Yemyeşil otların üzerine uzanmış turuncaya çalan gökyüzüne dikmişti yeşil irislerini, bulutlar akşam kızıllığından nasibini almış, çok güzel bir görüntü sunmuştu. Gözlerini kapatıp temiz havayı ciğerlerine çekti genç kız. Yüzünde buruk tebessümüyle kuş cıvıltılarını, dereden gelen sesleri dinledi bir süre. Huzuru dinliyordu... aklına gelen güzel mavi gözlerle yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu.
"Nedensiz ve sebepsiz sevdim seni. Çünkü bir sebebi olsa, aşk olmazdı bunun ismi." Demiş Oğuz Atay.
Firuze sebepsiz seviyordu Cihangir'i. Onu her gün görüyor olmasına rağmen ilk kez görüyormuş gibi kalbi hızlı hızlı atıyor, midesinden kasıklarına kadar bir ağrı giriyordu. Güzel gözleri ona döndüğünde, eli ayağı birbirine dolanıyor heyecanlanıyordu. Firuze onu sevmeyi bile çok seviyordu. Zaten kim sevmezdi ki Cihangir'i? Dış görünüşünden önce kalbi çok güzel bir adamdı. Merhametli, şefkatli, yardımsever. Kimseye belli etmese de çok duygusaldı. Aklına anıları gelince elini ağzına götürüp kıkırdadı. Küçükken bile onun peşinden ayrılmaz o nereye giderse peşinden oraya giderdi hep.
Ne güzel demiş Reşat Nuri Güntekin "İnsan birini sevmek felaketine uğradı mı esir gibi bir şey oluyor." Ama bundan bile memnundu Firuze. Onu sevmek aşkların en güzeliydi. Gözlerini tekrar kapatıp aşık olduğu adamın çok sevdiği çehresini getirdi aklına. Zaten bir an olsun gitmiyordu ki aklından.
Hava kararmaya yüz tuttuğunda evdekiler gelmeden kalkıp eve doğru yol aldı. Karmakarışıktı hep düşünceleri. Bir gülse üç somurtuyor, iki güzel şey düşünse, beş kötü düşünce getiriyordu aklına. Hep böyle dengesizce davranıp kendisini üzüyordu.
Dar yoldan gireceği vakit Göktürk'ü görünce adımlarını hızlandırdı. "Göktürk abi!" Diye seslendiğinde kendisine dönen çocuk güzel gülüşünü yolladı ona. "Napıyorsun Firuzem, nereden böyle?" Dedi genç kızın omzuna kolunu atıp, Firuze de elini çocuğun beline sardı. "Derenin oradan geliyorum. Hayırdır canım, yüzünde güller açıyor?" Dedi sırıtarak. "Hım öyle..." gamzelerini göstererek güldüğünde Firuze de çok sevinmişti onun için. Sarmaş dolaş gülüşerek evin önüne yürürken Firuze genç adamın güzel bir gün geçirmesine çok mutlu olmuştu. Göktürkte çok hassas ruhlu bir çocuktu. Kendisi gibiydi aslında. Ve kimsenin onu anlamadığını düşünüp sinirleniyor, bu yüzden de agresif bir tavır sergiliyordu etrafına. Onun için hayat her zaman daha zor olmuştu, son yaşananlardan sonra daha iyi anlamıştı genç çocuğu.
Düşüncelerinin aksine gülerek evinin önüne geldiklerinde ev ahalisinin güzel akşamüstünü fırsat bilip yemeği çardağa hazırladıklarını gördü. Bakışlarını kapıya yönelttiğinde kendisine çatık kaşlarla bakan mavi gözlü oğlanla şaşırmıştı. "Nereden böyle?" Dedi tok sesiyle Cihangir. Firuze kollarını Göktürkten çektiğinde aklına gelen şahane fikirle atıldı hemen. "Göktürkle dereye gitmiştik." Dedi.
Göz ucuyla Göktürk'e baktığında bir an şaşırda da hemen kendisini toparlamış, genç kızın yalanına ortak olmuştu. "Evet çok eğlendik tekrar yapalım bunu Firuzem." Diyip genç kızın yanağından makas alarak hızlıca evin içine girdi. Cihangir'in sinirlendiğini sıktığı yumruklarından fark ettiğinde afallamıştı Firuze. "Bir sorun mu var Cihangir abi?" Uzun zaman sonra sevdiği adama abi dediğinde yine kalbi sıkışmıştı Firuze'nin. Cihangir ona cevap vermeden çardağa gidip oturduğunda, yüzünü asarak genç kızda evden içeriye girip son taşınması gerekenleri getirmişti.
Firuzenin en sevdiği yemek vardı sofrada. Aç kurt gibi hızlı hızlı yemeğini ekmeksiz yerken önüne uzatılan ekmekle başını kaldırdı. "Soluklan biraz önünden alan yok." Cihangir'in normalden daha sert çıkan sesiyle hemen doldurmuştu gözlerini Firuze. Normalde ona asla sesini yükseltmez çok nahif konuşurdu her zaman. Ama şimdi onu düşünmemiş sert bir şekilde konuşmuştu. Onu sevdiğini söyleyerek arkadaşlığını bile kaybettiğinin farkına varmıştı Firuze. Bu düşünce kalbini sıkıştırırken kaşığını masaya bırakıp yemeklerini yiyenlere afiyet olsun diyip kalktı sofradan. Kimsenin bir şey demesine izin vermeyip evden içeriye girdi.
Gıcırdayan tahta merdivenleri sakin sakin çıkarken düşünüyordu. Keşke ona hiç söylemeseydim diye. Zamanı alabilseydi şu an almak isterdi. Veya o anı silip atmak.
Üzerini değiştirip yatağına yattığında kendini uykunun kollarına bırakmaya hazırlandı. "Bulaşıkları da Gülizar teyzeye bıraktım kadın yorulacak." Son sözleri bu olurken uykusu ağır gelmiş, kendini uykunun kollarına bırakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FİRUZE
General Fiction"Çünkü kalple istenilen, mantıkla yapılandan daha mutlu ederdi." 1985 yılında köyde geçmektedir. *yetişkin içerikler barındırır.* Not: üstü kapalı bir şekilde yan rolde eşcinsel bir çift vardır!