Kapıda dikilen yaşlı adamı gördüğünde utanarak başını eğmişti Firuze. Alişah dedeyi çok seviyordu ama istemsizce kendisini ondan korkmaktan alıkoyamıyordu.
"İyi sabahlar güzel kızım."
Alişah dede gözlerini uyuyan torununa diktiğinde dudaklarından belli belirsiz birkaç kelime mırıldanıp tekrardan Firuze'ye döndü. "Uyandıramadın Cihangir'i değil mi?"
"Uyandıramadım dede.."
"Ben şimdi onu bir güzel uyandıracağım." Alişah dede sürahiyi eline aldığında Firuze kıkırdadı. "Dede su döktüm yüzüne yarabbi şükür dedi döndü öbür tarafa geri uyudu."
"Bu çocuk kime benzedi böyle?"
Firuze ellerini havaya kaldırıp 'bilmem' demeye getirdi. Ama adı kadar iyi biliyordu Cihangir'in dedesine benzediğini.
Yaşlı adam kapının yanına bıraktığı bastonunu eline alıp torununun yanına yürüdüğünde Firuze'nin gözleri büyümüştü.
"Dede..."
"Hak ediyor. Burada kaç kişi onu bekliyoruz."
Yaşlı adam bastonu ile ilk başta torununu dürttü, mavi gözlü genç hala uyanmamakta ısrarcı davranıyordu.
Yaşlı adam çok sert olmayacak bir şekilde torununun karnının alt kısmına vurduğunda Cihangir gözlerini açtı. "Dede!"
"Uyan, eşşek sıpası."
Cihangir acıyan iki büklüm olmuş bir halde yatakta dikildiğinde dedesine laf yetiştirmekten geri kalmamıştı. "Ne yapıyorsun dede ya?""Senin babanda böyle değildi, sen kime benzedin anlamıyorum ki!"
"Sana benziyorum işte dede."
"Sus! Laf yetiştiriyor bir de bana." Alişah, torununun kurduğu cümleyi beğenmeyerek yüzünü ekşitti. Çocuk doğru söylüyordu tabi ama bunu kabul etmiyordu Alişah.
"Hadi kalk, babaannen kahvaltı hazırladı misafirler gelecek daha."
Yaşlı adam kapıdan çıktıktan sonra Cihangir tam gözlerini kapatacaktı ki Firuze bağırmaya başlamıştı.
"Cihangir inanamıyorum hala uyumayı düşünüyorsun! Kalk yakalanacaktık az daha."
Cihangir istemeye istemeye döşekten kalkıp üzerini giyinmek için kıyafetlerini eline aldı.
Genç kızın yanından geçerken yanağına, kokusunu içine çekerek bir öpücük kondurdu.
"Günaydın ay ışığım."
"Öğlen oldu maviş." Derken kollarını sevdiğinin boynuna bağlamış deniz gözlerinin içine bakıyordu.
Aşk'ı hissediyordu bu gözlerde, emindi ve kararlıydı ona olan aşkında.
Anlayamıyordu bir türlü. Bu içindeki duygu nasıl olurda bitmek yerine her geçen gün artıp, çoğalabiliyordu? Emindi şu an, hatta bundan altı ay önce de emindi ama nasıl oluyordu da her geçen gün artabiliyordu.
"Ben içeriye gidiyorum Cihangir, sende hemen gel."
"Tamam bebeğim."
Firuze içeriye gittiğinde sofranın hazır olduğunu görmüştü. "Babaanne kusura bakma Cihangir'i uyandırmaya çalışmaktan gelemedim yardıma."
Yaşlı kadın şefkatli bir gülümseme ile baktı genç kıza. "Elim ayağım tutuyor yavrum. Ben hallettim, her gün yaptığım şey."
Kapının açılıp kapanma sesi geldiğinde iki kadında arkaya bakmıştı.
"Babaannelerin en güzeli, sultanım günaydın."
Babaannesinin iki yanağına da öpücük kondurduğunda sofraya oturdu.
"Günaydın maviş torunum." Dedi yaşlı kadın güzel bir gülümseme ile.
"Dedem nerede?"
Oda da göz gezdirdiğinde dedesini görememişti Cihangir.
"Bahçeden domates, salatalık koparacakmış."
Ağır ağır başını salladı Cihangir. Dedesi ile konuşup, ondan akıl almak istiyordu. Çünkü şu durumda anlasa anlasa Cihangir'i dedesi anlardı.
Aşktan, sevdadan anlayan bir adamdı. Her ne kadar sert, aksi bir adam gibi görünse bile sevda denildiği zaman onda akan sular dururdu.
"Ben bi' dedeme bakayım." Oturduğu yerden kalkıp bahçeye ilerledi Cihangir.
Eli ayağı titremeye başlamıştı şimdiden. Nasıl konuşacaktı, ne anlatacaktı hiç bilmiyordu.
Ama dedesi onu anlardı bunu biliyordu.
"Dede..." dedi çekingen bir ses tonu ile.
"Söyle bakalım oğlum."
Alişah dede küçük sepetine özenle yerleştiriyordu domates ve salatalıklarını.
"Beni en iyi sen anlarsın dede, o yüzden ilk sana gelmek istedim." Derin bir iç çekti. Beklediğinden daha da zordu konuşmak. "Yardımına ihtiyacım var."
Yaşlı adam eğildiği yerden doğrularak torununa baktı. Genç torununa baktığı zaman kendisinin gençlik halleri canlanıyordu gözünün önünde.
"Seni dinliyorum."
Anlıyordu Alişah, sevdayı ta uzaktan tanırdı. Torunu sevdalanmış ve ne yapacağını bilemez bir haldeydi.
"Firuze dede..." diyebildi sadece.
Alişah kısık mavi gözlerini büyüterek baktı torununa.
Uzun bir süre oldu.. farkındayım 🤦🏼♀️
Diğer bölüm ya bu geci ya da yarın gelecek. 🫶🏼
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FİRUZE
General Fiction"Çünkü kalple istenilen, mantıkla yapılandan daha mutlu ederdi." 1985 yılında köyde geçmektedir. *yetişkin içerikler barındırır.* Not: üstü kapalı bir şekilde yan rolde eşcinsel bir çift vardır!