Gökyüzüne yükselen acı ve ölüm dolu çığlıklar günler sonra son bulmuştu. Shu bütün algısını Soğuk Çiçek ve Altın Yol İmparatorluğuna saldığında herhangi bir tehlike sezmedi.
"Bunları alın, hızla iyileşmeniz lazım. Bir süre uzaklarda olacağım!" dedi Shu ve elini boşlukta salladı. Arkasında duran herkesin elinde pirinç tanesinden biraz daha büyük haplar belirmişti.
"Yüce Majesteleri her zamanki gibi bonkör!" dedi grubun en önündeki kişi. Aynı zamanda bu kişi Altın Yol İmparatorluğu'nun görünürdeki imparatoruydu.
Shu hiçbir şey demeden ortadan kayboldu. Soğuk Çiçek İmparatorluğunun başkentinde, sarayın önünde ortaya çıktı. Önündeki bariyeri görmezden gelip yürümeye devam etti.
"Menna!" diye seslendi Shu.
Menna hemen önünde ortaya çıkmıştı. Birkaç adım atıp Shu'nun boynuna sarıldı. Shu'ya sonuna kadar güveniyor olsa da kendini onun için endişelenmekten alıkoyamıyordu.
"Zamanı geldi, bir süre ortalıkta olmayacağım. Yokluğumda Peleus sizi ve Altın Yol'u koruyacak. Bu tehlikeli durumda terk etmek istemiyorum fakat kendi rızamla gitmezsem bu sefer zorla götürüleceğim."
Menna'nın gözleri hüzün ile dolmuştu. Shu elli yılda bir giderdi ve bir aydan kısa sürede asla geri dönmezdi.
"Gitmeni istemiyorum ama... Buna mecbursun, farkındayım." Menna'nın hüzünlü sesi Shu'nun yüreğine dokunsa da belli etmedi. "Endişelenmene gerek yok en kısa sürede döneceğim, her zaman yaptığım gibi!" dedi. Menna'nın dudaklarını kendinikiler ile örttükten sonra birkaç dakika boyunca sarıldılar.
Sonunda ayrıldıklarında Shu yüzünde büyük bir gülümseme ile Menna'ya baktı ve hızla gökyüzüne fırladı. Atmosferin dışındaydı, bulunduğu konumdan sonsuz evreni görebiliyordu, bu görüntü çocukluğundan beri ona her zaman huzur vermişti.
"Peleus..." dedi kısık bir sesle. Shu'nun bulunduğu gezegenin karşısındaki orta boyutlu kara delik sarsıldı.
İçinden boyutu gezegenlerden bile büyük yeşim pullu bir ejderha ortaya çıktı. Kuyruğu bile çevresinde bulunan birkaç gezegenden daha büyüktü. Yirmi bin AU'dan daha büyüktü. (AU = astronomik birim)
(1 AU ortalama 10¹¹ metreden biraz daha uzun. Gerisini siz hayal edin artık.)
Peleus büyük bir kükreme ile Shu'ya doğru ilerlerken hızı da muazzamdı aradan geçen yıllar içinde Shu'yla beraber o da fazlasıyla güçlenmişti.
Kripto Riken, Peleus'un ısrarlarına dayanamayıp onu da Shu ile beraber göndermişti. Fakat göndermeden önce tabii ki bir yeterlilik sınavına girmişti. Sınavı geçtiği anda Kripto Riken'in hazırladığı büyü ile direkt olarak Shu'nun yanına gidebilmişti.
Peleus büyük bir ihtişamla beraber Shu'nun önüne geldi ve insan formuna girdi. Büyük bir saygıyla Shu'nun önünde eğildi.
"Her zamanki gibi gösterişi seviyorsun." dedi Shu gülümseyerek. Peleus'un yüzünde tarif edilemez bir gülümseme oluştu mutluluğu gözlerinden bile anlaşılıyordu. Shu'ya olan sadakati mutlaktı, eğer Shu bir şey yapmasını isterse sonucunu ya da nedenini düşünmeden yerine getirirdi.
Yıllar içinde ise sadakati daha da sarsılmaz olmuştu. Aralarındaki ilişki üst-ast ilişkisinden daha da ileriye gitmiş abi kardeş gibi olmuşlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanlı Yolun İzi
Fantasy"İntikam!" Yüksek bir platformda duran genç adamın ağzından çıkan tek bir kelime milyarlarca insanın kalbini hızlandırmaya yetmişti. Soğuk ve duygusuz bakan gözleri ile onun için gelen milyarlarca insana baktı. Büyük savaş yaklaşıyordu. Kan ile çiz...