Bölüm 13

434 58 17
                                    

BÖLÜM 13

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

BÖLÜM 13

MENAF

Çenesini avuç içine yaslamış hocanın tahtaya çizdiği kalp şemasına bakıyordu. Hocanın kendince çizdiği şemanın aslında anlaşılmayan bir yanı yoktu ama Menaf yine de konuşurken tereddüt ediyordu. Sağ elini kaldırıp amfinin içerisinde görülmeyi beklerken Naime Hoca onu gördü ve gözlüklerinin üzerinden kendisine bakarak "Evet, Menaf?" dedi. Gürültü çok fazla olduğundan kadın elini tahtaya doğru vurup, susmalarını söyledi. "Şey," dedi Menaf bunun üzerine. Kadın 'Ne?' dercesine yüzüne bakarken Menaf yutkunup "Sağ ventrikülden pulmoner arterle giden kan temizlendikten sonra, pulmoner venler ile sol atriuma giderek boşalan kanın oluşturduğu basınçla mitral kapaklar açılır ve temiz kan sol ventriküllere giderek, aort damarı sayesinde vücuda gider." Dediğinde durup hocaya baktı. Kadının dudaklarının kıvrıldığını gördüğünde midesine giren ağrı da son buldu. Yeniden konuya döndüklerinde yanında oturan çocuk "Kadının bakışları bile insanın ödünü koparıyor" dediğinde başını sallayarak bir nefes bıraktı. "Hem öyle hem de anlamadığım zaman kendimi geri zekâlı gibi hissediyorum." Dedi Menaf. Gülümseyerek yanındaki çocuğa baktı. "Menaf." Dedi elini uzatarak.

"Ömer bende." Dedi çocuk. Birbirlerine bakıp gülümsedikten sonra Menaf yeniden derse döndü ve elinden geldiğince dersi iyi dinlemeye çalıştı. Uzun bir dersin ardından kendisini koridora attı. Niyeti ana bahçeye çıkıp, çimlerin üzerine yığılmaktı. Oturmaktan bacağı uyuşmuştu ve zonkluyordu. Ömer, yurtta kaldığını ve bir arkadaş grubunun olduğunu söyleyip, kendisini de davet etmiş ancak Menaf nazik bir şekilde reddetmişti. Şu anda tek istediği biraz soluklanmaktı. Bacağı yeteri kadar başını ağrıtıyordu zaten. Bir yenisini daha kaldıramazdı. Kapının önündeki otomatın önünde durup, cebinden birkaç tane bozukluk çıkardıktan sonra neredeyse bütün çikolatalı kekleri almaya başladı. Şu anda yakıta ihtiyacı vardı ve çikolatalar en güzel yakıttı. Okulun kahvesini ya da çayını sevmediğinden hiç hazır makineye doğru yürümeye çalışmadı bile. Çantasını omzuna atıp, bastonuyla yürümeye başladığında omzuna çarpan çocuğun kuvvetiyle yere savruldu. Çantası kapıdan dışarı fırlarken Menaf gözlerini kapatarak derin bir nefes aldı. Yüzüstü düşmüştü ve yere savrulduğunda diz kapağını çok sert vurmuştu. Alt dudağını ısırıp, iki eliyle yerden destek alarak doğrulmaya çalışırken düştüğünü görenlerden birkaç kişi gelerek yardım ettiler. Menaf, onlara teşekkür ederken yanakları kıpkırmızı olmuştu.

"Önüne baksana oğlum!"

Başını çevirip çantasını kendisine uzatan kıza teşekkür ederken, kalkmasına yardımcı olan gençlerden biri "Çocuğu yere sensin, Gökmen!" dedi "Özür dile!"

Menaf "Sorun yok." Diyerek üzerindeki tozları silkelerken Gökmen "Bu sakatın burada ne bok işi var? Bunun gibi özürlüler için ayrı okul yok mu amına koyayım!" dedi gülerek.

Menaf'ın eli şortunun üzerinde kalırken, bir süre yere baktı. Sonra derin bir nefes alarak doğruldu "Doğru konuş." Dedi.

"Yok ya!" dedi Gökmen de "Her sabah özel arabayla bırakılıyorsun, baban seni özel bir okula yazdıramadı mı Allah'ın topalı!" diye bağırıp herkesin gözü önünde tükürdü. Balgamı Menaf'ın ayaklarının ucuna geldiğinde çocuğun yüzü buruştu.

ARKADAŞKÇA -2 (KİLİD)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin