Cihangir evden çıktıktan sonra meydandaki her zaman gittiği kahveye gitti. Kapıdan girdikten sonra cam kenarındaki masadan boşları alırken Cihangir'e dönünde adama doğru seslendi. "Osman abi ben bi çay alayım." Dedikten sonra arkadaşlarının oturduğu arka taraftaki masaya geçip boş sandalyeye oturdu.
Cihangir'i gören yakın arkadaşlarından Bekir elini Cihangir'in omuzuna koyunca Cihangir boş boş bakan mavi gözlerini çevirdi arkadaşına. "Cio oşgeldin beya yüzünü gören cennetlik kardom, nabüün?" Cihangir arkadaşının kurduğu cümleyle tebessüm etti. "Hoş buldum kardeşim, ne yapayım işler güçler."
Bekir anladım anlamında yüzünü salladıktan sonra aklına gelen fikirle tekrar hevesle Cihangir'e döndü. "Kardo, piiz yapalım bi gün beya. İyice özlettin kendini sen bak." Dedi. Cihangir başını salladığında diğerleri de hevesle onaylamıştı. Aralarında gününü, ne zaman olacağını konuştuktan sonra Cihangir pek muhabbete katılmadan üçüncü bardak çayını içerken kahvenin karşısında salına salına yürüyen Firuzeyi gördü.
Birden göz göze geldiklerinde Firuze hemen bakışlarını çekmiş hızlanmıştı. Bu saatte nereye gidiyor tek başına diye düşünürken, içtiği çayların parasını bırakarak hızlıca kalktı masadan. "Ben pazara gidecektim, sonra görüşürüz." Dedi arkadaşlarına ve Firuze'nin gittiği yere bakıp diğer sokaktan dolaşarak önüne çıkmayı planladı.
Sokağın başına hızlıca döndüğünde kızla burun buruna geleceklerini düşünmüyordu Cihangir. Üstten üstten Firuzeye bakarken içinde tuhaf bir duygu hissetmişti. Dün onu kırdığı yüzünden olduğunu düşündü. "Nereye gidiyorsun?" Dedi aralarındaki mesafeyi bozmadan. Firuze'nin göz bebekler büyümüş hızlı hızlı nefes alıyordu. Hafifçe gülümsedi genç kıza. "Asiyelere gidiyordum, sen neden çıktın karşıma?" Dedi gözlerinin içine bakarak.
Cihangir buna bir cevap bulamamıştı, daha doğrusu düşünmeden kalkıp gelmişti bir anda yanına. "Ben seni merak ettim." Dedi kızın aksine bakışlarını kaçırarak. Firuze'nin dimdik duruşu ve cesur bakışlarına karşılık Cihangir çekingence bir adım uzaklaştı. "Etme beni merak, çekil." Kendisini kenara itip yanından geçip giden kızın arkasından şaşkınlıkla baka kaldı. Genç kız köşeyi döneceği zaman bir anda aklına gelen şeyle hızla seslenip peşinden koştu.
"Firuze dur bir şey soracaktım." Cihangir seslendikten sonra Firuze adımlarını yavaşlatmış ama durmamıştı. Yüzündeki gülümsemeyle arkasındaki adamı beklerken adım sesleri yaklaşınca yüzündeki gülümsemeyi silmiş ve Cihangir'e dönmüştü.
"Ne soracaksan sor işim var Cihangir abi." Cihangir kızın net ve düz çıkan sesiyle şaşırmış ve önceleri dediği abi kelimesine ilk defa sinirlenmişti. Tek kaşını kaldırıp birkaç saniye durduktan sonra hemen konuştu. "Pazara gidecektim, istediğin bir şey var mı?" Firuze aslında ondan bir şey almasını istiyordu ama utandığı için söyleyemiyordu. Parmaklarıyla oynarken kısık sesiyle konuştu. "Ben aslında şey istiyordum, mavi çiçekli entari alır mısın bana beli lastikli olanlardan? Yeşilde olur." Başını yanlarında uzamış olan pembe çiçeklere çevirip usulca bir tanesini koparttı. Cihangir gülümseyerek kıza bakarken başını sallamıştı.
"Alırım tabi, istersen sen de gel benimle?" Dediğinde Cihangir Firuzenin gözlerindeki parıltıyı görünce gülümsemişti. "Gerçekten mi?" Dedi Firuze hevesle. Genç kız normalde ya evde ya da yevmiyede olduğu için pazara ayda yılda bir gidiyordu, onda da Gülizar teyzesi ve Hasan amcasıyla birlikte gittiği için hiç dolaşanadan hemen alacaklarını alıp ger dönüyorlardı. "Tabi ki, hadi gel." Cihangir dalgınlıkla Firuze'nin elini tutup evlerinin arka tarafından traktörün oraya götürmüştü. "Ama üstüme başıma bir şey alsaydım." Dediğinde gözlerini yavaşça genç kızın üzerinde gezdirirken Firuze o an utançtan yerin dibine girmeyi bile düşünmüştü.
"Bence iyi üzerin, hatta güzel saçlarını salalım bence." Cihangir kızın başındaki yazmayı çekip arkada tutturduğu uzun saçlarını salmıştı. Traktöre bindiğinde elini uzatarak Firuzeyi yukarıya çekmiş ve yanındaki oturma yerine oturtturmuştu. "Sıkı tuttun sakın düşeyim deme."
Firuze Cihangir görmese bile ona gülümserken bu adamın neden böyle davrandığını anlayamadı. Daha önceleri de onu sevdiğini ima ettiğinde ondan hep uzaklaşmış, günlerce ağlamasına sebep olmuştu. Şimdiyse kendisine kırılacak bir eşyaymış gibi davranmasına çok şaşırıyordu.
Cihangir çok güzel bir adamdı hem içiyle hem dışıyla. Firuze elini uzatıp ensesindeki saçlara dokunmak istedi. Ne zaman bu adamı izlese gözleri doluyor, kalbindeki sevdası ağırlaşıyordu.
Gözleri dolu dolu gülümseyerek Cihangir'e bakarken sanki hissetmiş gibi Firuzeye döndü. Yoka baktından sonra tekrar kendisine döndüğünde kaşlarını çatmış bakıyordu. Kenarda durduğunda Firuze korkmuştu. Ona kızacağını düşündü.
Cihangir kendini Firuzeye döndürdükten sonra genç kızın kucağında birleştirdiği ellerini tuttu. Direkleri kızın bacaklarına değerken Firuze bu adamı gün geçtikçe daha da sevdiğini düşünüyordu. "Neden doldurdun yine güzel gözlerini?" Diye en nahif sesiyle sorduğunda büyük bir gülümseme gönderdi Firuze ona. Bir elini Cihangir'in büyük ellerinden istemeye istemeye çekerek güzel sakallı yanağına yerleştirdi. Cihangir'in anlık gözlerini kapattığını görünce kalbi daha da hızlanmış, yerinden çıkacak gibi atmaya başlamıştı.
"İyiyim." Dedi sakin sesiyle. "Devam edebiliriz." Her ne kadar burada saatlerce böyle kalmak istese bile gidip geri dönmeleri gerekiyordu. Firuze elini çektiğinde Cihangir de ellerini ayırdıktan sonra baş parmağı ile Firuzenin kaşlarını düzeltip parmaklarını saçlarından geçirdi.
Önüne döndüğünde etrafta birileri var mı diye baktıktan sonra tekrar traktörü çalıştırmış yola koyulmuştu.
Firuze kurduğu binbir hayallerinden sonra pazarın kurulduğu yere geldiklerinde hevesle indi. Baya olmuştu pazara gelmeyeli. Kurulmuş olan sergilere ve kalabalık insanlara gülümseyerek bakarken Cihangir'in sırtından ilerletmesiyle ona ayak uydurdu.
İlk önce kıyafetlerin olduğu yere geldiklerinde Firuze'nin dudaklarından asla düşürmediği gülümsemesi daha da büyüdü. Renkli basma fistanları gördüğünde mavi olanı eline alıp bakmaya başladı. Hızlıca hemen istediğini bulduğunda mutlu olmuştu. "Bunu alalım mı?" Diye sordu yine de Cihangir'e. Firuze için Cihangir'in beğenmesi de önemliydi tabi.
Cihangir bakışlarını uzun elbiselerin aksine diğer tarafta duran pembe önden düğmeli hemen hemen diz kapağına gelen elbiseyi gözüne kestirip eline aldığında Firuze gözlerini büyüterek baktı ona. "Bu sende harika durur." Dediğinde genç kız utanmıştı. "Saçmalama kısa o giyenem köyde." Cihangir'in elindekini çekeleyerek aşağı indirdi. "Olsun evde giyersin bunu da alalım." Cihangir Firuzenin yanaklarının kızardığını gördüğünde çok eğlenmişti.
Firuze ise şu an adamın yüzündeki sırıtıştan daha da çok utanıyordu. Satıcı adam ellerindekini poşetlere koyduktan sonra alıp ilerlemeye başladılar. O kadar çok insan vardı ki Firuze Cihangir'i kaybetmekten korkup iyice ona yanaştığı için kollarının birbirine değmesiyle kalbi hızlı hızlı atıyordu. Her gün gördüğü bu adama karşı nasıl sanki ilk kez görüyormuş gibi heyecanlandığını anlayamıyordu bir türlü. "Anneme de bunlardan alalım mı?" Cihangir'e baktığında çenesiyle gösterdiği yere yöneltti bakışlarını. Tamda Gülizar teyzesinin giydiği şalvarlardandı. Bir süre baktıktan sonra birini beğenip aldılar ve meyve sebze yerine geçtiler. Orada da ihtiyaçları aldıktan sonra traktörün yanına gelmişlerdi.
Firuze tam bineceği sırada Cihangir onu durdurdu. "Firuze şurada bi çay içelim mi hazır gelmişken?" Dedi. Firuze elini ensesine atıp kaşıyan Cihangir'in yüzüne baktığında dudaklarının içini ısırıp mavi gözleriyle ona baktığını gördü. "Bilmem, geç kalmayalım?" Cihangir başını salladıktan sonra Firuzenin ellerinde giysileri de alıp traktörün içine koydu ve karşıdaki bahçesine doğru ilerletti kızı.
Firuze onunla daha önce de buralara gelmiş ve diğer taraftaki dondurmacıda dondurma yemişti ama o zaman her şey daha kolaydı Firuze için. Büyüdükçe içinde ona karşı olan bu sevgisinin aşk olduğunu anlamış ve çok korkmuştu. Yıllardır ona bakan, kendi çocuğundan ayırmayan insanların oğluna sevdalanmıştı. Onların nasıl tepki vereceğini düşündükçe işin içinden çıkamıyordu bir türlü.
*
Merhabaa iyi veya kötü yorumlarınızı bekliyorum ❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FİRUZE
General Fiction"Çünkü kalple istenilen, mantıkla yapılandan daha mutlu ederdi." 1985 yılında köyde geçmektedir. *yetişkin içerikler barındırır.* Not: üstü kapalı bir şekilde yan rolde eşcinsel bir çift vardır!