BÖLÜM 41-
MİNEL KÜBRA
Uyanık kalabilmek için elinden geleni yapıyordu ama nafile bir çabaydı. Masada konuşulan hiçbir şeyi anlamadığı gibi Kuzey’in ikide bir kendisini dürtüp durmasına da ses çıkaramıyordu. Cuma gecesinden beri o kadar uykusuz kalmıştı ki artık başı çatlayacak gibiydi. “Minel?”
Babasının seslenmesiyle başını çevirip ona baktı. “Efendim” dedi.
“Uykun varsa odana çık.” Diyen babasına bakıp içini çekerken “Hem uyumak istiyorum hem de uyumak istemiyorum.” Deyip Kuzey’in tabağından aşırıp durduğu zeytinlere bakarak kaşlarını çattı. “Ne yapıyorsun?” diye sordu.
“Sen ayakta uyuyorsun diye zeytinler arkandan mı ağlasın istiyorsun?” diyen kardeşine bakarken “Bunun zeki olduğundan emin misiniz?” diye sordu. Ardından elleriyle yüzünü sıvazladı. Annesi çayını doldururken “Kuş misali iki gecedir, o evden o eve geçip duruyorsunuz. Bizim bilmediğimiz bir durum mu var?” diye sorunca Minel “Kızlarla zaman geçirdik ne var bunda?” dedi. Derin bir nefes aldı “Hem Cihan ve Berat da buradaydılar.”
Senem Hanım “Dün Kilid’de çıkardıkları olaydan haberin var mı?” diye sorunca Minel “Her ne yaptılarsa haklı oldukları için yapmışlardır.” Diyerek annesine kaşlarını çattı “Hem neden bu soruyu sadece bana soruyorsun anne?” diye sorunca Kuzey yan tarafından “Ben dün akşam sorguya çekildim bile.” Diye fısıldadı.
Minel de bunun üzerine bakışlarını ebeveynlerinin üzerinde dolaştırdı. “Bilmem farkında mısınız ama büyüyoruz ve kavga ettiğimizde ilk suçlanan biz olmaktan hiç hazzetmiyorum.”
Senem Hanım “Kavga etmenizi istemiyorum.” Deyince Minel “Sizin döneminizde değiliz artık,” dedi ayağa kalkarak “Benim neslim o kadar bencil ki, konuşmanın fayda etmediği yerde kaba kuvvete baş vurmak bazen en iyi yol gibi gözüküyor.” Bakışlarını babasına çevirdi. Gülümsedi. “Hem bizde el bebek gül bebek büyütülmedik bence, öyle değil mi Kuzey? Canımızı sıkan olduğunda başımızı eğip, el pençe mi duralım yani?” Arkasını dönüp giderken Kuzey kaşlarını kaldırarak babasına baktı. “Yanlış atın üzerine oynuyorsun” dedi. Poyraz, göz kırparak gülümsedi. Kuzey ise kardeşinin peşinden gitti. Onu yakaladığında kapıyı çarpmak üzereydi. “O kapı bizi soğuktan koruyor.” Diyerek elindeki kabanın birini kız kardeşinin üzerine attı “Ne bu sinir? Yine özel gününde falan mısın?” diye sordu.
“Seni o kapıya fırlatmamı istemiyorsan, susarsın Kuzey.” Dedi Minel de. Durup kabanı üzerine geçirirken, Kuzey de önünde durarak fermuarını çekti. “Babam seni kışkırtıyordu.” Dediğinde “Soruları soran annemdi ama.” Dedi Minel.
“İkisinin de en büyük zevkleri seni sinirlendirmek bilmiyor musun?” diyerek kız kardeşini kolunun altına alan Kuzey “Senin yüzünden kahvaltımı da bitiremedim.” Diye homurdandı.
Minel “Bırak ya!” diyerek kolunun altından çıkmaya yeltenince Kuzey bu sefer onu sımsıkı tuttu ve “Rahat dur, Minel.” Diye tembihledi “pazar günü kardeş kavgası istemiyorum.”
Minel homurdanarak dediğini yaparken bir süre sessizce yürümeye devam ettiler. Tüm bir siteyi dolaşıp Tamu’nun evinin önüne geldiklerinde Kuzey, Minel’i durdurarak gözlerinin içine baktı. “Senin yerine onu aramamı ister misin?” diye sordu. Minel bunun tuzak bir soru olup olmadığını anlamak istercesine Kuzey’in gözlerine bakarken, o “Bu iş çok uzadı.” Dedi “Eğer yeniden birlikte olmayacaksanız, senin peşinde dolaşıp böyle aklını karıştırmasına izin veremezsin.”
Minel “Senin bundan çıkarın ne?”
“Onu döveceğim elbette.” Diyerek önünden geçerken Minel “Yani onunla birlikte olduğumda seveceğini mi söylüyorsun?” diye sordu.
Kuzey, zile basıp bekledi. “Yo.” Dedi Minel’e bakıp “Sevmeyeceğim. Öyle bir niyetim de yok ama mesafeyi koruyacağım. O benim içim önemli biri değil Minel. Benim için önemli olan sensin ve eğer mutluluğun o adamdaysa,” omuzlarını silkti “Tüm öfkemi içime gömüp onu kabullenirim.” Düşündü “Sanırım.”
Minel, gülerek koluna girdiğinde kapı açıldı ve Tamu gözüktü. “Eren Kerim’den mi konuşuyordunuz?” diye sordu.
Minel “Nereden bildin?”
“Suratından anlaşılıyor.” Diyen Tamu geçmeleri için kapıyı ardına kadar açtıktan sonra “Omlet yapmaya çalışıyordum.” Dedi.
Üzerini çıkaran Kuzey, kapının eşiğinde Tamu’ya bakıp “Bu da ne demek şimdi?” diye sorduğunda kızın “Omlete benzemiyor demek.” Demesiyle suratını buruşturup “Yani mantarlı makarna yapabiliyorsun ama omlet yapamıyor musun?” diye sordu. Tamu ona ifadesiz gözlerle bakınca da söylendi. “Zavallı Ezel.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARKADAŞKÇA -2 (KİLİD)
Teen FictionOnları bir araya getiren aileleriydi ama bir arada kalmalarını sağlayan sevgileriydi. Şimdi hayat kimi için daha zor, kimi içinse daha eğlenceli olacaktı. Aşk kimine hiç beklemediği anda gelecek, kimisiyse sahip olduklarını kaybetmemek için savaşaca...