"Hay sana motor diyenin ta anasını avradını sülalesinin köküne sik soksunlar!" diye bağırıp pembe motorun tekerine tekme attı. "Pembe motor mu olurmuş zaten!" etrafına bakıp dudaklarını büzdü, "Lan buradan domuz geçer ancak, nereden taksi bulacağım." Sonra başını salladı, "Al sana telefonsuz hayat, iletişimsiz tatil Tutku, al! Al da bir yerlerine sok. Sik gibi kalırsın ortada böyle! Hayır, Allah'ın İtalya'sının unutulmuş bir kasabasının ıssız yolunda nereden bulacağım ben şimdi şehre gidecek bir binek?" ofladı.
Tam o sırada karşıdan gelen arabayı fark edip, gözlerini kocaman açtı. "Aha! Vallahi bir binek geldi," deyip yolun ortasına atladı ve ellerini aşağı yukarı yanlara açıp sallayarak zıplamaya başladı.
Genç adam yolun ortasında garip hareketler yapan kızı görünce kaşlarını çattı ve aniden frene basarak camı açtı ve mükemmel İtalyancasıyla, "Nasıl yardımcı olabilirim?" diye sordu.
"Ah bir taş! Maşallah!" dedi Türkçeyle, ama adama İngilizce cevap verdi. İtalyancası çok da iyi değildi, "İngilizce biliyor musunuz?"
Adam yeniden "Evet," dedi gülerek.
"Ee tabi böyle değerli bir taş olunca, dört dörtlük olunuyor. Hangi ana doğurdu da sokağa saldı seni acaba?" Ve İngilizce olarak derdini söyledi, "Şimdi benim motorum bozuldu da, şehre kadar gidiyorsanız, beni de götürür müsünüz diyecektim. Ya da telefonunuzdan arasam, bir çekici -hoş senden çekisini nerede bulacaksam? (Türkçe)- ya da taksi çağırsanız?"
Adam etrafına bakındı, "Buraya çekici en az üç saatte gelir, o zamana kadar hava kararır. Ayrıca taksi kesinlikle gelmez. Gelse de sizi soyar. İsterseniz ben bırakayım sizi ama motorunuza ne yapabilirim bilemiyorum."
Tutku arkasına baktı, "Ya boşver motoru. Benim değil zaten. Ararım, buradan alırlar. Siz beni merkezde kaldığım otele bırakırsanız. Hatta merkeze bıraksanız da yeter."
"Tabi, buyurun," dedi adam çok kibar bir şekilde.
"Salon beyefendisi çıktı bu da iyi mi?" arabaya binip emniyet kemerini takmak için çekmişti ki, kemer takılmış gelmiyordu, "Hay senin ta amına sokayım, gelsene lan?"
Adam eğilip yardım etmek isterken Tutku refleksle adama dönmüş ve kafa kafaya çarpışmışlardı. Bu sefer adam "Oww!" diye bir nida çıkarırken, kız "Has siktir!" dedi kafasını tutarak ve genç adam yeniden eğilip kemerini taktı kızın.
Tutku burnuna gelen kokuyla gözlerini yumdu ve "Anasını avradını, afrodizyak havuzuna mı düşürdüler seni nedir yani?" diye mırıldanınca adam ona kaşlarını çatarak baktı ama bir şey demeden yerine geçti.
Tutku elini uzattı, "Bu arada adım Tutku."
"Deniz," dedi o da kızın elini sıkarak ve gaza bastı.
"Hımm, Denis, Amerikan falan mısın?"
Adam kızın neler yumurtlayacağını dahası daha neler neler sayacağını merak ettiğinden bozmadan, "Sayılır," dedi. "Babam Amerikan. Amerika'da bir üniversitede rektör. Annem ise büyük bir hastanenin baş hekimi."
"Hey anam hey, aileye gel. Kültür şelalesi maşallah." Sonra gülümsedi, "Ben Türküm," deyince adam kaşlarını kaldırdı.
"Vay, hiç anlamadım Türk olduğunu," dedi İngilizce ile alayla karışık.
"Demek Türkçe hiç bilmiyorsunuz. Neyse canım her güzelin bir kusuru olur." Sonra devam etti, "Babamın amcamla ortak şirketleri var. Annem de bir müzik okulunda müdür. Aynı zamanda da dört ortaktan birisi. Ben de..." dedi e'yi uzatarak, "Bir mekanı işletiyorum. Canlı müzik çalan. Kuzenlerim var, Selin ile Çağrı, Derin ile Koray onlar da hafta sonları orada canlı müzik yapıyorlar. Ve ben bütün bunları sana neden anlatıyorum bilemedim."
Adam güldü, "İnan bende bilmiyorum," deyip kızın gözlerinin içine baktı. Adının hakkını sonuna kadar veriyordu.
"Ya telefonunu kullanabilir miyim?" diye yine İngilizce ile sordu.
"Tabi," dedi yandaki telefonu kıza uzatarak.
"Ama uygulamadan arayacağım için önce kaydetmem lazım."
"Rahatına bak."
Tutku rehbere annesinin telefonunu kaydedip, hemen aradı ve ikinci çalışta açıldı. "Anne?"
"Tutku!" dedi Alev elini kalbine koyarak. "Ah çok şükür iyisin. Üç saat önce aramalıydın. Oteli arıyoruz yoksun. Neredesin Allah aşkına?"
Tutku yandaki adama baktı ve şeytanca sırıttı, nasılsa Türkçe bilmiyordu, diye söylendi içinden. "İtalya'dayım anne ve inanamayacaksın ama yüzde yüz Amerikan bineği ile birlikte İtalya turu atıyorum şuanda," dedi kıkırdayarak.
Alev arkasındaki kocasına bakıp, gülümsemeye çalıştı ve ona, "Kızım, kızımız iyiymiş çok şükür. Ayağa takılıp, kayaya çarpmış, binekle otele dönüyormuş," dedi ve yeniden kızına döndü, "Bebeğim o domuz eti olmasın, her bulduğun eti böyle yememelisin. Sonra midene dokunmasın. Kalp var bak adamda."
Tutku krizlere giriyordu, "Ay anne yemeyeceğim adamı, öylesine takılıyoruz işte. Ama aramızda kalsın, taş mübarek taş!"
"O taş kafana-" demişti ki Efe karısına dönüp bakınca hemen yumuşadı sesi. "Allah korusun bebeğim, İtalya taşlık şehir. Maazallah kafana düşüp oradan kalbine değerse baban ne yapar sonra."
"Ay anne, ben sizin gibi aşk böceği değilim, endişe etme, neyse onu boşver. Ben otele geldim, sonra görüşürüz. Ararım ben seni." Adama da İngilizce ile "Hah otel burası," dedi.
Araba durunca kız ona döndü, "Seninle tanışmak güzeldi Denis," diye İngilizce söylediği şeyin cevabını hiç beklemediği bir şekilde aldı.
"Seninle de öyle bineklerin efendisi ve ben yüzde elli Amerikan'ım. Yüzde ellimin nereye ait olduğumu söylememe gerek yok sanırım," dedi Türkçeyle.
???
Çok istenildi ve yazıldı...
AŞK'4. SANİYE VE KOR GİBİ YAKTIN'IN ÇOCUKLARI GELİYOR...AŞKIN ÇOCUKLARI SERİSİ TUTKU'NUN DENİZ'İ YAKINDA...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EDA ŞAHİNOĞLU HİKAYE TANITIMLARI (M.S.Y.)
ParanormalEDA ŞAHİNOĞLU HİKAYE TANITIMLARI... BÜYÜK SEVDALARIN TARİFSİZ DUYGULARIN ATEŞLE DANS EDEN TUTKULARIN İNKAR EDİLEN İNATÇI AŞKLARIN MUTLU SONLARLA SÜSLENMİŞ HİKAYELERİNİN ADRESİ... *Henüz başlamamış olan seri ve kitapların tanıtımları bulunmaktadır. S...