Video için
@Ka_mel_ya
BÖLÜM 70.1
BEHREM
Filmlerdeki gibi olmamıştı. Arabadan iner inmez adamlar yanına gelmiş fakat başına bir çuval geçirmek yerine yanlarında yürümesini söyleyerek yolu işaret etmişlerdi. İçini çekerek etrafına bakınmıştı. Hiçbir özelliği bulunmayan, baktığında insanın ilgisini çekmeyen, dış cephesi siyah cam filmlerle kaplı bir binanın dışında durmuşlardı. İstanbul'un içinde değillerdi fakat dışında da olmadıklarına emindi. Şoförüne, kimseyi aramamasını söylediğinde yanındaki adamların bıyık altından güldüklerini duysa da onlara cevap vermemişti. Bugün yeteri kadar üşümüş, ıslanmıştı. Arkadaşlarını merak ediyordu ve bir an önce buradan çıkıp gitmek istiyordu. Üzeri bir kadın tarafından aranıp, içeri girdiğinde sesini çıkarmadan yürümeye devam etti. Her yer insanı hasta etmeye yetecek kadar beyazdı. Beyaz fayanslar, beyaz duvarlar, beyaz tavanlar, beyaz ışıklar. Her şey alabildiğine beyazdı ve Behrem bir deliliğin eşiğinde olup olmadığını merak ederek bakışlarını etrafında dolaştırmaya devam etti. Farkına vardığı tek gerçek, kendi renginin buraya uymadığıydı yine de sesini çıkarmadı. Arabaya bindiği andan beri kendisine bunu hatırlatıp durmuştu. Konuşmak yok.
Asansöre bindiler. Dört erkeğin arasında tek başınaydı. Korkması gerekirdi. Aslında bir yanı korkuyordu da fakat yüzünden ve hareketlerinden hiçbiri anlaşılmıyordu. Üzerine giyindiği zırh çok güçlüydü. Kaç kat çıktıklarını bilmiyordu. Asansör sürekli aynı sayıyı gösterip duruyordu fakat Behrem aşağı mı yoksa yukarıya mı çıkıyorlar, anlamıyordu. Gerçi yana doğru da kayıyor olabilirlerdi... Dişlerini sıkıp, paltosunun ceplerine saklamış olduğu ellerini dışarı çıkardı. Çenesini havaya dikip, bakışlarını biraz sonra açılacak olan kapıya sabitleyerek içinden ona kadar saymaya başladı. Dost gibi davranıyor olsalar dahi kapılar açılır açılmaz tüm bu insani havayı kaybedeceklerini biliyordu.
Asansör ding sesiyle bir anda durdu. Adamların yere eğilmiş olan kafaları bir anda kalkarken Behrem de gardını kuşandı. Kapı kayarak iki yana açıldığında dışarı çıkan iki adamın arkasından bir iki adım atıp, dışarı çıktı. Başını çevirdiğinde kendisine seslenen Cihan'a doğru döndüğünde tutmakta olduğu nefesi bırakıp, gülümsedi.
"Cihan?"
CİHAN
Başı ağrıyarak yanında yürüyen adamla onun konuşacağız dediği yere doğru yürürken, cep telefonu ardı ardına gelen mesajlar yüzünden titreyip duruyordu. Berat ve Yağmur'un mesajları, Ceylin'in ısrarlı aramaları şu anda içinde bulunduğu duruma iyi gelmiyordu. İyi gelmiyordu çünkü kendisinden istenilecek şeyi biliyordu. Her defasında reddettiği fakat ısrarla aynı teklifin edildiği o kısır döngünün içine yeniden girmek üzereydi ve bu sefer çıkamamaktan korkuyordu. Dişlerini sıkarak yürümeye devam ederken, önlerine çıkan güvenlik görevlisinin kendisini aramak istemesi üzerine Serdar Bey önce davranıp söze karıştı.
"Temiz."
Evet. Cihan, temizdi. Elleri de, kalbi de tertemizdi. Bu insanlar, aileleri yüzünden kendileriyle oyun oynamak istediklerini açık açık söylüyor olabilirlerdi ama Cihan bu oyuna dâhil olmak istemiyordu. "Beni aramalarına izin verebilirdin." Dediğinde sesi baş ağrısı yüzünden soluk çıkıyordu.
"Verebilirdim." Dedi Serdar Bey asansörün koluna kartını okuturken "Ama bir şey çıkmayacağına eminim." Dönüp gözlerinin içine bakarak gülümsedi. "Sende olmasını beklediğim bir şey yok Cihan."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARKADAŞKÇA -2 (KİLİD)
Ficção AdolescenteOnları bir araya getiren aileleriydi ama bir arada kalmalarını sağlayan sevgileriydi. Şimdi hayat kimi için daha zor, kimi içinse daha eğlenceli olacaktı. Aşk kimine hiç beklemediği anda gelecek, kimisiyse sahip olduklarını kaybetmemek için savaşaca...