Bölüm 6

32.1K 1.5K 50
                                    

Daha önce aşk evliliği yapmamıştı. Gerçek bir evlilik olsa da eski eşi hiç onu bu kadar düşünmemişti. Onu da anlamak istemişti Ozan. Sevmediği bir adam ile evliydi ve onun için telaşlanmak zorunda da değildi. Ama şimdi haksız olduğunu anladı. Daha tanışalı birkaç gün olmasına rağmen hem onun için teleşlanmış hem de onu aç göndermeye gönlü el vermemişti. Onun yerine azarlayarak hizaya getirmişti koca adamı.
Acaba dedi bir an Ozan. Acaba oğlunu dinlese ne olurdu. Afra eşi olsa ne olurdu? Ona göre çok güzel olabilirdi. Iyi bir anne, başarılı bir iş insanı, insani değerlere değer veren bir kadın. Ozan düşündükçe aklına yatan bu düşünceden kafasını iki yana sallayarak kurtuldu. Bu yaptığı hiç iyi bir şey değildi. Bekar bir kadının evinde ona iyilik yapılırken onun düşündükleri hiç hoş değildi. Olmaması gereken şeyler yapıyordu.
Afra çorbanın altını kıstı ve salataya uzandı. Tuzunu ve baharatlarını koydu. Son olarak yağ da ekleyip masaya bıraktı ve çatal kaşık ile bardakları getirdi. Daha sonra pilavın da altını açıp karşısına oturdu.

"Birazdan hazır olur."
"Teşekkür ederim."
"Başka istediğiniz bir şey varsa söyleyin lütfen."
"Başka istediğim bir yemek yok ama bu resmiyet aradan kalkarsa mutlu olurum. Böyle ortamlar bana samimi gelmiyor ve geriliyorum."

Afra gülümsedi ve kafasını salladı. Bu onun da hoşuna giden bir şey değildi.

"Peki."

Çorba kaynarken Afra bir kez karıştırdı ve daha sonra tabakları masaya taşıdı. Bardağa ayran doldurup onu da masaya koydu. Yemekleri tabaklara doldurup Ozan'ın önüne bıraktı. Kendi için de bir kaseye az biraz çorba koydu. Ozan kendini garip hissetmesin diye o da yemek yiyecekti.

"Ellerine sağlık."
"Afiyet olsun. Hadi soğutmadan ye hemen."

Ozan çorbadan başladığında Afra da yavaşça bir kaşık aldı. Ikisi de konuşmayıp yemeklerini yemeye koyuldular.

"Çocuklar ile ne zaman konuşacağız? Sanırım bahsettiğin konu bugün bitti."

Ozan duraksadı bir anda. Ne diyecekti şimdi? Sakin olmalı ve mantıklı bu cevap vermeliydi.

"Aslında bugün ayarlanmış bir şey değildi. Peşinde olduğumuz suç örgütünü henüz yakalayabilmiş değiliz."
"Anladım."

Derin bir nefes alıp yemeğine geri döndü Ozan.
Ozan yemeğini bitirdikten sonra bulaşıklar için yardım etti. Afra her ne kadar itiraz etse de bu kadarını yapmalıyım diyerek makineye yerleştirdi. Afra kahve yaparken bugün olanlardan bahsetmeye başladı.

"Ege sen gittikten sonra biraz huzursuz oldu ama Cemre onu sürekli oyaladı. Hatta bir ara seni aradım içi rahat olsun diye ama açmadım tabii ki."
"Büyük ihtimalle o sırada elimde silah olduğu içindir."

Ozan dalga geçerek cevap verdiğinde Afra gülümsedi.

"Hep böyle olur mu?"
"Nasıl olur mu?"
"Sık sık gider misin? Ya da geceleri gelmediğin olur mu?"
"Çok sık olmaz tabii ki ama bugün olduğu gibi oluyor arada. O zamanlarda da Ege bakıcısı olan komşumuzda kalıyordu ama o da müsait değildi."
"Beni her zaman arayabilirsin hiç çekinme olur mu?"
"Teşekkürler bugün için."
"Hiç önemli değil gerçekten."

Kahveleri bittiginde Ozan gitmek için ayaklandı.

"Ege nerede şimdi?"
"Odada uyuyor."

Beraber odaya gittiler. Ozan oğlunu görünce gülümsedi ve hemen yanına gidip alnından öptü. Ege kıpırdandığında Ozan oyalanmadan çantaya uzandı. Ege'nin montunu çıkarıp üzerine kapattı ve daha sonra yavaşça kucağına aldı. Afra arkasından ilerledi çantayı alıp. Ozan Ege'yi arkaya yatırıp kemerini taktı. Afra da peşinden çanta ile geldi. Ozan kapıyı kapatıp Afra'ya döndü.

"Her şey için tekrar teşekkür ederim."
"Önemli değil gerçekten. Ne zaman böyle bir durum olursa beni ara lütfen."

Ozan yüzündeki tebessüm ile kafasını salladığında Afra elindeki çantayı Ozan'a uzattı. Daha sonra ozan çantayı ön koltuğa bıraktı ve arabasına binip Afra'ya eliyle selam verdikten sonra uzaklaştı.

Ozan sabah oğlunun üzerine atlaması ile uyandı. Her pazar olduğu gibi.

"Ege."
"Hadi baba kalk artık. Öğlen olacak."
"Oğlum saat daha 10 ne öğlen olması."
"Baba kalk işte hadi."
"Sus bakayım yaramaz."

Ozan Ege'nin kolundan tutup yanına çekti ve sarıldı. Ege kaçmaya çalıştıkça Ozan daha sıkı tutuyordu.

"Baba kalkalım hadi !"
"Oğlum uyusana sen. Çocuk değil misin sen ya? Bunları benim yapmam gerekmiyor mu?"
"Ama sen uyanmıyorsun ki!"
"Akşam 9'da yatsam ben de kalkardım kerata!"

Ozan yatakta doğrulup oğlunu gıdıklamaya başladı.

"Tamam tamam baba!"
"Hadi kalk bakalım. Elini yüzünü yıkadın mı? "
"Evet."
"Tamam o zaman koş kahvaltıya. Ben de yıkayıp geliyorum."

Ege odadan çıktığında Ozan da banyoya girdi ve daha sonra beraber kahvaltı yaptılar. Zeliş teyzeleri bugün de yok. Ozan ve Ege beraber kahvaltı hazırladı ve masaya oturdular.

"Ne yaptın dün?"
"Cemre ile pasta yapmayı öğrendik. Oradaki mutfak çok büyük biliyor musun? Bir sürü pasta yapıyorlardı ve bizim de izlememize izin verdiler."
"Hoşuna gitti mi pasta yapmak?"
"Aslında yapamadık sadece izlememize izin verdiler ama Afra söz verdi. Bir gün beraber de yapacakmışız. Hem Cemre evde yapıyormuş."
"Ne güzel."
"Baba?"
"Efendim?"
"Neden Cemre benim kardeşim olamıyor?"
"Bilmem. Sordun mu hiç?"
"Sormadım. Ama o da istiyor zaten."
"Hmm, belki olursunuz o zaman."

Ozan oldukça kısık sesle söylemeye dikkat etse de Ege duymuştu söylediğini.

"Olacak mıyız? "
"Kahvaltısı yap hadi."
"Ama baba cevap vermedin."
"Ege, hadi aslanım kahvaltını yap."

Ege sorduğu soruya cevap alamamanın huysuzluğu ile çatalı sertçe peynire batırıp ağzına götürdü.
Ozan sadece güldü oğlunun bu hallerine. Kızamıyordu ki. Çünkü o da böyleydi ve oğlu onun kopyasıydı. Ona kızması kendine kızması ile aynı sayılırdı.
Ve kendini değiştirmeyeceği için oğlu da onun gibi olacağa benziyordu.

•••••

Ozan karakoldan çıkıp evine geldiğinde oğlu her zamanki gibi yine onu coşku ile karşıladı. Ozan'ın here yerini öpmesine karşılık söylenerek indi Ege babasının kucağından. Her zaman aynı şey oluyordu. Ege koşarak babasının kucağına atlıyor, Ozan onun yüzünün boynunun ne yerini öpüyor, Ege ise babasına söylenerek iniyordu.
Ozan gülerek oğlunun saçlarını karıştırdı ve odasına gitti. Duş alıp mutfağa gitti. Zeliş teyzeleri yine döktürmüştü.
Zeliş teyze masayı toplayıp bulaşıkları yıkarken Ozan ve Ege de yeni aldıkları türkiye haritası olan yapbozu yapıyorlardı.

"Baba bunun adı ne?"
"Van."
"Nerede?"
"Ege her şeyi ben söylersem sen yapmış olmuyorsun değil mi?"
"Ama baba bunu bilmiyorum ki."
"Tamam o zaman. Doğuda."
"Doğu burası değil mi?"
"Evet."
"Buldum! Bak burada."
"Aferin sana."

Afra, Beril ve Yasin ile sohbet ederken Cemre sessizce Yasin'in kucağında oturuyordu. Cemre ve Yasin çok iyi anlaşıyorlardı. Yasin çocukları çok sever ve onlarla çok iyi anlaşırdı.
Bir çocukları olmasını çok istese de Beril henüz erken diyordu ve Yasin Beril istemediği sürece asla ısrar etmezdi.

"Kızım uykun geldi senin hadi gel odana gidelim de uyu. "

Afra Cemre'nin elini tuttuğunda Cemre Yasin'e daha da sokuldu.

"Anne uykum yok benim."
"Ama gözlerin öyle söylemiyor küçük hanım. "
"Afra bırak kalsın. Uyursa götürürüz."
"Tamam o zaman."

Yasin kucağındaki Cemre'nin saçlarını okşayıp öptüğünde Cemre kollarını beline sardı.
Beril yüzündeki tebessüm ile izliyordu onları. O da isterdi tabiki çocukları olmasını. Ama korkuyordu işte. Hem daha evleneli bir yıl oluştu hem de böyle bir sorumluluk için kendini hazır hissetmiyordu.

Bölüm sonuu~~
Oy ve yorumları bekliyorum 💕💗💞

Kardeşim OlsunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin