Bölüm 22

24.5K 1.2K 49
                                    

Herkese selam! Ben geldim efenim! Sizlere ufak bir duyurun var. Üçüncü kitabım Bordonun Aşkı ilk bölümü ile yayında. Okumak isterseniz eğer bu bölümden sonra sizi oraya alalım lütfen. İyi okumalar canlar!

Ozan odasında bir sağa bir sola yürürken arada bir elindeki telefonu açıp bakıyor daha sonra da vazgeçip kapatıyordu. Afra ile yaptığı konuşmadan sonra artık ailesine söylemesi gerektiğini düşünmüştü ama bunu yapmaya her atıldığı vakit aklına boşandığı zaman kendi başına gelen şeyler geliyor ve yapmak istemiyordu. Cesaretini toplamaya çalışıp telefonu açtı ve annesinin numarasının üzerine geldi. Sonra sinirle telefonu kapatıp masanın üzerine attı. Odadan çıktı ve kendine çay almaya gitti. Hiç yapmak istemiyordu. Afra hakkında söyleyecekleri şeyleri duymak istemiyordu. Afra'nın duymasını hiç istemiyordu. Eski eşi kendinden boşandıktan sonra başka biri ile evlenmiş daha sonra ondan da boşanmış biri olduğu halde hala birleşme ihtimallerinin olduğunu düşünmeleri sadece saçmalıktan ibaretti.
Sıkıntı o kadının iki kez evlenip boşanmış olması değildi tabii ki. En büyük ve geçerli sorun anlaşamıyor olmalarıydı. Anlaşamayan iki insan neden evli kalsın ki? Hem de arada bir çocuk varken. O çocuğu hiç mi düşünmüyor bu aileler? Tartışmanın eksik olmadığı bir ev içinde o çocuğun nasıl bir ruh haline sahip olacağını düşünmüyorlar mı?

"Ata!"
"Buyurun başkomiserim."
"Sorgu vardı bugün, Şevket denen adam gelecekti. Ne oldu?"
"Ali müdür sorguyu Sevtap komisere verdi."
"Şimdi sorguda mı?"
"Evet."

Ozan kafası ile onayladı ve sorgu odasına gitti. Dışarıdan izlemeye başladı daha sonra. Komiser elinden geldiğince zor kullanmamaya çalışsa da adamın sinirlerini zorladığı belli oluyordu. Ozan gün boyu üzerinde olan gerginlikten dolayı sorgu odasına gitmeye başladı. Belki sinir atardı biraz.

"Abi, abi dur."
"Ne var Ata?"
"Abi, sen pek sakin değil gibisin."
"Yani?"
"Abi biliyorsun, onu dövmek suç şu an."
"Ne olmuş?"
"Başına bir iş gelecek abi, boşver bunu. Gel dışarı çıkalım."
"Ata..."
"Hem, benim sana söylemek istediğim bir şey var."
"Sonra söylersin."
"Seni ilgilendiren bir şey."
"Ata, inşallah ciddi bir şey söylersin yoksa içeride ona yapacaklarımı sana yaparım."

Ata, Ozan'ın bakışlarından ürkse de sadece kafasını salladı. Günlerdir içinde tuttuğu şeyi artık söylemesi gerekiyordu. Hiç yeri ve zamanı olmasa da, söyleyecekti.

İkisi de dışarı çıktı ve banka karşılıklı oturdular.

"Dinliyorum."
"Abi, önce kızmayacağım de, sonra söyleyeceğim."
"Söyleyeceğin şeyi bilmeden buna karar veremem değil mi Ata?"

Ata usul usul kafasını salladı. Tam konuşmaya başlayacakken Ozan'ın telefonu çalınca rahatladı ve gülümsedi.

"Efendim balım?"
"Ozan, ne yapıyorsun?"
"Oturuyorum Ata ile. Sen?"
"Ben de kafedeyim, çalışıyorum. Ailen ile konuştun mu? Bugün konuşacağım demiştin de merak ettim."
"Hayır, konuşmadım daha."
"İyi o zaman. Ben şey diyeceğim, hani sen dedin ya annem biraz sıkıntı diye."
"Evet."
"Sen o zaman annene söyleme. Kardeşine söyle, o bir yoklasın. Sonra da sen söylersin. Nasıl olur?"
"Maya'ya mı söyleyeyim yani?"

Maya Ozan'ın kendinden küçük kızkardeşi oluyordu. Maya ismini duyan Ata olduğu yerde kıpırdandı.
Ozan karşısında sallanan genç yüzünden dikkatini telefona veremediği için kaşlarını çattı ve ona bakmayı sürdürdü. Bir süre sonra telefonu kapatınca masaya bıraktı ve hafif eğilerek Ata'ya yaklaştı.

"Söyle bakalım ne söyleyeceksin?"

Ata üzerine gelen adam ile daha da gerilirken kendini geri çekti ve yalandan öksürdü birkaç kez.

Kardeşim OlsunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin