Firuze gece heyecandan uyuyamamış bu yüzden de sabah erkenden döşeğinden kalkmıştı, üzgün değildi fakat dün gece Cihangir'in içki koktuğunu fark ettiği için mutlu da olamıyordu. Sabaha kadar içi içini yemiş, düşünmüş durmuştu ne yapacağını. Cihangir'in ona aşık olmadığını biliyordu, dünden bugüne de olamazdı zaten. Cihangir'in ki alışkanlıktı. Firuze'nin yanında olmaya, onunla konuşmaya alışmıştı. Bu yüzden de uzak durmakta zorlanıyordu, daha doğrusu Firuze böyle düşünüyordu.
Firuze, gece bazı şeyleri kafasında planlamıştı. Cihangir kendisine ne istediğini söyleyene kadar ondan uzak duracaktı.
Çünkü bu ciddi bir konuydu, sırf Firuze onu seviyor diye böyle olurlarsa ilerisi ikisi içinde çok zor olurdu.
Gene yanına gelip sarılıp, umut verici sözler söylerse olmazdı ki...
Firuze kahvaltıyı hazırlarken Gülizar teyzesi uyanmış ve beraber sofrayı kurmaya devam etmişlerdi. Tahir dışarıdan gelmiş, Göktürk ise yeni uyanmıştı. Firuze Göktürk'ü Cihangir'i uyandırması için yollamıştı. Tüm aile sofrada oturmuş Cihangir'i beklerken Cihangir yoğun bir baş ağrısıyla sızlanarak uyanmış bahçedeki soğuk çeşmede yüzünü yıkadıktan sonra sofrada Firuze'nin yanına sıkışmıştı.
"Cihangir'im biraz daha erken uyansan diyorum her gün seni uyandırmak için özel çaba sarf ediyor çocuklar." Annesi biraz sinirle yakardığında Cihangir başını sallamakla yetinmişti sadece. Dün gece çok içmediğini düşünüyordu ama birden hızlı hızlı içince çarpmış olacak ki dün geceye dair çokta bir şey hatırlayamıyordu bu yüzden. Ağzına domates atarken dün gece Firuze'nin odasına gittiği aklına gelmiş ve domates boğazında kalmıştı. Birkaç kere öksürdüğünde Tahir dünün siniriyle kardeşinin sırtını sertçe pat patlamıştı.
"Abi ne düşmana vurur gibi vuruyorsun ya? Öksürükten ölmem ama senin yüzünden öleceğim şimdi." Ters ters Tahir'e baktığında abisinin sinirli bakışlarını görerek önüne dönmüştü. Aralarında iki yaş olduğu için daha çok arkadaş gibilerdi ve Tahir Cihangir'e oranla daha sakin biriydi fakat tersi çok pis olduğundan arada alttan alıyordu abisini.
"Göktürk, dün gece seni şu Necati'nin ufak oğluyla görmüşler! Ben sana o çocukla görüşmeyeceksin demedim mi it herif?" Hasan sinirle soluyarak oğluna bağırmıştı. Göktürk korkuyla Firuzeye baktı. Dün gece gördülerse Firuzeyi de görmüş olabilirlerdi. "Baba yalan, iftira benim ne işim olur onunla ya?" Hızlıca sofradan kalktı. "Ben tarlaya önden gideyim sizde sonra hemen gelirsiniz hadi kaçtım." Koşar adımlarla kapıdan çıkarken babasının arkasından bağırmalarını işitmişti. Bir sürü işi vardı zaten bugün bir de babasının bağırmalarını çekemeyeceğini düşündü. Hayvanları ağırdan çıkartarak tarlaya doğru sürdürdü.
Tahir de Göktürk'ün arkasından kalkmıştı ikisi beraber tarlayla ilgileneceklerdi. "Firuze sen bugün benimle gelir misin koyunlara?" Dedi Cihangir Firuze'ye bakarak. Normalde hep kendisi gelmek için can atardı fakat şimdi omzunu silkmişti. "İşim var benim gelemem." Cihangir çatalını bırakarak Firuze'ye döndü. "Ne işin var?" Ayıkla şimdi pirincin taşını Firuze. "İşim var işte sen kendin git. Hem beni ne yapacaksın?"
"İşlerim var tarla sürülecek, sende o sırada koyunlara bakıverirsin." Firuze de doyduğunda çatalını bırakarak Cihangir'e meydan okurcasına bakı. "Başka birini çağır hayvanlar için o zaman işim var ben gelemem." Cihangir tam ağzını açacağı sırada babası söze girdi. "Cihangir işim var diyor kız zorlamasana oğlum." Babasının sözünden sonra bir şey diyemediği için sinirlenerek sofradan kalkmıştı.
Evin önünde sigarasını yakmış ileri geri dolanıp duruyordu. Firuze'nin ondan uzaklaşması ve kendisiyle konuşmak bile istemiyor oluşuna çok sinirleniyordu. Kendi çapında adım attığını düşünüyordu ama Firuze için bu yeterli olmadığından ne yapacağını da bilemiyordu.
Sigarasının sonuna geldiğinde son bir nefes alıp biten izmariti uzağa fırlattı. Duman dudaklarından çıkarken evin kapısının açılma sesiyle mavi gözlerini oraya çevirdi. Küçük yeşil çiçekleri olan şalvarı, yeşil kazağı ve güzel koyu kumral saçlarıyla melekleri andırıyordu. Elindeki büyük tepsiyi zorlanmadan çıkartıp yerdeki büyük kütüğün üzerine bıraktığında Cihangir güzel kızın yanına adımladı.
"Yardım edeyim ben sana çabucak bitirip gidelim." Dedi kararlı ses tonuyla. Firuze yeşillerini mavi gözlere çevirip ters ters baktı. "Gelmiyorum dedim sana." Bakışlarını bulaşıklara çevirip büyük tencereye su doldurdu, güğümde ki sıcak suyla ılıştırdığında başında dikilen adamı umursamamaya çalışıyordu. "İnatçı keçi." Dedi Cihangir sahte bi kızgınlıkla kaşlarını çatarak.
Firuze bulaşıkların olduğu büyük tepsinin önüne oturduğunda Cihangir de yanında ki küçük tahta tabureye oturdu. Genç kız bulaşıkları yıkarken Cihangir de onun elinden aldığı tabakları önündeki derin kabın içerisinde duruluyordu. Ara ara birbirlerine bakıp gülüyorlardı.
Firuze yanında oturan adamın güzel kalbine aşıktı. Cihangir çok nahif bir adamdı her zaman. Onu tanıdığı ilk andan itibaren diğerleri gibi olmadığını anlamıştı. Bulaşıklar bittiğinde Cihangir büyük tepsiyi eline alıp evin içine götürürken Firuze arkasından baktı iç çekip.
Tanıdığı hiç kimseye benzemiyordu o. Köy yerinde kadınlar ev işlerini yapar, hayvanlara bakar, çocuklada bakar ve tarlayla ilgilenirlerdi erkekler ev işlerine elini sürmez çocuklarının başını okşamaya bile tenezzül etmezlerdi. Ama Cihangir öyle bir adam değildi. Annesine ve Firuzeye her zaman yardım eder, bu işlerin sadece kadına ait olmadığını savunurdu. Kendisini çok güzel yetiştirmişti ve Firuze en çok bu huyuna aşık olmuştu. Şimdi aşık olduğu özelliklerini sıralamaya kalksa sabaha kadar sayar sayar dururdu hep.
Cihangir evden çıktığında üzerini değiştirmiş olduğunu gördü Firuze. Esmer tenine çok yakışan beyaz bir gömlek altına da siyah pantolon giymişti. Genellikle eski mintanlarından giyerdi hep koyunları otlatmayacaklar giderken ama şimdi sanki özenle hazırlanmıştı.
Firuze'nin içini titreten gülümsemesiyle genç kıza yaklaştığında elini uzatarak oturduğu yerden kaldırdı. "Hadi gidelim." Firuze'nin içinde atlar dört nala koşarken dışından hiçbir tepki vermemeye çalıştı.
Süründürmeye niyetliydi bu mavi gözlü yakışıklı adamı.
Yarın bir bölüm daha atacağım için kısa kestim. Yıldıza basmayı unutmayıın. 💛
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FİRUZE
General Fiction"Çünkü kalple istenilen, mantıkla yapılandan daha mutlu ederdi." 1985 yılında köyde geçmektedir. *yetişkin içerikler barındırır.* Not: üstü kapalı bir şekilde yan rolde eşcinsel bir çift vardır!