42.Bölüm: Hükümdarın Gazabı

299 33 0
                                    

"Genç Üstat şu an kesinlikle durdurulamaz..." dedi Peleus.

Bu sırada Shu bileğini tuttuğu adama baktı. Kendine doğru çekmeye çalıştı fakat adamın kolu yerinden çıktı.

Shu'nun fiziksel gücü muazzam seviyelere ulaşmıştı. Kendisi bile sınırlarını tam olarak kestiremiyordu. Bu yüzden ortaya çıkardığı güç istemli değildi, henüz alışamadığı için orantısız güçtü.

"Tüh, fazla güç kullanmışım!" dedi Shu. Daha sonra karşısında duran adamın boynuna doğru atıldı.

Boynu tutulan adam acı ile bağırmaya başladı. Kaçmak için çırpınıyordu ama Shu'nun elleri boynuna kenetlenmişti ve açılacak gibi de değildi.

Shu adamı havaya kaldırıp karşısında duran 14 kişiye baktı.

"Nasıl bir canavara bulaştık!" içlerinden birisi ağlamaklı bir sesle konuştu.

"Merak etme!" az önce konuşan adam arkasından gelen sesle olduğu yerde dondu. Shu elinde tuttuğu adamı tam önünde bulunan adama fırlattı.

"Bum! 1 taşla 2 çöp!" dedi Shu. Olduğu yerde durdu ve gözlerini usulca portala çevirdi.

"Peleus, arkadaşlarımı ve Ersa'yı alıp beni takip et!" Shu konuştuktan sonra kalan 13 kişi ve bütün karargahı bir parmak şıklatması ile yok etti.

Shu bütün hızı ile nerdeyse kapanmak üzere olan portala doğru atıldı. Portaldan içeri girdiğinde hafif gözlerini kıstı. Etraf dehşet verici bir şekilde aydınlıktı. Sebebini öğrenmek için gökyüzüne baktığında 2 güneşin bu gezegene ışık verdiğini gördü.

Shu hayranlıkla gökyüzüne bakarken arkasında Peleus ve arkadaşları ortaya çıktı.

"Önümüzde duran klan yapıtlarını görüyorsunuz değil mi?" Shu parmağı ile gösterdi. Arkadaşları az çok Shu'nun ne yapacağını anlamışlardı.

"Nasıl yapıcaksın?" dedi Luo. Şu an karşısında duran Shu'yu tanıyamıyordu. Sanki onunlayken şekilden şekile giren Shu gitmiş yerine iblis gelmiş gibiydi.

"Nish o tekniği kullanacağım. Biraz yardım fena olmaz..." Shu gülümseme ile önce arkadaşlarına baktı sonra da önüne döndü. Kendisinden az ilerde devasa şatoların olduğu bölgede onu bekleyen askeri birliğe bir göz attı.

Shu bir enerji bariyeri oluşturup arkadaşlarını içine aldı. Daha sonra derin bir nefes alıp verdi. Vücudu enerji ile dolup taşıyordu. Aurasını tamamen dışarıya bıraktı, şu an bütün gücü ve Nish'in ona sağladığı enerji ile saldırıya geçiyordu.

Shu havaya yükselip ellerini kaldırdığında gökyüzü kükremeye başladı. Hava tamamen kararmış, göz gözü görmüyordu.

"Bu da ne?" dedi şatonun camından başını uzatan bir adam. Gökyüzüne bakıp konuşmaya devam etti. "Bu gezegeni 2 güneş aydınlatıyor havanın kararması imkansız!"

Bu sırada Shu elleri ile çeşitli mühürler ve rün dizileri çiziyordu. Çiziyor denilse de ellerinin hızı ışıktan daha hızlıydı. Çıplak gözler ile görülmesi neredeyse imkansızdı.

Yaklaşık 5 dakika böyle geçti. Shu devamlı olarak mühürler ve rün dizileri oluşturdu. Hava eskisinden bile karanlıktı. Kara bulutlar çıldırmış gibiydi. Öfke ile kükremeleri bütün gezegende panik yaratmıştı. Gezegenin çeşitli yerlerinden insanlar neler olduğunu görmek için buraya doğru yola çıkmıştı.

Shu bir süre sonra durdu ve bekledi. "Şimdi Nish!" dedi Shu.

Ellerini yukarıya doğru kaldırırken kara bulutların arasından devasa bir kapı ortaya çıktı. Parlaklığı gözleri acıtıyordu. Kapının ortaya çıkardığı güç bütün gezegeni etkisi altına almıştı.

Kanlı Yolun İziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin