Bölüm 80

264 35 48
                                    

BÖLÜM 80

Kar hızını artırmıştı. Neredeyse göz gözü görmüyordu ve yere tam zamanında iniş yapmışlardı. Diyar, ilk önce merkezdeki bir hastaneye götürülmüştü. Tüm tetkikleri yapılmış, başına aldığı darbeden ötürü bir sorun olup olmadığını anlayabilmek için türlü testlerden geçmişti. Bir ara kendisine gelir gibi olmuştu fakat bilincini kaybetmesi çok zamanını almamıştı. Şimdiyse çiftlikteydiler ve hiçbirinden ses çıkmıyordu. Ezel, aldığı yaralara pansuman yaptırmış, dağılan üstünü başını değiştirdikten sonra aşağıya inmişti. Şöminede çatırdayarak yanmakta olan ateşin sesi, kulaklarını tırmalarken Behrem'in nerede olduğunu merak ederek camdan dışarı bakmaya devam etti.

"Atların yanında." Dedi Korhan hemen arkasından "Yanına gidecekseniz sıkı giyinmenizi öneririm."

Ezel, başını iki yana salladı. Son dört seferde olduğu gibi yine Tamu'yu aradı fakat telefonunun hala kapalı olmasıyla kaşlarını çatıp "Babamdan bir haber var mı?" diye sordu.

"Birileri beni mi merak etmiş?" dedi Ateş Bey hızla içeri girdiğinde. Ezel dönüp babasına baktığında onun hız kesmeden üzerine doğru geldiğini görüp, bekledi. Bir tokat ya da kızgın bir tonla söylenilen bir çift söz işitmeyi bekledi ama bir sarılmayı beklemedi. Babası onu kollarının arasına alıp, sımsıkı sarılırken "Bir daha," dedi sakince "Sözümden çıkacak olursan seni gebertirim."

"Baba."

Ateş Bey "Yüreğime mi indireceksin?" diye sorup geri çekildiğinde oğlunun yüzünü avuçlarının arasına alarak gözlerinin içine baktı. Ezel içini çekti. Yüzüne yayılan gülümsemeyle babasına bir kez daha sarılırken "Erkeklerin olayı bu" diye takıldı adama "Kavga ederiz."

Arkasından bir yerden birilerinin homurdanarak güldüğünü duyduklarında ayrılarak o tarafa döndüler. Anıl ile Yavuz amcaları bir köşede durmuş, kaşlarını kaldırmış kendilerini izliyordu.

"Senin yüzünden şunların ağzına sakız oluyorum." Diye hayıflandı Ateş Bey.

Diyar'ın burada olup olmadığı konusunu açmadığı dikkatinden kaçmayan Ezel, bakışlarını Anıl amcasına çevirerek "Özür dilerim" dedi "Tamu'yu öyle alelacele arabaya bindirmekten başka bir şansım yoktu."

"Sorun yok." Dedi Anıl Bey "Kendini kurtarırsan, başkalarını da kurtarırsın."

Ezel, bir kez daha başını sallayıp "Kaçtır arıyorum, telefonu hala kapalı." Dediğinde Anıl Bey'in kaşları çatıldı "Nasıl?" diye sordu.

Babasının aralarına biraz mesafe bırakarak kendisine baktığını hisseden Ezel "Ne nasıl?" diye sorarken, Anıl amcasının "Tamu buraya gelmedi mi?" diye sormasıyla "Buraya gelmedi mi derken?" diye sordu.

Ateş Bey'in bakışları Korhan'ı buldu. Adamın başını iki yana salladığını bakmasa da bir şekilde bilen Ezel gözlerini yeniden Anıl amcasına dikerek "Eve gideceklerdi." Dedi "Ayrılmadan önce, ondan Behrem'i aramasını istedim. Buraya geleceklerdiyse bile benim haberim yok." Diyerek dönüp panik içerisinde babasına baktı. Onunsa Yavuz'a baktığını görüp, sordu. "Kaçırıldı mı?"

Anıl Amcasının küfrederek dışarı çıkmasının ardından peşine takılan Ezel, babasının "Sen karışma." Demesi üzerine dönüp ona baktı. "Benim yüzümden." Dedi.

"Saatlerdir ortalıkta yok. Eğer evdekileri aramış olsaydım belki de şimdiye çoktan haberimiz olurdu." Diyerek isyan ederken Anıl Amcasına dönüp, bağırdı. "Özür dilerim." Dedi.

Anıl Bey'in buz gibi bakışları kendisine döndüğünde yutkunmak zorunda kaldı. "Senin bir suçun yok." Dedi dişlerini sıkarak ve bakışlarını Ateş'e çevirdi "Ama artık bende çok sıkıldım, Ateş. Sence de şanslarını çok zorlamıyorlar mı?" diye sordu. Ezel'in başı bir sağa bir sola bakmaktan dönüyordu. Fakat babasının "Gidip kızımızı alalım." Demesi üzerine "Ne? Yerini biliyor musunuz?" diye sordu.

ARKADAŞKÇA -2 (KİLİD)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin