🌠İKİNCİ ŞANS SERİSİ🌠 BİR AYRILIK MASALI - ALINTI II

609 123 24
                                    

“Fatoş!” diye annesinin ceketini çekiştirdi çocuk.
“Efendim zeytinli böreğim!” dedi kadın her zaman girdiği pastanede sıra beklerken. Önündeki sırada ilerlemiyordu sanki.
“Fatoş bak popiş kek!” derken vitrindeki pofuduk keki gösterdi.
Öndeki adam duyduğu şeyle arkaya dönüp önce kadına, sonra oğluna, sonra kendi arkasına bakıp kaşlarını çatınca, kadın oğlunu kollarının arasına alıp, gülümsemeye çalışarak “Pofuduk keki gösteriyordu, sizin şeyle yani sizle bir ilgisi yok,” diye mırıldandı adama.


Adam bir tek başını sallayıp öne döndü ve karşıdaki çalışana, “Bir sade filtre kahve,” dedi.
Kadın ise oğluna bakıp, “Selim!” diye inledi. “Elalemin poposunun önünde popiş kek, denir mi oğlum? Sanki adamın gö-yani totosundan bahseder gibi. Aaa!” sonra adamın kalçasına baktı, “Hayır, pofuduk da değil taş mübarek, neden üstüne alındı ki?” dedi kendi kendine.
“Ne yaptım şimdi ben ya?”

“Tamam yok bir şey. Hadi sen okula ben işe geç kalacağız. Sana bir kek bana da kahvemizi alalım, gidelim,” demişti ki adam dönüp kendi kahvesini uzattı.
“Eğer tercihiniz sade filtre kahveyse, benimkini alabilirsiniz. Benim geç kalacağım bir iş ya da yer yok.”
Kadın anlamıyormuş gibi bakarken adam satıcı kıza dönüp, “Şu totolu keklerden de alabilir miyiz bir tane-” demişti ki küçük çocuk onu düzeltti.
“Popiş kek.”
“Pardon popiş kek,” diye değiştirdi.

Kadın “Teşekkür ederim,” derken adamın ciddi ifadesi onu germişti. Dahası keskin, insanın içini delen bakışları da tüm bedenini titretmişti baştan aşağı. Cüzdanından para çıkaracağı an adam engel oldu.
“Gerek yok, işe geç kalmayın.”
“Ay olur mu?”
“Lütfen!” dedi kesin bir dille. “Önemli değil. Alt tarafı bir kahve ile kek. İyi günler.”

Bir insanda bir mimik, bir tebessüm olmaz mı ki? Ne değişik biriydi bu öyle.
“Oldu, tekrardan teşekkür ederiz.”
“Rica ederim,” diye mırıldandı. Kadın çocuğunun elini tutup pastaneden çıkarken uzun bir süre arkalarından baktı ve yeniden siparişini vermek üzere önüne döndü.

-*-
Hayat sevinci ailesi yüzünden tükenmiş, sert, duygusuz ve dibe vurmuş bir adamdı Orhan Hancızade. Oysa Fatma öyle değildi. Oğluyla küçücük hayatlarında mutlu, mücadeleci ve hayat dolu bir kadındı. Daha on sekiz yaşındaydı anne olduğunda. Hamile kaldığını öğrenen sevgilisi önce terk etti onu, sonra ailesi kapıya koydu Fatma’yı... Bu hayatta tüm kapılar yüzüne bir bir kapandığında çocuktu henüz o... Yaptığı bir hata ona çok büyük bedeller ödetmişti. Her şeyini elinden almıştı. Çocukluğunu, gençliğini, ailesini... Dahası gelecek için kurduğu hayallerini...


Ağladığında sarılacağı bir anne kucağı arıyordu, ama tek başınaydı. Mutlu olduğunda anlatacağı bir sıcak bakış arıyordu, ama kimseler yoktu yanında. Sevildiğini hissedeceği, üşüdüğünde onu ısıtacağı birini istiyordu, ama yapayalnızdı işte...
En sonunda oğlunu verdiler kucağına. İşte o anda her şey değişmişti. Fatma yeniden gülümsemeye başlamıştı. Oğlunun her ‘Fatoş’ deyişinde yeniden doğmuştu.
Ve...
Asıl o zaman başladı mücadelesi...
Savaşı...
Ve oğluyla kurduğu hayatın zorluğuna rağmen mutluluğu...

“Ben bu hayata senin annen olmak için geldim, sende beni mutlu etmek için bana gönderildin. Hoşgeldin Selim’im, hayatıma hoşgeldin...”

EDA ŞAHİNOĞLU HİKAYE TANITIMLARI (M.S.Y.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin