BÖLÜM 83
ÖZEL BÖLÜM
EREN KERİM
Çantaları bagajdan çıkarırken olabildiğince ağır hareket ediyorum. Amacım sokağın başındaki beyaz Sedanın arkasına saklanmış olan Minel'in beni biraz daha dikizlemesine izin vermek. Amacım bu olsa da niyetim bunun tam tersi. Ailesinin içine girip, onları Baran'ın düşlediği gibi yok etmek istiyorsak bu kıza yaklaşmalıydım. Onu kendime âşık edecektim. Hikâye buydu. Uzun zamandır bunun planını kuruyorum, ne yaptıklarını, nerelere gittiklerinden haberdarım. Onu şimdiye kadar hiç yalnız yakalayamadım. Etrafında sürekli birileri var. Arkadaşlarıyla değilse ailesinin görünmez bir orduyu anımsatan adamları her daim attığı adımları izliyor. Onlar kızı izliyor, bende onları. Benden haberleri yok. Belki de vardır açıkçası umurumda da değil. O kız benim Truva atımdı bense içindeki düşman. Kalbini kıracakmışım, onu üzecekmişim umurumda değildi. Bir hedefim var ve bu uğurda onu feda etmem gerekiyorsa, edecektim.
En azından bir sene önce böyle düşünüyordum.
Şimdi...
Şimdiyse her şey birbirine girmiş durumda. Her şeyin bitti dediği yere geri döndüm. Ne bulmayı beklediğimden emin değilim fakat içimdeki zehri kusmazsam çok kötü şeyler olacak.
Şehir hayatına alışan insanların neden çiftlik gibi yerlerde yaşadıklarını anlayamıyorum. Ergenliğimin tamamının geçtiği bu yerden nefret etmiyor olsam da sevemiyordum da. Karlara bata çıka, elimde bir termosla tepeye çıkmaya çalışıyorum. Niyetim onunla biraz zaman geçirmek. Dünden beri benimle tek kelime etmedi. Sabah kahvaltıda yakalarım diye düşünmüştüm fakat Buket abla çıktığını söyleyince, evde duramadım. Öksürerek ağzımın içine giren kar tanelerine küfrederken nihayet onu görüyorum. Ağaç dallarına elma takmakla uğraşıyor. Neredeyse tüm ağaçlarda meyve var. "Kuşları da düşünmek lazım." Diyor bana dönmeden. Geldiğimi biliyor. "Kar yağıyor diye aç kalmalarına seyirci kalamayız."
"Elmayı yiyeceklerini nereden biliyorsun?" diye soruyorum. Bir ağacın altına, oturabilmek için yaptığından şüphelendiğim kar yığınına doğru ilerliyorum. Kıçım donacak ama şuan da umurumda değil. Kendime bir yer bulup oturuyorum "Kahve getirdim." Diyorum. Bir yarım saat boyunca bana tepki vermiyor. Gerçekten bakın, başını çevirip gözünün ucuyla bile bakmıyor bana. Yüzümde nahoş bir gülümsemeyle, öylece oturmuş önüme bakarken nihayet yanıma gelip oturuyor. "Ver bakalım." Diyor.
Yan yana oturmuş, sıcak kahvelerimizi yudumluyorduk. Geldiğimden beri, hatta gelirken bile aklımda bana soracağı sorulara nasıl yanıtlar vereceğimi düşünmüştüm fakat bunların hiçbiri olmuyor, bana bırakın soru sormayı, konuşmak için bir gayrette bulunmuyor oluşu canımı sıkıyor.
Dişlerimi sıkarak "Hiç mi merak etmiyorsun?" diye soruyorum.
"Hiç." Diyor Caner ağabey. Başımı çevirip ona sinirli bir bakış attığımda yüzündeki gülümsemeyle onu öldürmeyi istiyorum ama sadece istiyorum. Yenilgiyi kabul ederek önüme dönerken "Buradan kendi isteğinle, giden sendin." Diyor "Ne yaşadıysan, ne yaptıysan bunları kendin istediğin için oldu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARKADAŞKÇA -2 (KİLİD)
Roman pour AdolescentsOnları bir araya getiren aileleriydi ama bir arada kalmalarını sağlayan sevgileriydi. Şimdi hayat kimi için daha zor, kimi içinse daha eğlenceli olacaktı. Aşk kimine hiç beklemediği anda gelecek, kimisiyse sahip olduklarını kaybetmemek için savaşaca...