyordu.

Bir süre duraksayıp hostesin getirdiği suyu içti. Kendine çeki düzen vermesi hakkında kendiyle tartışma içine girdi. İnsanları incelemekte sorun yoktu elbette ama sapık gibi incelemek de hatalıydı. Özellikle böyle bir patronu incelerken laf yemediği için kendini şanslı hissetmeliydi.

En sonunda her şeyden sıyrılıp işine odaklanabilmişti. Attığı mailler, yazdığı satılar, sıraladığı çalışmalar gittikçe uykusunu getirirken aklından bir kere bile Chan'ı uyandırmak geçmemişti. Bilgisayarı biraz öne itip bacaklarını kendine çekti ve kollarını bacaklarının etrafına sardı. Kafasını dizlerine yaslarken "5 dakika." demişti. Gözlerini dindirmek için sadece 5 dakika harcayacak ve ardından işlerine devam edecekti.

Elbette öyle olmadı. Chan gözlerini yavaşça aralarken bir süre etrafa boş bakışlar atmıştı. Nedensiz uyanmıştı ve yenilgiyi kabul ederek ayağa kalktı. Perdeyi çekip ilerlerken kendine sarıldığı için iyice küçülen bedeni gördü. Uyandırmadığı için her ne kadar kızsa da karşısındaki şirin görüntü buna izin vermedi. Hafif bir gülümsemeyle onu rahatsız ettirmemeye çalışarak kucağına aldı ve çıktığı yere geri döndü.

Felix kafasını Chan'ın göğsüne yaslayınca Chan derin bir nefes aldı. İstemese de kollarının arasındaki çocuk hayatındaki bazı şeyleri değiştiriyordu.

Yatağa nazik bir şekilde bıraktıktan sonra üzerine örtü örttü. Bakışları yastığın üzerinde dağılmış sarı saçlarında, düzgün kaşlarında, sık kirpiklerinde, pembe dudaklarında, minik burnunda ve diğer yastığı sarmış ellerinde gezdirdi. Chan, Felix'in güzelliğini artık göz ardı edemiyordu. Şu an yatağında her şeyden habersiz uyuyan başına buyruk çocuk, fazlasıyla güzeldi. Tahminen çoğu gözü arkasında bırakıyor ve kıskanç bakışların sahibi oluyordu günlük hayatında. Chan, derin bir iç çekti. Uzun zamandır engellemeye çalıştığı şeyler, bu çocuk yüzünden gün yüzüne çıkacak gibiydi. Buna izin verecek hali yoktu elbette.

Peki izin vermeyecek iradesi var mıydı?

boss | chanlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin