Bölüm 27

21.6K 1.1K 26
                                    

Afra çocukların emniyet kemerlerini sırayla taktı ve kendi koltuğuna geçti. Çocukların istediği şarkıyı açtı ve onlar arkada dans ederken Afra da ara ara onlara bakarak sürdü arabayı. Önce kendi evine geldi ve Cemre ile üzerini değiştirdikten sonra çıktılar evden.
Afra eve geldiğinde çocuklar koşarak önüne geçmiş ve kapıya vurmaya başlamışlardı bile. Afra gülümseyerek onları izlerken kapı açıldı ve çocuklar kapıyı açan Ozan'ın üzerine atladı hemen.

"Hoş geldiniz canlarım!"

Ozan sırayla ikisini de öperken Afra ayakkabılarını çıkardı ve girdi içeri.

"Gelebildiniz mı nihayet?"

Meliha Hanım'ın sorduğu soruya gülümseyerek cevap verdi Afra.

"Geldik sevigili kayınvalidem! Nasılsınız, sıhattesinizdir inşallah?"

Ozan Afra'nın çocuk avutur gibi konuşmasına gülse de annesinin kızgın bakmayan yüzü ile keyfi daha da yerine geldi.

"İyiyim."

Meliha Hanım başka bir şey söylemeden içeri geçerken Ozan da çocukları indirdi ve Afra'ya sarıldı.

"Hoş geldin balım."
"Hoş buldum. Nasılsın?"
"İyiyim. Sen nasılsın? Çok yoruldun bugün."
"Beni merak etme iyiyim. Ama çok acıktım."
"Yemek hazır, hemen oturalım istersen."
"Çok iyi olur."

Yemekler yendikten sonra odaya geçtiler. Düne nazaran Meliha Hanım daha sessizdi ve Afra da zaten yorulduğu için hiçbir şeyle uğraşmaya hali yoktu.

"Afra, senin kafe neredeydi?"

Afra, Meliha Hanım'ın sorduğu soruya cevap vermek için önce yerinden doğruldu daha sonra kibar bir şekilde cevapladı.

"Yıldırım koleji var merkezde, biliyorsunuzdur belki. Hemen yanında."

Meliha Hanım kafasını aşağı yukarı salladı ve döndü önüne.
Konuşmanın yarım kaldığını düşünen Afra ona bakmaya devam etse de kadından ses gelmediğinde Ozan'a döndü. Ozan ne olduğunu bilmiyorum derecesini omuzlarını kaldırdığında Afra da döndü önüne.

••••••

Ozan evden çıkmak üzereyken annesi geldi hemen arkasından.

"Oğlum biz bugün gidiyoruz, biliyorsun."
"Biliyorum anne. Geldiğin günden beri gideceğim diyorsun zaten."
"Az bile yapıyorum! Bir haftadır buradayım ben!"
"Tamam anne tamam. İyi yolculuklar. Gidince ararsın."
"Bir şey söyleyeceğim sana."
"Hadi anne, işe gideceğim oyalıyorsun beni."
"Ben kararımı verdim. İstemiyorum o kadını."
"Hıhım."
"Ozan dinle beni!"
"Annem sen dinleyeceğim şeyler söylemiyorsun ki bana."
"Söylüyorum ama sen dinlemiyorum beni! Olmaz. O kadınla olamazsın. Sana hiç layık değil bir kere!"
"Tamam anne. Bitti mi?"
"Bitmedi efendim! Siz ayrılana kadar da bitmeyecek."
"Anne sen gerçekten görmüyor musun?"
"Neyi göreyim Ozan?"
"Sen hiçbir şeyi görmesen benin ona olan bakışlarımı görmen lazım. Çocukların anne baba hasretini görmen lazım."
"Ege'nin bir annesi var zaten!"
"Yok! Ege'nin annesi falan yok! Olacak, o da Afra olacak!"
"Ozan..."
"Anne! Bak bunlar son sözlerim. Afra hakkında düşündüğün şeyleri hemen aklından at ve onu üzecek bir şey yapma bundan sonra! İnatlaşma benimle, sonunun ne olduğunu ikimiz de biliyoruz."

Ve evden çıktı Ozan. Fazlası ile ciddiydi. Sabah sabah gerilen sinirleri yüzünden arabaya bindiği gibi basıp gitti. O kadına Ege'nin annesi demeye hakkı yoktu. Anne olmak, çocuk doğurmak ile olmuyordu. Yani o kadın Ege'nin annesi falan değildi. Ege'ye annelik yapmaya çalıştığı o kısa zamanda bile yetersiz ve sevgisiz olduğu herkes tarafından görülmüştü. Özellik de kendisi bunu gayet iyi biliyordu.

Kardeşim OlsunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin