Bölüm 47

470 52 19
                                    


Bu mükemmel video için @Kamelya teşekkürler. 


BÖLÜM 47

"Konuşabiliyor musun?" Naz, sabahtan beri Cesur'un tepesindeydi. Başına gelenleri öğrendikten sonra siteyi ayağa kaldırmışlardı. Ailesinin bu gibi durumlara yaklaşımını çoğu zaman kaldıramıyor olsa da Cesur'un neredeyse öldürülüyor oluşuna bu kadar sessiz kalmaları sinirlerini bozuyordu. "Tatlım biraz dinlenmek ister misin?" diye soran Didem teyzesinin omzunu tutan ellerine bakarken "Cesur'a saldırdılar." Dedi.

Didem Hanım "Biliyorum."

Naz "Ve? Onu neredeyse öldürüyorlardı, bunun hiç mi önemi yok!" diye avazı çıktığınca bağırırken Cesur "Allah için..." diye fısıldadı. Yorgundu ve konuşunca canı acıyordu. "Lütfen bağırma artık."

Naz, homurdanarak Cesur'un ayak ucuna uzanınca Didem Hanım gülümseyerek kızın kuş yuvasını andıran topuzunu çekiştirip yanlarından ayrıldı. Okula gitmeyip, evde onlarla kalmayı seçen Karaca, "Annemler elbette bu durumdan hoşlanmıyorlar." Dedi "Ama ellerinden bir şey gelmiyor."

"Eski normal hayatıma dönmek istiyorum." Diye homurdandı Naz "Vücudumda çürük ya da yara görmek istemiyorum ben." Dediğinde "Sesin uzaydan bile duyuluyordur Naz." Diyen Safira, ortak evden içeri girdi. Üzerinde boğazlı, kırmızı bir kazak vardı. Ve saçlarını örmüştü. "Ne?" diyen Safira, Naz'ın "Çok hanım hanımcık gözüküyorsun" demesiyle kıkırdadı. Dün akşam hiçbir şey yaşanmamış gibi davranıyordu. "Yeni bir gün" dedi içini çekerek ardından bakışlarını Cesur'a çevirdi "Nasılsın?" diye sordu.

"İyiyim." Dedi çocuk.

Safira "İlaçlarını aldıkça daha da iyi olacaksın."

"Sende iyi gözüküyorsun." Diyen Karaca, çenesiyle kızın gözünü işaret edince Safira'nın sağ eli şişliği inen gözüne değdi. "Evet, bu sabah biraz daha iyiyim. Bastırınca hala acıyor ama birkaç güne o da geçer diye düşünüyorum." Dedikten sonra Cesur'a baktı. "Sana herhangi bir şey söylediler mi?" diye sordu.

Cesur "Kadın yaşıyor." Dedi "Yani Jibit onlar için, hatayı affetmediklerini söylemişti ama Vasya'nın yaşamasına izin vermişler gibi gözüküyor."

Safira "Onu bulacağız daha doğrusu Diyar bulacak."

"Bundan nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?" diye sordu Naz. Safira cevap vermek yerine omuzlarını silkti. Ardından "Ben biraz dışarıda dolaşacağım." Deyip yanlarından ayrılarak Nefal'in yanına gitti. Yol üstünde Behrem'i gördüğünde "Okula mı?" diye sordu.

"Tüm bu olanların üzerine kara kara düşünmek bana göre değil, öğleden sonra iki dersim var zaten. Çok geç kalmadan gelmiş olurum." Diyen Behrem "Sen nereye?" diye sorduğunda Safira "İçim sıkılıyor." Dedi "Hava kapalı, soğuk. Herkes dağılmış durumda, Nefal'in yanına uzanmaya gidiyorum." Dediğinde Behrem "Dikkatli ol." Diyerek gülümsedi. Safira, onu arkasında bırakıp Nefal'in yanına gitti. Steril kıyafetlerini giyinip, arkadaşının yatmakta olduğu odadan içeri girdiğinde derin bir nefes aldı. Bu kokudan nefret ediyordu. Usulca yatağın kenarına oturdu. Nefal'i solunum cihazından ayırmışlardı. Birkaç gündür aslında uyur haldeydi. İçini çekerek yüzündeki maskeyi aşağı indirdiğinde "Bana da birkaç doz morfin vermelerini istemeliydim" diye mırıldandı "İşe yarıyormuş gibi duruyor."

"Çişimi bir poşete yapıyorum."

Safira, kalakaldı. Yerinden kalkıp kalkamayacağını düşünürken Nefal gözlerini araladı. "Başımın ağrıdığını da bil. O ağrı kesiciler bir boka yaramıyor."

ARKADAŞKÇA -2 (KİLİD)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin