Genç kız elindeki mektupla koşarak gidiyordu arkadaşının yanına. Sevdiği adam askere gideli yirmi gün olmuştu ve ona vereceği harika bir haber vardı, o yüzden bu mektubu çok acil ona ulaştırması lazımdı. Sevdiğinin de haberi alır almaz özel izin kullanarak gelmesi ve evlenmeleri gerekiyordu, hemde bir an önce...
Arkadaşı sevdiği adamın kız kardeşiydi, onun aracılığı ile yolluyordu mektuplarını. Yıllardır aynı sitede oturuyorlardı. Uzun süredir tanıyordu onları.
Evlerinin önüne geldiğinde gördüğü arabalarla durakladı. Sonra bahçeden içeri baktığında evin ikinci katından aşağı kadar sarkıtılan Türk Bayrağını gördü. Yutkunarak bir iki adım daha attı, her an düşebilirdi ve korkudan ölüyordu. Ambulanslar, askeri ve sivil araçlar... Evin önü mahşer yeri gibiydi ve kalabalıktı.Ömrüm “Ne olmuş burada?” diye yanında duran bir kadına zar zor sorabildi.
“Oğulları askerdeymiş, şehit olmuş. Şimdi haberi geldi, tüm aile fenalaştı tabi...” ...Ömrüm kadının diğer anlattıklarını duymuyordu artık. Elleri ile kulaklarını kapadı önce. Yalandı, duymamıştı öyle bir şey, inanası gelmiyordu. Yavaş adımlarla geri geri gitti. Başını sağa sola sallayarak elini ağzına bastırıp, bir süre gözyaşlarını tutmaya çalıştı. Ama boşa bir çabaydı. Dayanamayıp duvarın dibine çöktü ve elini karnına koyarak hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.
Sevdiği adam, ömrü boyunca yaşayacağı tüm mutlulukların tek sebebi şehit olmuştu... Peki şimdi o nasıl yaşayacaktı? Onsuz nasıl nefes alacaktı? Dahası, ailesine karnındaki bebeği nasıl açıklayacaktı? Yapamazdı... O olmadan bunca şeye katlanamazdı.
Zaten açıklasa babası da abileri de onu yaşatmazdı. Ya abilerinin elinde ölecekti ya da babasının...
Ya da...Bir mektup yazdı... Her satırında, her kelimesinde gözyaşları olan bir mektup, bu dünyaya ve ailesine veda eden bir mektup...
Sonra da onu yatağına bırakıp, evden ayrıldı. Dakikalarca, saatlerce yürüdü. En son adamın ikisi için yaptığı, ilk kez birlikte oldukları kulübeye geldi. Elinde sürüklediği iple etrafına dönerek hatıraları canlandırdı gözlerinde. Sanki adamın kahkahaları kulaklarında çınlıyordu. ‘Seni çok seviyorum kızım ben’ cümlesini hafızasından silemiyordu.“Senin olduğum yerde sana geliyorum sevgilim...”
Kulübenin yanındaki ağaca ipi sağlam bir şekilde bağlayarak, altına evden çıkardığı sandalyeyi koydu. Üstüne çıkarken aklında bir tek sevdiği adama kavuşma düşüncesi vardı. İpi yavaşça boynuna geçirdi. Gözlerini huzurla yumdu. “Sana söz vermiştim, ya seninle ya da hiç kimse... Ben seninle olmayı seçiyorum,” diyerek sandalyeyi ayağı ile itti...???
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EDA ŞAHİNOĞLU HİKAYE TANITIMLARI (M.S.Y.)
ParanormalEDA ŞAHİNOĞLU HİKAYE TANITIMLARI... BÜYÜK SEVDALARIN TARİFSİZ DUYGULARIN ATEŞLE DANS EDEN TUTKULARIN İNKAR EDİLEN İNATÇI AŞKLARIN MUTLU SONLARLA SÜSLENMİŞ HİKAYELERİNİN ADRESİ... *Henüz başlamamış olan seri ve kitapların tanıtımları bulunmaktadır. S...