15

14K 572 10
                                    

4. bölümde Göktürk'ün söylediği bir cümleyi değiştirdim. Bir bakıp kontrol edebilirsiniz. :)
Medyaya şarkı koydum çok sevdiğim bir parçadır. 💛

"Cihangir?"

İki sevdalı kalp korkuyla hızlı hızlı  çarparken gelen sesle birbirlerinden uzaklaştılar.

"Teyze korkuttun bizi neden bağırıyorsun?" Cihangir'in en küçük teyzesi Şöhret, bir elini kapının pervazına koymuş, diğerini de beline koymuş bir şekilde panikle kendisine bakan iki gence bakıyordu. Gözlerini kısmış, neden bu kadar yakın olduklarını anlamaya çalışıyordu. Aklından geçen şeyin olmayacağına kendi kendisini inandırdığında neden geldiğini söyledi.

"Firuzeye bakmıştım ben teyzem, annen ahırda dediydi. İşin bittiyse gelsene Firuze çok durmayacağım zaten." Firuze başını salladığında Şöhret hanım ahırdan çıktı. Giden kadının ardından hemen başını Cihangir'e döndürdü. "Ben gideyim, sen istersen kara kavağa git şimdi ben üzerimi değiştiricem zaten yaparım burayı." Cihangir hayır anlamında kaşlarını havaya kaldırdıktan sonra gülümsedi. "Böyle çok güzel güzel olmuşsun, kalsın bence. Hem sonra yanıma gelirsin öğlene doğru annemi de alıp tarlaya gideceğiz."

Firuze Cihangir'in kendisini süzen bakışlarıyla utanıp başını sallayarak çıktı ahırdan koşar adımlarla.

Çardakta oturan Şöhret hanımı gördüğünde yüzüne büyük bir gülümseme yerleştirip oturdu kadının yanına. "Şöhret teyze bir şey olmadı değil mi?"

Şöhret hanım köyün girişinde oturduğu için çok sık gelmezdi bu tarafa ve ablası Gülizar ile de araları pek iyi olmadığından yolu düşse bile uğramazdı. Şimdi birden geldiği için önemli bir şey mi oldu acaba diye düşündü Firuze. Hayırdır inşallah diye düşündü içinden.

"Yok teyzeciğim ne olacak, gerçi hayırlı bir iş olabilir." Dedikten sonra kıs kıs gülmeye başladı. Firuze anlamak ister gibi bakmaya devam ederken Şöhret hanım elini genç kızın dizine koydu. "Firuze bak sakın hemen yok istemem deme önce otur bi' iyice düşün." Firuze cümlenin devamını anladığında sinirle ofladı. Keşke hayırdır inşallah demesiydi.

"Oflama kızım bak benim kaynım var ya Ömer, askerden yeni geldi. Seni görmüş, beğenmiş sende tanıyorsun zaten onu görüşün bi' tanıyın birbirinizi, he yine yok olmadı ben hiç ısınamadım dersen olmaz zaten yavrum." Hevesle bakıyordu Firuzeye.

Ömer uzun boylu, kara kaşlı, kara gözlü yakışıklı bir çocuktu ama Firuze'nin gözü Cihangirden başkasını görmediği için şimdi nasıl istemiyorum diyecekti bu kadına hiç bilmiyordu. Ne olmuştu da böyle birden kısmeti açılmıştı onu da anlamıyordu hiç. Gelince hepsi birden gelmeye başlamıştı resmen.

Aklına aniden Ömer ile Cihangir'in yakın oldukları geldi. Askerden önce hep beraber dolaşırlardı. Ömer Cihangirden küçük olsa da yapı ve düşünce olarak her zaman olgun olmuştu. Bu yüzden Cihangir ile de çok iyi anlaşıyorlardı. Askerden döndükten sonra birkaç kere görüşseler de işler, güçler olduğu için eskisi gibi yakın olamamışlardı ama severlerdi birbirlerini.

Başını eğip parmaklarına dikti gözlerini Firuze. 'Keşke Cihangir'i öpseydim de görseydi ikimizi' diye düşündü içinden. Ama yok o zamanda bir bahane bulur kardeş onlar derdi. Sormamıştı bile neden o kadar yakın olduklarını. Hem bu Ömer nereden çıktı şimdi? Cihangir'e söylemesi gerekiyor muydu? Dudaklarını sarkıtıp sustu. Cihangir duyduğunda ne tepki verirdi acaba? Henüz daha yeni başlamıştı aralarında ki bu şey, Cihangir onu kendisinin sevdiği gibi seviyor muydu bilmiyordu genç kız. Oturup uzun uzun konuşamamışlardı bu konuyu.

FİRUZEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin