🌅IŞIK SERİSİ 🌅 AYNI YAĞMURUN ALTINDA * ALINTI II

656 137 78
                                    

Diğer çiftlerimizle de tanışalım mı? :) Piç kurusu Çağatay ile Yürüyen hesap makinesi kızımız Kiraz Tanem sizlerle :)

-*-
Çağatay hızla girdiği güvenlik odasına sordu, “Yakalayabildiniz mi bir şey?”
“Hayır henüz bakamadık Çağatay bey. Bugün bir iki yerde sorun var, onlara bakıyoruz. Sonra hemen ilgileneceğim.”
“Bu iş acil demiştim Mehmet bey, neden önemsenmiyor!” diye bağırdı. “Tamam bana ver kayıtları, boşum bugün, ben bakarım. Kimmiş şu dosyayı çalan hırsız, bulalım bakalım,” dedi sinirle ellerini cebine sokarak. “Hayır anlamıyorum, asansörde kamera olduğunu bile bile kim buna cesaret edebilir?”


Arkadan içeri giren kardeşi “Asansörde kamera olduğunu bilmeyen biri tabi ki,” dedi ukala bir gülümseme ile. “Yani dışarıdan biri.”
Çağatay arkasına bakıp, “Günaydın,” diyerek kardeşinin sırtına vurdu.
“Günaydın abi, asistanının burada olduğunu söyledi de. Ben yola çıkıyorum, haber vereyim dedim. Bulunamadı mı projeyi çalan kişi?”

“Hayır, bulamadık henüz.” Sonra sinirle ellerini yana açtı, “Daha doğrusu bakamamış arkadaşlar henüz.”
“Asansörde çalındığına emin misin peki?”
“O dosya çantamdaydı Meriç, tüm gün yanımda gezdirdim ve o asansöre kaç kere bindim bilmiyorum. Dün koridordaki kayıtlara bakıldı, bir şey çıkmadı!” diye sinirle tısladı.

“Bu kadar asabi olma abiciğim, kızlar sempatik ve relax adamları sever. Sonra o muhasebe departmanındaki yeni kız seninle yemeğe çıkmıyor diye ağlıyorsun bak. Adı neydi, hah, Kiraz Tanem.”
Çağatay ona ters ters baktı, “Ağladığım falan yok gerizekalı kardeşim. Hırs yaptım diyelim. Eninde sonunda o yemeğe benimle çıkacak o ukala yürüyen hesap makinesi. Tanem deyip de durma kıza!” annesi de başka isim yokmuş gibi Kiraz Tanem koymuştu ismini!

Meriç kahkaha atarken, “Lan bir ‘hayır’ kelimesi bir insana ancak bu kadar girer,” dedi. “Hayır, hep bunlar geçmişin izleri. O kıçını çok kaldırmış kızlar, iki hayır alsaydın bunlar olmazdı. Bünye alışık değil tabi.”
“Sen köye gidip köylü kızı toplasana, benimle uğraşma hadi!” dedi sinirle. Yeterince gergindi zaten.

“Tamam çıktım çıktım.” Sonra eliyle dudaklarını gösterdi, “Azıcık gülümse! Görüşürüz.”
“Ya sabır, defol git Meriç!”
Meriç çıkınca güvenlik de bir önceki günün kayıtlarını adama uzattı, “Buyurun Çağatay bey.”
“Tamam teşekkürler.”

*

Bir saatin sonunda gözlerini ovuşturup esnedi. Kahvesini yudumlarken “Of, ne sıkıcıymış ya!” diye mırıldanıp, hızlandırılmış kayıtlara bakmaya devam etti. Kendisinin bindiği saatlerde durduruyor, normal hızında izliyordu. Ama henüz bir şey bulamamıştı. Çıkış saatine kadar gelmişti. En son çıkanlardan biri kendisiydi ve asansörde tek olmadığından emindi.

Ama gözüne takılan kişi ve manzara ile “Bu ne yapıyor lan asansörde?” diye inledi ve başa çekip normal hızına getirdi. Bu muhasebe departmanına yeni aldığı Kiraz Tanem Özgen’di. Günlerdir peşindeydi kızın, onu yemeğe davet etmiş, kızın ona hayır demesi de onu çok pis bozmuş ve kızı takıntı haline getirmişti. Elindeki bu kayıt onun çok işine yarayacaktı.
Bir daha başa çekip izlerken sırıtıyordu, “Vay asansör sapığı vay...” anlaşılan kız asansörde kamera olduğunun farkında değildi. Yoksa asla üzerindeki gömleği çıkarıp başka bir üst giymezdi. “Siyah sutyen, en sevdiğim,” diye mırıldandı ve sadece o görüntüyü telefonuna aktarıp hızla yerinden kalkıp aşağı indi. “Şimdi görürsün sen yürüyen hesap makinesi.”

*

Kiraz her zamanki gibi hesaplara boğulmuştu. Kafasından yaptığı hesaplar sayesinde işleri çok kolaylaşıyordu ama bu seferde her şey ona soruluyor, işleri yoğunlaşıyordu. Aynı şuan gibi. Dünkü gibi geç kalmasa bari.
Önüne koyulan telefonla başını kaldırıp adama baktı, “Buyurun Çağatay bey, yine ne var?”
Çağatay kızın masasına kalçasını koyup oturdu ve piç bir sırıtma ile kıza “Akşam yemeğe ne dersin?” diye sordu.
“Çağatay bey, sözlüğünüzde hayır kelimesinin anlamı yok sanırım, ben size anlatayım.”
“Anlat bakalım, heyecanlı oluyor.”

Kiraz bu adama sinir oluyordu. Tam bir pislik, ukala ve şımarık adamın tekiydi. Hayır, patronu ile çıkmayacaktı. Onun prensipleri vardı. Hiç kardeşine çekmemişti hiç. Oysa Meriç bey ne kadar efendi biriydi.
“Bir, ben patronlarımla yemeğe falan çıkmam, prensip meselesi.”
“Prensibini yesinler senin, ee?”

“İki, ben sizin gibi çapkın, ukala, kendini beğenmiş, ego budalası biriyle asla yemeğe de sinemaya da hatta şu koridora bile çıkmam. Bu da kişilik meselesi.”
“Kişiliğini sevsinler, ee?”
“Üç, sizden hoşlanmıyorum. Tipim değilsiniz, bu da zevk meselesi.”
“Zevkini becer-tövbe ya Rabbim,” dedi sakin olmaya çalışarak. Tipi değilmişim, diye geçirdi içinden. “Tipin nasılmış seni? Anlamadım, neyimi beğenmiyorsun?”

“Tarzınızı. Bu ukalalığınızı. Kendinizi dünyanın merkezi sanmanızı. Kontrolü sürekli elinizde tutmaya çalışmanızı ve en önemlisi karşınızdakinin kararlarına saygınızın olmamasını.”
Çağatay alayla güldü, “Saçma. Sadece inat ediyorsun, ona sinirleniyorum.” Telefonunu gösterdi, “Burada ne var biliyor musun?”
“Ne?”

Sırıttı, “Dün asansörde yeni projem çalınmış ve bende asansörün kamera kayıtlarına bakarken bir bakalım ne gördüm?”
Kiraz yutkundu. “Ne? Ne? Ne asansörü? Asansörde kamera mı var?” diye inledi. “Böyle saçmalık mı olur?”
“Güzelim burası şirket, her yerde kamera var,” dedi köşeleri göstererek.
“Ya tamam, buraları biliyorum. Ama... Asansör saçma. Yani orası-”

“Sonuçta bak, senin gibi düşünen biri daha orada evraklarımı çalmış -ki iyi ki kamera varmış, bakıyoruz. Ama şansa bak onu ararken seni buldum,” dedi ve telefonundan görüntüyü başlattı.
Kız izlerken gözleri kocaman açılmıştı. Lanet olsun, arkadaşı onu aşağıda bekliyordu, akşam garson olarak çalıştığı kafeye geç kalmıştı, o yüzden koridorun ta sonundaki lavaboya giderek zaman kaybetmek istememişti, üzerindeki gömlekle de gidemeyeceği için hızlıca onu çıkarmış, normal tişörtünü giymişti. Geçimini sağlamak için iki işte birden çalışıyordu ve akşamları o yüzden de boş olmuyordu. Bunu da buradakilerden saklıyordu ne yazık ki...

Tam eline telefonu alacaktı silmek için ama Çağatay ondan önce davranıp, “Iıı ıııı... Cıs! O benim,” dedi sırıtarak.
“Saçmalama, sapık mısın sen ya? Sil şunu!”
“Asansörde soyunan sensin, ben görünce mi sapık oluyorum?” dedi kendini göstererek. “Çok saçma!”
“Acelem vardı!” diye inledi. “Siler misin şunu?” sesini fazla yükseltemiyordu da. Etrafa bakınıp duruyordu, adamın sürekli buraya gelmesi zaten herkesin dikkatini çekmişti ve dedikodusu bile dönüyor olabilirdi.

“Akşam yemekte neden olmasın, silerim tabi. Tam sekizde alırım seni.” Kız bir şey diyecekti ki, onu işaret parmağı ile susturdu, “Üstünü değiştireceğin zaman bir dahakine odamı kullanabilirsin, benim için hiçbir sakıncası yok. Bu arada merak etme, güvenlikten sileceğim bu görüntüleri, sadece bana özel kalacak,” dedi telefonunu sallayarak. Sonra kızı süzdü, ardından da, “Siyah tenine çok yakışmış, bayıldım,” diye fısıldayıp, kızın yanından ayrıldı.
Kiraz ise elini sertçe masaya vurdu, “Lanet olsun adi piç kurusu!”

AYNI YAĞMURUN ALTINDA... yakında...

Farklı dünyaların insanlarının hikayesi...

EDA ŞAHİNOĞLU HİKAYE TANITIMLARI (M.S.Y.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin