19.Bölüm: Ölümün Nefesi

416 39 3
                                    

Shu bir dağın en tepesinde oturuyordu, gözlerinin önünde başkent vardı. Derin bir nefes aldı hava kararmıştı. "Şimdi gitmek isterdim ama beklentiyi arttırmak lazım ehehe..." Shu kendi kendine düşündükten sonra algısını etrafına saldı. Herhangi bir tehlike yoktu.

Beyaz odaya girmek için bir ağacın altına uzandı. Bir yandan da algısını etrafa yayıyordu.

Shu beyaz odaya girdikten sonra talim yapıcaktı ama aklına gelen şeyle durdu. Depolama yüzüğünden mağarada ona verilen kılıcı çıkardı.

Shu kılıcı çıkardıktan sonra nostaljik şekilde kılıca baktı. Kullanmayalı yedi yıl olmuştu.
"Shu çabuk Soğuk Tanrı'nın asasını çıkar, çabuk!!" Nish'in neden bu kadar heyecanlı olduğunu anlamadı ama aksine hareket etmeye de cesaret edemedi.

Shu asayı çıkardıktan sonra sol elinde kılıç sağ elinde ise asa duruyordu. Bir süre sonra iki elinden de parıltı çıktı.

"Neler oluyor?" Shu bir şeylerin garip olduğunu anlamıştı. "Kılıç ve asa sanki birleşiyormuş gibi hissediyorum..."
Gözlerinin önünde olan olaya anlayamamış vaziyette bakmaya devam ediyordu.

"Ölümün kılıcı ve ben yani Soğuk Tanrı'nın Asası ezelden beri dostuz. Soğuk Tanrı bizi birleşmiş şekilde kullanırdı. Neler yapabildiğini tahmin bile edemezsin. Ama bu kılıçta bir şeyler eksik nedense Arshin'in varlığını hissedemiyorum... Sanırım daha fazla ruhu bu duruma dayanamadı..."

Shu Nish'in konuşmasından sonra bütün olanları anlamıştı. "Kılıç ve asayı üst üste koy daha sonra ikisi arasında enerji köprüsü kur bu ikisini bağlamak için yeterli olacaktır."

Shu, Nish'in konuşmasından sonra dediklerini yapmaya başladı. Kılıç ve asayı üst üste koymaya çalıştı ama bu sandığından daha zordu. "Lanet olsun birbirini hem çekip hem de iten bir şey ilk defa görüyorum!" Shu'nun zorlandığı her halinden belliydi.

Shu beyaz odada 3 saat geçirdi ama hala kılıç ve asayı birleştiremedi hatta ilk baştaki gibi duruyordu hiçbir ilerleme kaydetmemişti.

"Sanırım bu iş güç işi değil. Daha farklı bakmalıyım..." Shu en sonunda pes edip olduğu yere oturdu lotus pozisyonuna geçtikten sonra zihnini boşalttı.

"Nasıl birleştirebilirim. Sanırım birleşmeleri için anlayış kazanmam gerekiyor ama nasıl?" Shu zihninde kendine yüzlerce soru sordu. Bir süre daha düşünmeye devam ettikten sonra gözleri heycanla açıldı.

"İki el tek beden..." Shu'nun mırıldanmasının ardından iki elinde de muazzam bir parlama belirdi. Shu gözlerini kapatmak zorunda kalmıştı.

İki elini birbirine yakınlaştırdı, ellerini hareket ettirir ettirmez muazzam bir çekim gücü ortaya çıktı. Shu işi yavaştan almayı düşünüyordu ama açığa çıkan çekim gücüne karşı koyamadı.

Kılıç ve asayı birleştirdikten sonra bu sefer parlaklık dış dünyaya da vurmuştu. Uzaktan bakanlar dağın tepesinde ki büyük parıltıyı görmüştü. Bazı ölümlü köylerinde oluşan düşüncelere göre tanrı'nın lütfu yer yüzüne inmişti.

Bu sırada Shu gözünün önünde gerçekleşen olaya şaşkınlık ile bakıyordu. Kılıç ve asa arasında enerjisi ile köprü kurdu. İkisini de daha da birbirine yaklaştırdıktan sonra Shu yeni kılıca bakmak için gözlerini açıcaktı ki beyaz odadan dışarıya atıldı.

Sağ elinde ki yeni kılıca bakmak istedi ama dehşet verici bir şekilde parlıyordu. Dağın bütün tepesine sanki güneş vurmuş gibiydi aydınlanmıştı. Tabi ki bu bazı kişilerin dikkatini çekmişti.

Kanlı Yolun İziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin