Bölüm 24

355 51 37
                                    

Herkese hayırlı kandiller, Kadir Geceniz mübarek olsun ❤

BÖLÜM 24


BEHREM

Ezel’le arabanın kapısına yaslanmış cips yerken bir yandan da Saruhan’ın gelmesini bekliyorlardı. Dün gece Naz’ın saldırısından zavallı Hedeon’da morarmadık tek bir yer kalmamıştı. “Hak etti” diyerek ağzına bir cips daha atan Ezel’e baktı genç kız. “Giydiklerimize karışma konusunda ona kızgın olsam da Naz’ı banyoya kilitlemesi affedilemez.” Dedi. Naz’ı bugün okula bırakacak olan kişi, Bora olduğundan genç adam da konuşmalarına arada dahil olup duruyordu.

Bora “Siz kızlar dışarıda tayt giyindiğiniz zaman bunun sizi güzel ve de seksi gösterdiğini düşünüyorsunuz. Ama bizim gözümüzde bu sizi elde edilebilir ve basit gösteriyor.” Deyince Behrem ona vurarak dudaklarını büktü. Masmavi gözleri öfkeyle parlarken “İsteyen istediği şeyi giyer, konuşabilecek ve tartışabilecek tek mevzunuzun kimin ne giydiği ya da içtiği olması çok saçma.” Dediğinde Naz yanlarına gelerek durdu ve Behrem’in sözlerine “Böyle düşünenlerde genellikle bilgisayar başında mastürbasyon yapmayı seven tipler.” Deyince genç adam kıza gözlerini kısarak baktı. “Tatlım ben o olayı aşalı çok oldu.” Deyince Naz ona orta parmağını göstererek, Behrem’e döndü ve yanağına bir öpücük bıraktıktan sonra “Akşam görüşürüz.” Diyerek yanlarından ayrıldı.

“Jibit canına okuyacak.” Dedi Ezel onun arkasından bakarken.

Behrem, omuzlarını silkerek arkasına yaslandı. “Nerede kaldı?” diye homurdandı. Ezel, boşalan cips paketini çöpe atıp yanına geldiğinde “Babasından para alıyordur.” Dedi gülerek. Behrem, kaşlarını kaldırarak yere bakarken “Yirmi birine kadar bekleyecek olması ne kadar saçma değil mi?” diye sordu. Ezel de yanına gelmiş, o da ayağının ucuyla yerde bulduğu taş parçasını itekliyordu. “Kural böyle.” Dedi.

“Düşünsene,” dedi Behrem başını kaldırıp “Üç sene sonra, kendisiyle ilgili gerçekleri öğrendiği zaman acaba neler olacak?”

Ezel “Bir tepki göstereceğini sanmıyorum.” Dedi “Ama annemin kararına saygı duymaktan başka şansımızın olmadığını da biliyorum.”

Behrem “Kızacak.” Dediğinde Ezel “Hiç sanmıyorum.” Diyerek bir kolunu onun omzuna attı. Kızı kendisine doğru çekerken, Saruhan da koşarak yanlarına geldi. “Bırak lan sevgilimi,” dedi kızı kolundan tutarak kendisine çekerken “O benim.” Behrem, kollarını beline sarılıp, yüzünü boynuna gömerek gözlerini kapatırken “Hadi gidelim.” Dedi Ezel “Geç kalacağız yoksa.”

**

İlk ders arasından sonra sinirinden kuduran genç kız, sınıftan nasıl çıktığını bilmiyordu. Dün kendisine çarpan kızın, bugün okula gelmediği yetmiyormuş gibi ağzı ile burnundan yaralandığını duymak kalp atışlarını hızlandırmıştı. Çantasını eline alıp, savaşa gider gibi yürürken “Daha sık pantolon giymelisin.” Diye bağırdı çocuklardan biri.

“Kes sesini ezik!” diye tısladı Behrem ve yürümeye devam etti. Öğrencilerin çoğu, hava serin olmasına rağmen bahçeye dağılmışlardı. Kalabalığın arasından geçerken Vladimir’in aniden önüne çıkmasıyla dişlerini sıkarak çığlık attı ve “Yavaşla biraz” diyen çocuğu göğsünden iterek yürümeye devam etti. Saruhan ve Ezel’in kampüslerine girip, kafeteryalarına doğru ilerledi. Yemek yiyen ve kahkaha atanların çıkardığı gürültü beynindeki zonklamayı artırırken sevgilisini Ezel’le köşede bir masada oturmuş, etraflarında birkaç kızla sohbet ederken gördüğünde gözü karardı. Çantasını masanın ortasına attığında kızlardan bir çığlık yükseldi. Behrem onları taklit ederken “Korktunuz mu?” diye tısladı. Sonra Saruhan’a baktı.

“Dersler hakkında konuşuyorduk.” Dedi Ezel araya girerek ama Behrem ona bakma zahmetine bile girmedi.

“Aşkım ne oldu?” diye soran Saruhan ayağa kalktığında “Konuşmamız lazım.” Dedi Behrem ve hala yerlerinden kımıldamayan kızlara bakarak “Siz ucubeler neye bakıyorsunuz?” diye bağırdı “Kalksanıza!”

“Behrem!” dedi Saruhan yanına gelip, kolundan tuttuğunda. Dişlerini sıkan genç kız, çantasına uzandığı sırada bacağını masaya değdirince yüzünü buruşturdu ama duraksamadı. Saruhan’ın elinden kendisini kurtarıp, çıkışa doğru yürümeye başladı.

“Dur!” Okulun arka bahçelerine doğru yürüdüğü sırada, Saruhan önüne geçerek onu durdurdu ve “Tanrım tepeni bu kadar attıran ne?” diye sordu ve aklına gelen ilk şeyi söyledi. “Kızları mı kıskandın? Bebeğim kıskanmanı gerektirecek bir durum yok ortada.” Diyerek güldüğünde Behrem “Ayça.” Dedi.

“Ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz?” diye sordu Ezel yanlarına geldiğinde ama Behrem ona cevap vermeden Saruhan’a bakmaya devam etti. “Ayça kim?” diye soran Saruhan, Behrem’in “Dün ağzını burnunu dağıttığın kız.” Demesiyle gözlerini kısıp ona baktı. Sonra “Bir dakika, bir dakika tüm sinirinin nedeni bu mu?” diye sorup güldü.

“Bunun için mi gelip beni rezil ettin insanların içinde? O kız, hak etmişti.” Diye tıslayan Saruhan, çenesini sıkarken Behrem ona doğru bir adım atarak burnunun dibine girdi. “Senin meselen senin, benim meselem benimdir.” Dedi.

Saruhan “Saçmalıyorsun.” Dediğinde Behrem “Orantısız güç kullandın” dedi “Böyle yapınca ne olacağını sanıyorsun? Bana karşı yumuşayacaklarını ya da beni görmezden geleceklerini falan mı? Dün bir kişiydi, bugün onun gibiler bir araya gelip, başıma çorap örecekler. Bunu mu istiyorsun?” diye bağırınca Saruhan “Bir teşekkür fena olmazdı!” diye aynı tavırla karşılık verdi.

Ezel “Kendinize gelin.” Diyerek aralarına girdi “Hala sınıflarında olan insanlar var ve onlara malzeme veriyorsunuz.”

“Çoktan malzeme olduk bile.” Dedi Behrem. Gözleri yanıyordu.

Saruhan ve Ezel aynı anda “Bu da ne demek oluyor?” diye sordular ama kız cevap vermedi. “Bir daha aynı şeyi yapmayacaksın.” Dediğinde Saruhan “Seni seviyor olabilirim ama bu benimle konuşurken, bana emir verebileceğin anlamına gelmiyor. Tehlikedeysen ya da tehdit altındaysan, buna neden olan kişiyi ya da unsuru ortadan kaldırırım. Bunun için senden izin istemek gibi bir niyetim de yok!” deyince Behrem “Öyle mi?” diye sordu.

Saruhan’ın bakışları kararmıştı. Behrem bir şey daha söylese de onunla ciddi anlamda kavga edeceklerini biliyordu. “Öyle.” Dediğinde Behrem “Sence ben kendimi savunamaz mıyım?” diye sorduğunda Saruhan sesini çıkarmadı. Hepsinin bir potansiyeli vardı ve neler yapabildikleri konusunda da oldukça bilgiliydiler. “Öyle bir şey demedim.” Diyerek gözlerini kapatırken Behrem bakışlarını ondan çekerek, büyük koruluğun etrafında dolaştırdı. Kızgındı. Kırgındı. İçin için kaynayan bir öfkeyle yanıp tutuşuyordu. Günlerdir hatta haftalardır, bu insanları düşünmemeye, söylediklerini duymamaya çabalıyordu. Bunu yapıyordu çünkü her şeyin yerle bir olmasını istemiyordu. Ama şimdi… Tüm ilgi yeterince üzerinde değilmiş gibi, hızla üzerine doğru geliyordu. “Buradan nefret ediyorum.” Diye tısladı “Midemi bulandırıyorlar.” Gözünün kenarından akan iki damla yaşı hızla silerken Saruhan ona doğru bir adım atarak, elinden tuttu ve kızın bakışlarının kendisine dönmesini sağladı. Behrem, onun gözlerinin içine bakarken “O kızlardan da hoşlanmadım.” Dedi. Kalp atışları normale dönerken “O sarışın,” dedi duru bir sesle “Bir daha sana o kadar yakın oturacak olursa, sana yemin ederim kan çıkar. Canını yakarım.”

Saruhan güldü. Onun yüzünü ellerinin arasına alırken içini çekerek alnını alnına dayadı. “Kızı değil de beni mi cezalandıracaksın?” diye sorduğunda Behrem’in “Sen izin vermezsen kimse dibine o kadar girmez!” demesiyle kaşlarını çatıp ona baktı. “Kimseye izin verdiğim yok Behrem.” Dediğinde genç kız bakışlarını ondan ayırmadan, yüzünü avuçlayan ellerinin üzerine ellerini koyup ekledi “Güzel. Aksi takdirde bende bazı şeylere izin veririm”

Ezel’e bakıp, Saruhan’ın ellerinden kendisini kurtarırken “Bu da ne demek?” diye sordu Saruhan. Behrem, çantasını omzuna atarken kısa bir an göz göze geldiler. Arkasını dönüp giderken “Behrem!” diye bağırdı çocuk ama oralı olmadı. Cep telefonunu çıkarıp, Karaca’ya mesaj atarken bugün geri kalan derslere girmemeye karar verdi ve çıkışa yöneldi. Turnikelerden geçerken “Okulu mu asıyorsun?” diye seslenen Vladimir’e döndü. “Buraya okumak için mi geldin yoksa boş zamanını mı değerlendiriyorsun?” diye sordu genç kız. Çantasını turnikenin üzerine koymuş, diğer tarafta kendisine gülümseyerek bakan çocuğun gözlerinin içine bakıyordu.

“Her ikisi de.” Dedi Vladimir omuzlarını silkerek “Ama seni görebilmek için an kolladığım bir gerçek.”

Behrem “Seninle ilgilenmiyorum. Bu ilgili hallerinde haberin olsun çok itici.” Deyip dönmeye yeltenince çocuğun uzanıp kolundan tutmasıyla kaşlarını çatarak, ona baktı. Elini tutup üzerinden ittiği sırada onun “Ayrıldınız mı?” diye sormasıyla aniden gülmeye başladı.

Vladimir “Of başım döndürüyorsun.” Diyerek kaşlarını oynattığında Behrem “İşine bak.” Diyerek kapısını açan adama selam verdi.

“İşim sensin!” diye bağıran çocuğu duymazlıktan gelerek arabaya bindiğinde şoförüne bakıp “Kilid’e gidiyoruz.” Dedi.

“Geri dönecek misiniz?”

Behrem, çantasından dudak parlatıcısını çıkarırken “Hm, hayır ama senin de buraya geri dönmene gerek yok. Beni bıraktıktan sonra eve gidersin.” Dediğinde aynadan kendisine bakan adamla göz göze geldiler. Behrem gülümsedi. “Taksiye binsinler.” Diyerek arkasına yaslandı ve derin bir nefes aldı.

ARKADAŞKÇA -2 (KİLİD)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin