"Genç Üstat çıkışın açılmasına 5 dakika kadar süre kaldı. İsterseniz çıkışın olduğu bölgeye gidelim..." dedi Peleus.
Shu kapalı olan gözlerini açtıktan sonra ayağa kalktı. Birkaç esneme hareketinden sonra yürümeye başladı. Daha sonra Peleus ile anlaşmış gibi aynı anda hava sıçradılar.
Shu artık havaya sıçradığında ağaçlar ile aynı mesafeye geliyordu. Bu da saflaşan kanının ona verdiği gücü gösteriyordu.
Shu havada süzülürken Peleus ejderha formuna girdi ve Shu'yu başına yakın bir bölgeye oturttu.
Görenleri etkileyecek bir sahneydi. İkisi arasında ki uyum muazzam seviyedeydi. Birçok ortağın bu seviyeye gelebilmesi için yıllarını vermesi gerekiyordu.
Peleus olabildiğince hızlı bir şekilde çıkışa doğru ilerledi. "Genç Üstat burdan çıkınca nereye gideceğiz?" dedi Peleus. Shu özlemli bir şekilde iç çekti.
"Önce Riken kıtasına gideceğiz. Biraz arkadaşlarımla zaman geçirmek istiyorum..." dedi Shu, bir nefes arası verdikten sonra konuşmaya devam etti. "Küçük Ersa, Bonset amca, Pain ve Sonsuzluk Ordum onları görmeyi istiyorum. Kesinlikle beni şaşırtıcak kadar güçlenmişlerdir..." Shu'nun sesinde ki özlem Peleus'un kulaklarına ilişti.
"Genç Üstat gerçekten arkadaşlarına değer veriyor..." dedi kendi kendine.
"Genç Üstat yaklaştık. Biz oraya vardığımızda kapı açılmış olucak." Peleus konuştuktan sonra Shu sessiz kaldı.
İçinde çocuksu bir heycan vardı. Uzun zaman sonra ilk defa arkadaşlarını göreceği için gerçekten kendini heyecanlı hissediyordu.
Peleus kanat çırpmayı bırakıp havada süzülmeye başladı. Antik Ormanın çıkışına geldiğinde bariyerin açıldığını gördü.
Bütün hızıyla bariyerden çıkıp Shu'nun gözlerini ilk açtığı yere geldiler.
"Burda dur. Sonrasını yürüyerek devam edicez..." dedi Shu. Peleus hızlı bir şekilde zemine indikten sonra Shu olduğu yerden atladı. Peleus da insan formuna girdikten sorma yürümeye başladılar.
Yaklaşık 10 metrelik bir mesafe idi ama Shu yine de yürümek istemişti. Gözlerini ilk açtığı yere geldiğinde karşısında duran okyanusa baktı.
Girişteki gibi bir girdap vardı. Shu buranın kendi gezegeni olduğuna nerdeyse emindi ama birkaç eksik parça vardı. Daha sonra düşünmek için zihninin bir kenarına attı.
Daha fazla beklemeden girdabın içine atladı, Peleus da arkasından takip etti.
Shu ve Peleus'un görüşü biraz bozulduktan sonra hızlıca yeniden düzeldi.
Shu girdabın içinden yukarıya doğru sıçradı. Etrafa baktığında Saron Ay'ı bulamadı.
"Beni burda bekliyor olmalıydı. Sanırım geç kalıcak..." dedi Shu kendi kendine.
Yükseldiği yerden aşağıya doğru indi ve zemine ayak bastı. Peleus da hemen arkasından zemine indi.
Shu algısını kıtaya saldığında gözleri mutlak bir cinayet ile doldu. Vücudundan taşan katil niyetli aura Peleus'un olduğu yerde donmasını sağladı. Shu bütün hızı ile savaşın olduğu bölgeye doğru uçtu.
Bu sırada savaş alanında işler oldukça kızışmıştı. 5 genarel de yorgun düşmüştü. Savunma hattını ayakta tutmak için bütün güçleri ile çarpışmaya devam ettiler. Fakat 6 ay boyunca sürekli çarpışmak bedenlerinin sınıra ulaşmasını sağlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanlı Yolun İzi
Fantasía"İntikam!" Yüksek bir platformda duran genç adamın ağzından çıkan tek bir kelime milyarlarca insanın kalbini hızlandırmaya yetmişti. Soğuk ve duygusuz bakan gözleri ile onun için gelen milyarlarca insana baktı. Büyük savaş yaklaşıyordu. Kan ile çiz...