4.6

12.4K 1K 106
                                    


Duyduklarım zihnimde karışıklığa sebep olurken anlamazca baktım.

"Ne?"

"Hani bir arkadaşını bekliyordun ya Mısra?"

"Evet?"

"O asla gelmeyecek." Dedikten sonra kollarını iki yanına açtı. "Çünkü zaten burada."

Başım zonklarken gözlerimi pörtleterek baktım. Beynim çalışmayı durdurmuştu. 

"S-sen, Asaf' sın?" Başını olumlu anlamda salladı.

"Öyle güzelim. Asaf benim."

Ona bir adım attığımda o yerinde kaldı. Tepkimi ölçmeye çalışıyordu. Oysaki ben ne tepki vereceğimden bile emin değildim. Kalbim hızla atarken bir yanım ona sarılmak istiyordu. 

Ama bunu yapmadım.

Elimi kaldırarak tokadı yüzüne geçirirken beyaz teninde anında elimin izi çıkmıştı. Siyah saçları dağınık halde savrulurken başını tekrardan bana çevirdi. Yüzünde tuhaf bir gülümseme vardı.

"Pekala. Hak ettim bunu."

Gözyaşlarım akarken ne yaptığımı bilmiyordum. Ne hissettiğim ise muammaydı. Yanaklarımı avuçlarken başımı kaldırdı.

"Ağlama, ağlamandan nefret ediyorum. Benim yüzümden ağlıyorsan hemen buradan gidebilirim."

"Aptal!"

Kollarımı boynuna dolarken onu suçlayamıyordum bile. En başından söylemişti yanıma kimseyi yaklaştırmadığım için böyle bir yol seçtiğini. E haksız da değilken ona nasıl kızabilirdim?

Benim sarılmamla kıkırdarken kollarını belime sardı. Başını saçlarıma gömerken ona sarılmaya devam ettim. Karşımdaydı, kanlı canlı bana sarılıyordu!

Ağlamam dinerken kollarımı gevşettim. O da kendini geri çekerken gülümsüyordu.

"Kendimi aptal gibi hissediyorum."

Kolunu çekinerek omzuma atarken ilerlemeye başladık.

"Ben 5 yaşımdan beri öyle hissediyorum. Yüzüne her baktığımda aptal gibi oluyorum."

Bir şey demedim. Ne diyebilirdim ki?

İleride yere bir piknik örtüsü serilmişti Ve örtüde bir tabak vardı.

Çilek dolu bir tabak.

Ben oraya bakarken arkamdan sarıldı. "Çilek kokulu kızıma çilekler getirdim."

Her ne kadar atmosfere kapılmış olsam da elimle belime sardığı ellerine vurdum.

"Ay höst ulan!"

O hızla kollarını çekerken ona döndüm.

"Öyle her istediğinde sarılamazsın bir kere bana."

"Ama az önce sen sarıldın?" Fazlasıyla masum bir soruydu bu. Dudaklarını büzmüş beni çözmeye çalışıyordu.

"Ben istersem sarılabilirim. Ama sen hem neden öyle hep sarılıyorsun?"

"Seviyorum, seni."

"Tamam, hadi çilek yiyelim."

Onu arkamda bırakıp örtüye ilerlerken yüzümün kızarıklığının geçmesini bekliyordum. Ama Asaf bana hep böyle söylerse, ben hep domates gibi dolanacaktım. Örtüye oturup bağdaş kurdum. O da hemen yanıma oturmuştu. Çilek tabağını kucağıma koyarken bir şeyler söylemek istediği belliydi.

"Mısra..." Kafamı tabakta kaldırıp ona baktım.

"Efendim?"

"Beninle çıkar mısın?"

"Hı?"

Çileği tam ağzıma götürürken kalakalmıştım. Ne diyecektim ki?

"Sen, ben?"

"Hıhı. Olalım mı biz? Hem ben seni çok seviyorum."

"Ama böyle şeyler tek tarafla olmaz ki?"

Yüzünü bana yaklaştırırken put gibi kalmıştım. Burunlarımız birbirine değdiği an gözlerini gözlerime çıkardı.

"Tek taraflı mı yani? Sadece ben mi seviyorum?"

Yutkunmam onun tarafından duyulurken dudakları hafifçe kıvrıldı. Dudaklarına bakmayı bırakıp gözlerimi gözlerine sabitlerken gözlerindeki o haylaz ışığı görmüştüm.

"Hayır. Bunu söyledikten sonra kaçacağım. Ben de senden hoşlanıyorum. Hadi görüşürüz."

Hızla ayağa kalkarken bileğimden tutup beni kendine çekti. Onun kucağına düşerken aynı hızla kollarını bana sardı.

"Teşekkür ederim. Teşekkür ederim. Bana bir şans verdiğin için teşekkür ederim."

Sesi boğuklaşırken kollarımı ona sardım. Gözyaşları enseme üşerken mırıldadım.

"Ağlama eşek herif."

Kollarımı boynunda iyice sıklaştırırken başımı kollarıma yasladım.

Huzurluydum, hiç olmadığım kadar.

Bölüm sonu

------

Ufak bir açıklama yapacağım. Belki de bazılarınız dedi ki Mısra çok acele etmedi mi? 

Bir insandan hoşlansanız bile onun ancak ruhunu gördüğünüzde aşık olursunuz. Ali Asaf, Mısra' ya bugüne kadar asla yüzünü göstermedi. Ama daha fazlasını yaptı.

Yüzünü göstermeden ruhunu gösterdi. Ruhunun yıllardır Mısra' nın ruhunda olduğunu hissettirdi. Bu bir insanın yüzünü görmekten daha güzel ve daha özel. Mısra insanların hiçbir zaman yüzlerine önem vermedi. İlk başından beri. Elbette ki her birimiz beraber olacağımız kişinin yakışıklı/ güzel olmasını isteriz. Ama güzellik nereye kadar devam ediyor?

Eninde sonunda yüzümüzün değil de ruhumuzun yakıştığı insana aşık olmuyor muyuz?

Mısra da ruhunun yakıştığı insana aşık oldu.

Hepinizi seviyorum ballarım.




Ananım * Yarı Texting*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin