"Abi bu ne demek oluyor?" Diye sordu Cihangir abisine ve ekledi. "Sana kız istemeye gelmediğimize göre umarım düşündüğüm şey olmuyordur." Tahir ne diyeceğini bilemez bir şekilde kardeşinin dolan mavi gözlerine baktı. Babasını uzun zaman sonra ilk defa böylesine sinirli gördüğü için ağzını açıp kardeşine tek kelime edemiyordu. Cihangir'e bildiklerini söylese şu an ortalığı ayağa kaldıracağına emindi.
"Bu sefer dedemde gelmiş anlayamıyorum." Diye ekledi Cihangir. Şaşkındı ve ne yapacağını bilemez bir haldeydi. İçten içe dedesine güveniyordu Cihangir. O sevdadan anlayan merhametli bir adamdı ve sevenleri ayırmak olamazdı niyeti diye geçirdi içinden.
Firuze ile bu saatten sonra ayrılmasının mümkünatı da yoktu. "Abi..." dedi yine içindeki öfkeye karşı sakinlikle.
Hep beraber evden içeri girdiklerinde nereden çıktığını anlayamadığı çiçek ve çikolata evin kızının eline verilmişti.
Üç erkek kardeş ve Firuze hariç herkesin yüzünde gülümseme varsı. Birbirlerine hal hatır sorma sırası bittiğinde evin yaşlı dedesi Yusuf bey, Alişah beyin sırtına yavaşça iki kere vurdu.
"Ee Alişah, sonunda dünür mü oluyoruz?" Dedi mutluluğu her halinden belli olacak şekilde yaşlı adam.
Alişah beyin de yüzünde gülümseme vardı, yaşlı adam can dostunun dizine elini koyarak samimi bir şekilde gülümsedi. "Kısmetse öyle olacak Yusuf." Sonrasında da bakışlarını Cihangir'e çevirdiğinde hepsi anlamıştı olan biteni.
Cihangir Firuze'ye baktığında ikisinin de gözlerinde aynı duygu vardı. Korku. Neler döndüğünü anlamamak istemişlerdi.
Evin genç kızına kahvelerin yapılması söylendiğinde aynı sırada evin küçük kızı da hazırlanan tabakları getiriyordu herkes önüne.
Cihangir bir anda kalktığında abisi Tahir onu durdurmak için kalkarak kolunu tuttu. "Biz bi' hava alalım baba bahçede." Dedi kibar bir şekilde. Ev sahibi adam kaşlarını çatarak baktığında Hasan bey durumu düzeltmeye çalışarak bir şeyler söylerken Cihangir ve Tahir evden çıkmışlardı.
Cihangir cebinde duran sigarasından çıkartıp hızla yaktı. Oradan oraya gidiyor ve sakinleşmeye çalışıyordu genç adam.
"Herkesten beklerdim bak herkesten, fakat dedemden bunu beklemezdim Tahir." Sesi titremiş ve mavi gözlerinden yaşların akmaması için başını gökyüzüne çevirmişti Cihangir.
"Oğlum bi' dur sakin ol biraz."
Abisinin bu cümlesi ile sinirli bir kahkaha attı. "Ne olacak abi, sana mı isteyecekler yoksa kızdan daha küçük olan Göktürk'e mi? Biliyorlar işte, Firuze ile aramda olanları biliyorlar ve durduramadıklarının farkındalar. Önümüzü kestiklerini düşünüyorlar bu yaptıklarıyla da ama olmaz, bak bu saaten sonra Firuze'yi bırakamam ben." Firuze ile aralarında geçen şeylerden pişman değildi Cihangir fakat ya kavuşamazlarsa diye düşündüğünde bu pişmanlığı gün yüzüne çıkarak kendisini suçluyordu. "Kendime hakim olmalıydım. Onunla birlikte olmamalıydım." Dedi tutamadığı göz yaşlarını eliyle silerken.
Tahir şaşkınlıkla baktı kardeşine. "Kendime hakim olmalıydım derken, aranızda bir şey olmadı değil mi abim?" Korka korka sormuştu Tahir. Kardeşinin ağzını bıçak açmazken sorduğu sorunun cevabını az çok anlayabilmişti.
"Sen nasıl böyle bir aptallık yapabilirsin Cihangir?" Tahir kardeşine yaklaşmış elini omzuna koymuştu. Sinirlenmişti kardeşine.
"Abi dedem daha geçenlerde ikimizi onayladığını söyledi, aynı cümleleri defalarca bana anlattı. Aynılarını söylediğini bildiğim halde ilk kez dinliyormuş gibi dinledim onu. Hepsinde yanımızda olduğunu, desteklediğini söyledi. Şimdi bu yaptığı ne demek?" Gözyaşlarını silmiş, buradan çekip gitmemek için kendisini zor tutuyordu. En güvendiği kişi de onu hayal kırıklığına uğratmıştı.
Bu kadar zor olmamalıydı diye düşündü. "Sevda bu kadar zor olmamalıydı abi. İki insanın birbirini sevmesini bu kadar imkansız karşılamamalıydılar."
"Ben yapamam, Firuze'ye olan aşkımı bir kenara koysam bile ben Firuze ile birlikte oldum şimdi onu yok sayarak onun gözü önünde başkası ile evlenemem." Tahir tahmin ettiği şeyi kulakları ile duyduğunda tüm vücudunu sinir ele aldı. "Sen ne dediğinin farkında mısın oğlum?" Cihangir'in üzerine yürüyüp sertçe kardeşinin karnına yumruk attığında evin kapısından bir ses duyuldu.
İkili başını çevirdiklerinde karşılarında babalarını görmeyi beklemiyordu.
Hasan bey sakin ve yavaş adımlarla oğullarının karşısına geçti. Tek bir şey bile söylememesi ikisini de korkutmuştu.
İyice Cihangir'e yakınlaştı.
Hasan bey oğluna sert bir tokat attığında Cihangir'in başı yana dönmüştü.
"Beni o kadar büyük hayal kırıklığına uğrattın ki Cihangir."
Cihangir babasının gözlerinde nefreti gördü. Hayatında ilk defa böylesine bir bakışla bakmıştı oğluna.
"Şimdi içeriye geç ve o oturduğun yere sesini çıkartmadan otur."
"Baba..." dedi son bir kez Cihangir. Fakat babasının geri adım atmayacağı her halinden belliydi.
Tekrar içeriye girdiklerinde utançla Firuze'nin yüzüne bakamamıştı. Ne diyeceğini, şu an buradan nasıl kurtulacağını hiç bilmiyordu mavi gözlü genç.
Önünde birisi durduğunda başını yerden kaldırıp baktı. Karşısında evin kızı Sümeyye duruyordu. Sadece kendisi için hazırlanan bu kahveye hayretle baktı inanası gelmiyordu.
Tahir kardeşinin koluna vurduğunda sakince kahve fincanını eline aldı Cihangir. Önündeki küçük masaya koydu ve bir daha başını yerden asla kaldırmadı. O kahveden bir yudum almasını bekleyen Sümeyye içmeyeceğini anladığında dolan gözleriyle mutfağa geri dönmüştü.
Kız isteme olmuş, herkesin yüzü gülerken genç adam sevdiği kadının karşısında bu duruma düştüğü için ölmeyi dilemişti içinden. Başını kaldırıp Firuze'ye hiç bakamamıştı.
Hasan bey oğlunun koluna girip Sümeyye'nin yanına götürdü. İkilinin parmaklarına yüzük girerken bile Cihangir şoktan çıkamamış bir şekilde parmağındaki yüzüğe baka kaldı.
"Allah mutlu mesut eder inşallah." Dedi evin babası.
"Rabbim hayırlı kılsın." Diye destekledi onu Hasan bey.
Cihangir gözlerini dedesine dikerek sanki düşmanına bakıyormuş gibi göz hapsine almıştı yaşlı adamı.
Alişah bey bakışlarını kaçırsa bile torununun bu bakışlarını üzerinde hissediyor ve rahatsız oluyordu.
Alişah bey torununun bu şekilde sessiz kalacağını tahmin etmemişti. Ortalığı ayağa kaldıracağını düşünüyordu ama beklediğinin tam tersi olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FİRUZE
General Fiction"Çünkü kalple istenilen, mantıkla yapılandan daha mutlu ederdi." 1985 yılında köyde geçmektedir. *yetişkin içerikler barındırır.* Not: üstü kapalı bir şekilde yan rolde eşcinsel bir çift vardır!