21

8.9K 434 51
                                    

Düşündükçe daha iyi anlıyordu Cihangir. Artık bu sevdadan kurtuluşu yoktu. "Beni üzmüyorsun ki, ben seninleyken hiç mutlu olmadığım kadar mutluyum. Sen benim eksik kalan yanımsın." Dedi Firuze.

Cihangir bakışlarını ilk önce aşık olduğu yeşil gözlere çevirdi, sonra dümdüz küçük burnuna, güzelim dudaklarına indi yavaşça.

"Ne olursa olsun Firuze'm. Ben seni her zaman seveceğim. Dünya hali-" Durup derin bir nefes aldı. "Dünya hali bu belli olmaz. Aramıza dağlar, yollar, yıllar girer ama benim sana olan sevdam bitmez. Bunu sakın unutma tamam mı?" Dudaklarını çok sevdiği kumral saçlara bastırıp koklayarak bir buse kondurdu.

Genç kızın gözleri dolmuş, Cihangir'in birden bire neden böyle duygusal bir konuşma yaptığını anlamaya çalışıyordu. "Neden durup dururken böyle konuşuyorsun Cihangir?"

Cihangir ne yapacağını hala bilemiyordu fakat bildiği tek bir şey varsa o da Firuze'den ayrılmayacak olmasıydı. "Annem öğrendi." Dedi aniden.

Firuze yeşil gözlerini büyüterek baktı sevdiğine. "Ne-neyi öğrendi?" Aklına gelen şeyi öğrenmiş olmaması için korkuyla içinden bildiği bütün duaları okumaya başlamışken Cihangir'in elini yanağında hissettiğinde gözlerini kapattı. "Bizi." Dedi Cihangir. Devamını getirmekte oldukça zorlanıyordu.

Annesinin bu tepkisine oldukça kırılmış, gücenmişti. Sonuçta onlardan hiçbir zaman bir şey istememiş aksine her işlerine koşturmuştu. Hayatında ilk defa kendisi için bir şey istemiş ve annesini karşısında bulmuştu. Üzerinde küçük bir çocuğun kırılganlığı vardı. Kalbinin oldukça acıdığını hissediyordu.

"Yol yakından bu sevdadan dönmemi söyledi. Elalemin yüzüne bakamazmışız falan. Ayrılmamızı istiyor."

Firuze'nin gözleri dolmuş, yaşlar çeşme misali yanaklarını ıslatmaya başlamıştı. Gülizar teyzesi onun için apayrı bir yerdeydi. Annesiz büyüyen küçük bir kız çocuğuyken elinden tutmuş, daha babası yaşarken bile her zaman karnını doyurmuş, bir eksiği var mı yok mu diye sormuştu. Şimdi ise kendisini oğluna yakıştırmadığı için böyle söylediğini düşünmüştü Firuze. "Ağlama bitanem." Dedi kısık bir sesle Cihangir.

Cihangir, genç kızı kollarının arasına alıp sımsıkı sarıldı. "Hem beraber yaşamamız, hem de aramızda ki yaş farkı yüzünden insanların söyleyeceği şeyleri düşünüyor." Dedi. Annesini de bir yerde anlıyordu. Fakat aşk mantıkla yapılan bir şey değildi. İnsan sevdiği kişiyi seçemiyordu sonuçta. Annesi bunu anlayamıyordu. Gerçi seçebilecek olsa yine de Firuze'yi seçerdi orası ayrı.

"Ben on sekiz yaşındayım sen de yirmi beş. Hem erkek dediğin biraz büyük olacak, sonuçta siz hep çocuk gibi oluyorsunuz." Aklına gelen anıyla gözyaşlarını silerek gülümsedi Firuze.

Küçük kız altında ki şalvarını toplayarak usul usul yaklaştı gölün kenarında duran oğlanın arkasına. Cihangir sırf Firuze istediği için onu buraya getirmişti fakat kendisi sudan çok korktuğu için kız ne zaman ayaklarını sokmak istese kolundan tutup izin vermiyordu.

Firuze, uzaklara doğru dalan oğlanın arkasından ittirdiği gibi göle düşmesine sebep olduğunda suda çırpınan çocuğa baka baka kahkahalar atıyordu. Gülmekten karnı ağrıyana kadar gülerken Cihangir gölde ayağa dikilmiş, ıslanmış saçlarını arkaya atarak kızgın bakışlarla kıza bakıyordu.

FİRUZEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin