27

7K 389 55
                                    

Tahir ikiliyi gördüğünde hiç yadırgamamış bir şekilde yanlarına geçip oturdu, Firuze hemen kendisini düzelterek Cihangir'den uzaklaşmıştı. Her ne kadar Tahir abisinin bildiğini düşünse de onun yanında utanıyordu.

Hissettiklerini Cihangir'e anlatmaya çalışıyordu fakat anlatamıyor muydu yoksa Cihangir mi anlamak istemiyordu bilemiyordu.

Eğer kendisi yüzünden araları açılırsa bir daha asla affedemezdi kendini Firuze. Annesi ve babası Cihangir'e çok değer veriyordu.

"Ne olursa olsun arkanızda benim olduğumu bilin çocuklar." Dedi Tahir.

İstemsizce gülümsemişti Firuze. Tahir abisinin yanında olacağını biliyordu zaten ama bunu sözlü olarak duymak çok iyi gelmişti.

"Sağolasın abim." Kimse ne diyeceğini bilemediği için sessiz kalmış, bu sessizlikte Tahir'i rahatsız ettiğinde ikiliyi yalnız bırakmak istemişti.

"Hadi ben dönüyorum eve, siz burada kalacaksınız değil mi?"

"Buradayız bu gece." Dedi Cihangir.

Cihangir ile ilk defa yalnız kalmıyordu genç kız ama bu sefer farklı olduğunu hissetmişti. İçinde bir yerlerde değişik bir his peyda olmuş, genç kızı zorlar hale getirmişti.

"Biraz yürüyelim mi Cihangir?"

Cihangir başını iki yana salladı.

"Benim biraz tek başıma kalıp düşünmem gerekiyor Firuze. Müsaden olursa kalkıyorum?"

Cihangir, Firuze'nin yeşil gözlerinin içine baktıktan sonra yavaşça yerinden kalkarak bahçeden ayrıldı. Firuze kendisini sevdiğini söylüyordu fakat bunun için hiçbiri çaba göstermiyordu. Bu durum gitgide canını sıkar hale getirmişti.

Cihangir'e göre sevda başlı başına zor bir durumdu. Bunun kolayı olmazdı ki zaten. Firuze istiyordu ki her şey kolayca olsun, hiçbir zahmete girmesin, kimse üzülmesin.

Öyle bir dünya yoktu. Birileri karşı çıkacaktı elbette, izin vermeyecekti ama ne olursa olsun sevdan için çaba göstereceksin.

Madem bunları kaldıramayacaktın ne diye benim aklıma soktun? Diye bağırmak istiyordu Cihangir.

Ailesinin karşı çıkmasının sebebini tabi ki biliyor, tahmin edebiliyordu. Durup düşündüğü zaman onları da anlıyordu anlamasına ama Firuze'nin korktuğu gibi olmazdı ki.

Çok istediğin bir şeyi hemen alamadığın için vaz mı geçmek gerekir? Yarın öbür gün ikimizde başkaları ile evlendiğimizde ne olacak? Uzaktan uzağa birbirimize mi bakacağız?

Cihangir düşünceleri arasında boğulmuş, nefes alamaz hale gelmişti. Bu durum içini gerçekten yakıyor ve ne yaparsa yapsın geçmek bilmiyordu bir türlü.

Durup düşündü Cihangir. Ne ara bu kıza bu kadar sevdalanmış, sevdasından kalbi acır hale gelmişti?

Yıllar boyu yanı başındayken nasıl onun için farklı bir duygu hissedebilmişti?

Daha önce hissettiği hiçbir duyguya benzemiyordu bu. Şu an hissettiği acının tarifini bile yapamazdı.

Canının gerçekten yandığını hissediyordu.

Ya gerçekten başaramazlarsa ve aşkları galip gelmezse o zaman ne yapacaklardı?

Cihangir'de Firuze gibi zamana bıraksa veya korktuğu için kaçsa ne olacaktı?

Annesi, babası bir küser sonra elbette barışırdı. Sonuçta ikisini de canından çok seviyorlardı.

Çıkıp karşılarına tüm kalbi ile haykırabilirdi Cihangir.

Ben Firuze'yi seviyorum ve ne olursa olsun tuttuğum eli o istemediği müddetçe bırakmam. Demek istiyordu. Tabi Firuze bunu da kabul etmezdi ki.

"Senin sevdaya cesaretin yok be Firuze."

Karşısındaki denize bakmayı bırakarak, içtiği tütün sigarasını çıkartıp sarmaya başladı.

Şu an için bir tek Firuze'nin güzel gözleri rahatlatabilirdi Cihangir'i ama onun da yanından kalkıp gitmişti.

Bazen sinirlerine hakim olamıyordu ve ister istemez sesi yükseliyordu. O anlarda ya yalnız kalması gerekiyordu ya da orada kalıp o kişi ile kavga etmesi. Firuze'ye hiçbir zaman kıyamazdı.

Aniden kalkıp elindeki sardığı tütünü cebine sıkıştırdı. Gidip yanında olmak istiyordu.

Ya sonra daha geç olursa? Zaten yanındayken bile hasret kalıyordu sevdiğine. Ne olursa olsun yanında olup elini tutmak istiyordu. En azından bu gece, evlerinden uzaktayken elini tutup, kolları arasında olmak istiyordu.

Gittiği yolladı hızlı hızlı dönerken aklında olan tek düşünce yeşil gözlü sevdiğiydi.

Üzülmüş müdür yanından kalkıp gittiğinde? Belki de o güzel gözlerinden yaşlar akmasına sebep olmuştu istemeden.

Dedesinin evinin önüne geldiğinde sessiz adımlar ile kapıyı açarak salona girdi. Dedesinin kaldığı odanın önünden geçerken ayrı bir sessiz olmuştu.

Adamın yaşı kaç olursa olsun kulakları zehir gibiydi, en ufak bir tıkırtıda dikiliveriyordu ayağa.

Evin en sonundaki küçük odaya geldiğinde kapıyı olabildiğince sessizce açarak içeri süzülüverdi.

Duvar dibindeki divanda yatan kızı gördüğünde kapının önünden bir süre ona baktı. Anında odayı bütün kokusu ele geçirmişti resmen. Yüzündeki tebessümü silmeden kızın yanına giderek divanın kenarına oturdu.

Güzel kumral saçlara elini uzatarak usul usul sevmeye başladı. "Güzel kızım..."

Genç kız kıpırdayarak yüzünü Cihangir'e döndüğünde gözlerini açmış ve şaşkınlıkla Cihangir'e bakmaya başlamıştı. "Cihangir?"

Cihangir ne söylemesi gerektiğini bilmiyordu fakat ne yapması gerektiğini iyi biliyordu.

Dudaklarını Firuze'nin kiraz dudaklarına yaklaştırarak öpmeye başladı. Genç kız şaşkınlıkla bir süre kaldıktan sonra karşılık vermeye başlamış ve parmaklarını Cihangir'in saçlarına yerleştirmişti.

"Çok özledim Firuze." Dedi soluklarının arasında.

Cihangir daha rahat olabilmek için uzanmış olan kızın üzerine doğru yerleştiğinde bu ateşi harlamak için yeterli olmuştu bile.


Yani başlamış olduğum "Canhıraş" adlı kitabıma da göz atarsanız çok mutlu olurum.

50+ yorum bekliyorum ❤️

FİRUZEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin