"Yok Gülizar hanım, ben bu çocuğu bu yaştan sonra dövemem de ama elimde kalacak bak demedi deme!" Hasan bey evde dört dönüp sinirli sinirli söyleniyordu."Tüm köy bunları konuşuyor olacak iş mi bu? Ben kahveye bile gidemiyorum utancımdan, insanların suratına bakamıyorum, bu çocuk eve gelmiyor. Gevşek gevşek geziyor köy içinde."
Cihangir dün nişanı attıktan sonra köye gelmiş ve kahvedeki herkese çay ısmarlamıştı. Sonrasında da Sümeyye'nin babası gelmiş ve Hasan bey ile köyün orta yerinde tartışmışlardı. Tamda bu sırada Cihangir ortalıktan kaybolarak soluğu Firuze'nin yanında almıştı.
"Utanmaz arlanmaz bide gitmiş Firuze'nin evine." Demişti Gülizar hanım. Her ne kadar eşini sakinleştirmeye çalışsa bile kendisini de tutamamıştı. "Konu komşu konuşuyor neler söylüyorlar, kimsenin yüzüne bakacak yüzüm kalmadı bey."
"Dur bi' Gülizar harlama sende beni."
Göktürk kollarını bağlamış annesiyle babasının sinirli sinirli söylemlerini dinliyordu. En sonunda dayanamayarak katıldı. "Biraz abartmıyor musunuz sizce de? İnsanlar birbirini sevmişlerse bu durumda size de saygı duyup, desteklemek düşer."
Gülizar hanım ve Hasan bey çatık kaşları ile oğullarına dümdüz baktıktan sonra onu hiç duymamışlar gibi önlerine dönüp tartışmalarına devam ettiler.
"Yok ben burada daha fazla durursam ya delireceğim ya da sinir krizi geçireceğim." Göktürk kendi kendine konuşarak evin avlusundan çıktı.
Herkes aşırı gergindi ve bu gergin ortama dayanamıyordu Göktürk. Cihangir abisi ve Firuze'nin ne yaptıklarını da merak ediyordu. En son gördüğünde araları kötüydü ve Firuze Cihangir'le konuşmamak için evinin kapısını kilitleyip eve almamıştı Cihangir'i.
Göktürk, Yılmaz'ın babasının bakkalının önünden geçerken Yılmaz'ı bakkalın önünde gördüğünde şaşkınlıkla bakmıştı oğlana. Günü işte şimdi güzelleşmişti. Yüzünde oluşan büyük gülümseme ile ela gözlü oğlana bakarken kafasıyla arkayı işaret etti, gelmesi için.
Yılmaz başını salladıktan sonra bakkaldan içeriye bakındı ve sonra hızlı adımlarla Göktürk'ün peşinden ilerledi.
Her zaman buluştukları gizli yerlerine geldiklerinde Göktürk kollarını karşısında ki oğlana sardı. "Özlemişim çok."
"Yıllar geçmesine rağmen hala ilk günkü gibi nasıl seni sevebiliyorum anlamıyorum Göktürk." Dedi Yılmaz şaşkınlık içinde, kendisinden biraz kısa olan oğlana. Göktürk sesli bir şekilde gülmüştü. Yılmaz'ı tanımasa bu dediğine kızabilirdi ama o kadar iyi tanıyordu ki bu çocuğu söylediği cümle mutlu etmişti Göktürk'ü.
"Aşıksın bana çünkü, bitiyorsun benim için."
Yılmaz usul usul başını salladı karşısındaki çocuğa, yıllar geçmesine rağmen ikisinin arasında sır olan bu ilişkinin nereye kadar böyle devam edebileceğini düşünüyordu. Babası yavaştan evlen demeye başlamıştı en fazla ne kadar idare edebilirdi hiçbir tahmini yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FİRUZE
General Fiction"Çünkü kalple istenilen, mantıkla yapılandan daha mutlu ederdi." 1985 yılında köyde geçmektedir. *yetişkin içerikler barındırır.* Not: üstü kapalı bir şekilde yan rolde eşcinsel bir çift vardır!