Bölüm 35

369 55 4
                                    

BÖLÜM 35

JİBİT

Odadaki herkes büyük ekrandaki resimlere ve sonrasında ortaya çıkan dosyalara bakıyor, tek kelime etmiyorlardı. Hepsinin kaşları çatıktı ve böyle bir şey beklemedikleri de aşikardı. Jibit, çenesi kasılarak resimleri yeniden açarken “Buna karışamayız.” Diyordu. Sanki yeterince dahil olmamış gibi. “Bu bizi aşar.” Son sözleri birer fısıltı şeklinde çıktı. Elindeki kumandayı evirip çevirerek ayağa kalktığında, Âtıl başını çevirerek ona baktı. Jibit, şu anda neyin içine girdiğinden emin değildi.

“Buraya kadar gelmekle girmiş sayılıyorsun.” Diyen Poyraz Bey’in sesiyle başını sallarken “Peki kadını ne yapacağız?” diye sordu. Dosyada yazan bir isim vardı ve kızın ona teslim edilmesi gerektiğini net bir şekilde belirtmişlerdi. Jibit kaşlarını çatarak çenesini kaşıdığı sırada, odanın kapısı çalınarak tüm dikkatleri bir anda üzerine çekti. İçerisi vahşi hayvanlarla dolu bir kafesti ve kapıyı açtıklarında avının üzerlerine atlamaya hazır bir halde bekliyorlardı. Âtıl, silahını kontrol ederek kapıya doğru ilerlediği sırada Ateş Bey ve Tibet de onun hemen sağ ve solundaki yerini aldılar. Onların arkasında sanki bir çemberin etrafındaymışçasına duran üçlü vardı. Kılıç, Sansar ve Kartal. Jibit ise onların hemen arkasında. Korunması gereken nadide bir parçaymışçasına etrafına adamlar tarafından etten bir duvar örülmüştü. Otel görevlisinin sesini duyduklarında derin bir nefes aldılar ancak gardlarını düşürmediler. Çok klişeydi belki ama tüm operasyonlar her zaman en basit şekilde yürürdü. Bu yüzden Âtıl kapıyı açtığında diğerleri yerlerini korumaya devam ettiler. Üzerinde görevli üniforması olmasına rağmen Âtıl adamdan masayı devralırken olabildiğince normal görünmeye çalıştı. Kapıyı arkasından kapatır kapatmaz, silahlı elini dudaklarına götürerek beklemelerini söyledi ve Bora’nın yanlarına gelerek elindeki cihazla masanın her tarafını taramasını izlediler.

“Temiz.” Diyen Bora içini çekip yemek tabaklarına doğru hamle yapınca Âtıl “Dokunma” diyerek eline vurdu ve silahını beline koyduktan sonra içi boş kadehlerden birini eline alarak ışığa doğru tuttu.

“Ne yapıyorsun?” diye sordu Bora.

“Zehir var mı yok mu onu kontrol ediyor.” Diyen Jibit, adamların arasından geçerek yanlarına gelirken Bora “İyi de bunu bu şekilde anlayamaz ki.” Diye homurdandı.

“Dayım adına zehir bilimleri verdiği konuda ustadır. Neredeyse tüm boş vakitlerimi onun ve Sena Kohen’in yanında geçirdim.” Diyen Âtıl “Temiz ama dokunmayalım.” Diyerek parmaklarına baktı.

Bora “O kadın da kimyager ama her şey hakkında bilgisi var.” Diye homurdanınca Ateş Bey “Az laf çok iş gözlüklü.” Diyerek aralarına girdi. Âtıl, masayı odanın bir köşesine yasladıktan hemen sonra “Odalarda kamera sistemi var” dedi “Buradan çıkmadan önce tüm görüntüleri silmekte fayda var.”

Anıl Bey, ekrandaki numarayı bir kâğıda yazarken “Bu adamı ne zaman arıyoruz?” diye sordu. Başını çevirip ayakta dikilen arkadaşlarına baktıktan sonra “Ve Âtıl haklı. Bizim burada olduğumuzu kimse bilmemeli. Yeniden başımızın ağrımasını istemiyorum.” Deyip yüzünü buruşturunca Jibit “Ben arayacağım.” Diyerek yanına geldi. Kâğıdı elinden alırken “Buna dahil olan benim ve sorumlulukta bana ait.”

“Sen sadece bir iyilik yaptın.” Dedi Doruk Bey “Altından böyle bir şey çıkacağını bilemezdin.”

Ateş Bey “O haklı.”

Jibit “Daha iyi araştırabilirdim ama umursamadım. Bu işin daha fazla büyümemesi için, Bilge Han’ı ait olduğu yere göndermem gerekiyor.” Diyerek derin bir nefes alırken Âtıl “Öyle bir kadının böyle bir geçmişe ve hayata dahil olmasını aklım almıyor. Dahası ait olduğu yer, burası.”

ARKADAŞKÇA -2 (KİLİD)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin