Firuze daha fazla dayanamayarak kapının yanına yaklaşıp elini kapının koluna götürmüştü. Gözlerini kapatıp kapıyı açtığında aynı hızla gözlerini de açtı.
Karşısında sırılsıklam olmuş bir şekilde Cihangir'i gördüğünde üzülmüştü. "Aşkından sırılsıklam oldum Firuze bak."
Firuze sonunda kapıyı açtığı için mutlu olmuştu Cihangir.
"Gir içeriye ama benimle konuşma Cihangir." Yeşil gözlerini kısıp sinirli sinirli Cihangir'e baktıktan sonra arkasını dönüp Göktürk'ün yanına ilerledi.
Cihangir ise kenarda duran havluyu alarak saçında ki suları silmeye başladı.
"Güzel gözlüm, gerçekten tüm kalbimle ve samimiyetimle senden af diliyorum. Benim bu aciz kalbim senden başka hiç kimseyi sevemez. Bu gözlerim senden başka kimseyi görmez Firuze."
Firuze kollarını birbirine bağlamış bakışlarını da yere dikmişti. Cihangir'e baksa sarılacağını çok iyi biliyordu çünkü.
Anlıyordu da Cihangir'i, çünkü onu çok iyi tanıyordu.
"Bugün bana biraz zaman ver Cihangir olanları sindirebilmem için." Oturduğu yerden kalkıp odasına geçti genç kız.
Yatağına uzanıp tahta tavanı izlerken Cihangir ile anıları canlanıyordu kafasında. Cihangir'i çok iyi tanıyordu tanımasına ama böyle bir şeye susup kabulleneceğini tahmin edememişti. Onun tanıdığı Cihangir susmaz, ortalığı ayağa kaldırırdı.
"Bir anda olduğu için tepki veremedi çocuğum." Dedi kendi kendine. Arkadaşlarından biri duysa şu an kendisine kızacağını biliyordu, biliyordu bilmesine ama Cihangir'in sevgisinden de emindi Firuze.
"Sen gerçekten saf aşıksın kızım. Bu erkekleri süründüreceksin ki senin değerini anlasınlar. İçeriden bilgi taşıyorum sana değerini bil." Göktürk kapının yanında durmuş yatağında uzanan genç kıza bakıyordu.
"Ben yapamıyorum öyle zorlanıyorum." Yatağında oturur hale gelip bakışlarını kapıda ki çocuğa dikti.
Derin bir nefes aldı genç kız, henüz kendi kalbinin üzüntüsünü düşünemeden birde milletin dedikoduları canını sıkmıştı. "Zaten bütün köy konuşmaya başlamış Göktürk, çok canım sıkılıyor." Yeşil gözlerini pencereden dışarıya dikip yavaşlayan yağmura baktı.
Göktürk odaya girip yatağın köşesine oturarak kardeşi gibi gördüğü kızla yüz yüze geldi. Gerçekten köyde kısa sürede dedikodular alıp başını gitmişti. Kulaktan kulağa öyle hızlı ve yalan yanlış şeyler söylüyorlardı ki Göktürk gibi umursamaz biri bile delirmişti.
"Bu konuda seni teselli edebilecek bir fikrim yok Firuze fakat insanlar her şeyi konuşur. Yılanın ucu onlara dokunmadıkça da konuşmaya devam ederler. Birin üzerine de bin de katarlar. Az çok neler düşündüklerini anlarsın. Bu zamanın insanlarının kaçı sevdadan anlıyor ki?"
Firuze dudaklarını sarkıtarak baktı Göktürk'e. "Öyle tabi, umursamayacağım ama hiç birini. Annenle babanı da umursamayacağım." En çokta anlara kırılmıştı genç kız. Çünkü en iyi onlar tanıyordu Firuze'yi.
"Umursama bebeğim, senin hayatın ve aşkının peşinden gidebildiğin kadar git."
Firuze başını salladı usulca.
*
Göktürk'ün bir haftadır süren yoğun ısrarlarına dayanamayan Cihangir artık Şarköy'e gitme fikrini kabul etmişti.
Firuze ile baş başa olsa anında yola çıkardı ama maalesef Göktürk ve ekürisi Yılmaz olunca pek gidesi gelmemişti.
Yılmaz'ın arabasıyla gittikleri için de çocuğa ses edemiyordu.
"Çok heyecanlıyım, çok güzel olacak." Genç kız ellerini çırpıp Cihangir'e baktığında gözlerinin ışıltısını görmüştü Cihangir. Genç kızın elini tutup üzerine minik bir buse kondurdu. "Güzel olacak tabi ki bebeğim."
"Göktürk?" Dedi Cihangir göz ucuyla aynadan kardeşine bakıp. "Efendim Cihangir abi?"
"Bu gideceğim ev kimin evi bir sıkıntı çıkmaz bak değil mi?"
Göktürk gözlerini devirip ofladı. "Sanırın en az on defa olmaz demiştim neyse tekrar söylüyorum. Arkadaşımızın evi ve kendisi hafta sonları arada sırada kalıyor, anahtarı da bende var. Hiçbir sıkıntı olmayacak abiciğim."
Cihangir insanlardan ricada bulunmayı pek sevmediği için geriliyordu ve istemsizce rahatsız oluyordu. Aslında hiç gitmeseler daha iyi olurdu ama hepsinin bu köyden biraz uzaklaşmaya da ihtiyaçları vardı.
Anne ve babasıyla bu bir haftada hiç konuşmamıştı. Köy halkı kulaktan kulağa bir sürü yalan yanlış şeyler konuşmaya başlamış ve birkaç defa kavga çıkmasına sebep olmuşlardı.
Firuze'ye evlenme teklifi edecekti Şarköy'de. Yalnız kaldıkları bir anda yüzüğü çıkartıp verecekti güzeller güzeli Firuzesine.
Başını çevirip yanında oturan genç kıza baktı. Ona her baktığında kocaman gülmek geliyordu içinden. Elini uzatıp genç kızın elini avucunun içine alarak küçük bir buse kondurdu.
Her dokunduğunda tüm vücudu yanıyordu sanki.
"Ne kadar kaldı daha Cihangir?" Dedi Firuze sıkılarak.
"Az kaldı hayatım yirmi dakika falan var varmamıza."
Bir süre daha ilerledikten sonra yol kenarında olan bir benzinliğe girdiler.
"Kahve içelim mi burada?" Diye sordu Göktürk şirin bakışlarını kullanarak, tatlı tatlı gülümsüyordu.
"İçelim abim."
Dörtlü sandalyeye oturup kahve siparişi verdikten Firuze elini yüzünü yıkamak için lavaboya gitti.
Cihangir, yan masada oturan bir kadın ve bir erkeğin sürekli onlara baktığını fark etti. Yanlarında Firuze yaşlarında bir erkek ve daha küçük bir kız çocuğu da vardı.
Cihangir daha dikkatli baktığında kadını bir yerden tanıyor olabileceğini düşündü. Çok fazla tanıdık gelmişti yüzü.
Neyse diyerek önüne döndüğünde kahveleri gelmişti.
Fakat izlendiklerini hissediyordu ve sinirlenmeye başlamıştı.
"Göktürk bu yan masadakileri tanıyor muyuz?"
Göktürk yavaşça yana baktığında kadının kendilerine baktığını gördü. "Ben tanımıyorum ama yüzü çok tanıdık gibi."
"Firuze'ye çok benziyor sanki kadın." Dedi Yılmaz dümdüz bir sesle.
Selaaaamm canlarım biliyorum çok uzun bir ara oldu ama eğer planladığım gibi giderse bundan sonraki bölümler daha uzun olacak ve Firuze'nin final yapmasına çok az kaldı. 🥹
Yeni bir kurgu yayınladım adı SUKEYNA onu da seveceğinizi düşünüyorum. Genç bir kızın kendinin en iyi versiyonunu oluşturmasını anlatıyor. İçinde dram, aşk, dostluk var. Ona da bakmanızı öneririm. 🥰🫢
Yorumlarınızı ve beğenilerinizi bekliyorum 😘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FİRUZE
قصص عامة"Çünkü kalple istenilen, mantıkla yapılandan daha mutlu ederdi." 1985 yılında köyde geçmektedir. *yetişkin içerikler barındırır.* Not: üstü kapalı bir şekilde yan rolde eşcinsel bir çift vardır!