Bölüm 81

205 36 32
                                    

BÖLÜM 81

Göz gözü görmüyordu. Rüzgâr şiddetini arttırmış, kar yağışı tipiye dönmüştü. Seyisler, çiftlik çalışanları ahırdaki hayvanların güvenliğinden emin olmaya çalışıyor, ellerinden geleni yapıyordu. Behrem ellerindeki eldivenleri çıkarıp annesinin yanına gitmek istemeyen tayı ikna etmeye çalışırken, yanında diz çökmüş duran Ezel "Çok inatçı." Diyerek yavru atın burnuna bir fiske vurup duruyordu.

"Kes şunu." Diyerek eline vuran Behrem "Onu kucaklayamaz mısın?" diye sorduğunda Ezel gülerek başını iki yana salladı. "O bir at." Dedi.

Behrem "Ee"

Ezel "Kemik ve kastan ibaret. Yavru oluşuna bakma." Dedikten sonra ahırdan başını çıkarıp etrafına bakındı. "Vural ağabey!" diye seslendi "Bu kız dışarı çıkmamak için inat ediyor."

Yaşlı seyis yanında bir adamla içeri koştururken küfür ediyordu. "Annesi bir tekme atmıyor ki götüne akıllansın!" kapının girişinde eldivenlerini giyinirken Behrem'i görünce yüzünü buruşturup Ezel'e baktı. Sitem eder gibi "Oğlum kız yanındaymış neden söylemiyorsun." Diyerek başını iki yana sallarken "Hasan tut şu kızı." Diyerek başıyla içeride kendilerine ayak direyen yavru ata baktı. Onlar tüm hayvanların güvenli bir yere götürüldüğünden emin olurken Vural Bey, Ezel'e bakarak "Hadi sizde içeri girin." Dedi. Ezel, başını sallayıp Behrem'e baktı. Tamu, çiftliğe getirildiğinden beri rahat bir nefes almışlardı. Duş almış, yemek yemiş ve doktorun tavsiyesiyle dinlenmek üzere odasına çekilmişti. Akşam olmuştu fakat Diyar hala uyanmamıştı.

"Gidelim mi?" diye sorarken Behrem'in "Onu çok fazla düşünüyorsun" demesi üzerine kaşlarını çatarak bakışlarını önüne çevirdi. Kızın usulca eldivenlerini giyerken çıkardığı sesleri dinledikten sonra "Bilerek mi uyuyor anlamıyorum." Diye mırıldandı ve bu Behrem'i, çiftliğe adım attıklarından beri ilk defa gülümsetti. "Numara yapacak durumda değil." Diyerek dışarı bir adım attığında yüzüne doğru uçuşan kar taneleriyle gözlerini kırpıştırdı. "Baban bu konuda ne diyor?" diye sordu.

"Bunun benim pisliğim olduğunu ve ilgilenmenin sadece bana ait olduğunu söyledi." Dedi Ezel. Dışarı çıkıp, kızı kolunun altına aldı. Rüzgâr o kadar sert esiyordu ki yürürken başlarını önlerine eğmişlerdi. Yokuşu kayarak inmeyi başardıktan sonra evin kapısından içeri girip etraflarına bakındılar. Ezel'in, Behrem'e o sırada söylemek istediği şeyler vardı fakat bunu Tamu'nun anlatmasını daha doğru buluyordu. "Doğru demiş." Dedi Behrem en sonunda ve basamağa doğru dikkatli bir adım atarak Ezel'e döndü "Ama sen yine de Saruhan'ın yanında Diyar'dan bu kadar sık bahsetme olur mu?" diye sordu. Arkalarındaki kapı açıldığında ikisi de dönüp bakınca Anıl amcalarını kendilerine gülümserken buldular. "Üşümediniz mi?" diye soran adamın tatlı sert sesiyle iç geçiren Behrem dudaklarını birbirine bastırıp başını usulca sallayınca "Özellikle sen küçük hanım" dedi Anıl Bey "Geldiğinizden beri içeri girmemişsin."

Behrem'in buna verecek bir cevabı yoktu. Bunun yerine kapının girişinde botlarını paspasa silip içeri girdi. Üzerindeki kabandan ve diğer fazlalıklardan kurtulurken "Yemek hazır." Dedi Ateş Bey "Hadi sofraya."

Birkaç dakika sonra Behrem ve Ezel karşılıklı oturmuş, çorbalarını içerlerken yaklaşan ayak sesleriyle kafalarını çevirip gelen kişiye baktılar. Tamu, kızaran gözlerle kendilerine doğru yürüyüp bedenini Ezel'in yanındaki sandalyeye bıraktığında Ezel bir kolunu kızın etrafına dolayarak onu kendisine çekmişti. "İyi misin? Bir yerin ağrıyor mu?" diye sormuştu. Anıl amcası, babası ve Yavuz amcasıyla çalışma odasında olduğundan daha rahat davranabiliyordu.

"İyiyim." Diye cevap veren Tamu yutkunmak istediğinde yüzünü buruşturdu.

Behrem'in bakışları kızın kızaran boynuna kaydığında "Birkaç güne geçer umarım." Diye mırıldandı. Elindeki kaşığı kâsenin yanına bırakıp arkasına yaslandı. Ellerini kucağına indirirken, bakışlarını kısa bir süreliğine arkadaşlarının üzerinde tutup onları izledi. Saruhan ile bu öğleden sonra konuştuğunda sesindeki öfke genç kızı güldürmüştü. Bazen öyle saçma şeylere aşırı tepkiler veriyordu ki Behrem bu gibi durumlarda ne yapacağını kestiremiyordu. Eğer hava biraz olsun sakinlerse yarın eve dönebilirlerdi. Mutfaktan elinde tepsiyle çıkan kadını görünce "Nereye götürüyorsun onları?" diye sordu. Tamu ile Ezel de bakışlarını kadına çevirmişlerdi.

ARKADAŞKÇA -2 (KİLİD)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin